Kılıçdaroğlu bile bunun yanında milli kalır!
Ekrem İmamoğlu'nun yaptıklarını görünce, Kemal Kılıçdaroğlu'nun bile bundan daha yerli ve milli olduğunu düşünmeye başladım.
Cumhurbaşkanı Erdoğan 17 yıl boyunca bu ülkenin gündemini tek başına belirledi.
Ama kuru gürültü yaparak değil...
Milyonları kapsayan hizmetleriyle ve yine milyonları ilgilendiren sorunları giderme maharetiyle yaptı bunu...
Bakar kör olmayanlar o hizmetlerin ve o sorunların neler olduğunu gayet iyi biliyor.
Ancak bugün geldiğimiz nokta İstanbul'un belediye başkanı gündemi belirliyor. Ama Erdoğan'ın aksine hizmetleriyle değil, sadece ama sadece polemiklerle başarıyor bu işi...
Hakkını teslim edelim, akıl hocaları bu işi çok iyi beceriyor.
Necati Özkan'ın yazdığı "Bir kahramanın yolculuğu" kitabında aslında İmamoğlu'nun gerçek yüzü çok güzel anlatılıyor.
Kitabın bir ana teması var.
Hedefe oturttuğun en az bir kişiyle polemiğe gir, ama bu kişinin senden çok üstün olmasına özellikle dikkat et...
O kişiyi kendi polemik sahana çekebilirsen kahramanlık yolunda birinci adımı atmış olursun. O aşamadan sonra o kişinin siyasette eksik bıraktığı alanları dolduracağını yalan beyanla bile olsa ilan et...
Bu, o kişinin seninle iyiden iyiye atışmasına neden olur ve bir anda senden çok üstün olan kişiyle eşit duruma gelirsin.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir!
Ekrem İmamoğlu işte bu işi çok güzel yaptı. Hedefine doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı oturtarak onu rahatsız edecek ve polemiğe çekecek eylemler içine girdi.
Aday olur olmaz Erdoğan'a gitti ve ismi cismi bilinmezken bir anda Türkiye'nin bildiği, tanıdığı bir sima haline geldi. Ardından Erdoğan'ın 17 yıllık iktidarında yapılmayan ve aslına bakarsanız yapılması da mümkün olmayan hizmetleri yerine getireceği iddiasında bulundu.
Su fiyatlarını indireceğini söyledi, bedava ekmek, bedava süt dağıtacağını söyledi. İsrafı dağıtacağını, belli kesimlere evlilik yardımı yapacağını, yine belli kesimlere belediye hizmet araçlarının ücretsiz olacağını, ilkokul çocuklarına servis hizmetinin ücretsiz verileceğini belirtti.
Ve daha nice vaatlerde bulundu.
Bugün geldiğimiz noktada bu hizmetlerinden hiçbirini yapmadığı gibi, indirim yapacağı vaadinde bulunduğu bütün kalemlere zam üstüne zam yaptı. İşi öyle bir şirazeden çıkardı ki maliyetleri artmayan belediye hizmetlerine dahi zam yaptı.
Belgrat Ormanları'na girişlere, İSPARK'a girişlere ve en son mezara girişlere bile zam yapar oldu. İndirim yapacağını söylediği suya yüzde 80'e varan zam yapmaya çalıştı ama neyse ki bu isteği AK Parti grubunun itirazına takıldı.
İstanbul halkının bu meseleleri konuşacağını çok iyi biliyordu. Bunun için durduk yere tartışmalar çıkardı.
İsraf dedi, israfın daniskasını yaptı. 29 ekimde 5 sanatçıya bir milyona yakın para dağıttı, yılbaşı için sanatçılara 50 milyon para dağıtılacağını duyurdu. "İsraf araçlar" dedi, israf araçların iki katını belediyeye doldurdu.
Sadece bu değil...
PKK'nın siyasi ayağı olan HDP'li belediye başkanlarını ziyaret etti. Yurt dışına gidip ülkesini kötüleyerek geri döndü. Ve en son Kanal İstanbul'u istemediğini belirterek son oyununu oynadı. Bütün bu yapılanların Erdoğan'ı rahatsız edeceğini pek tabi ki biliyordu.
Erdoğan bu rahatsızlığını dile getirdiği gün, Ekrem İmamoğlu istediğini elde etmiş oldu. Bir yandan Trump'la, Merkel'le, Macron'la ve diğer dünya liderleriyle konuşan Erdoğan'ın yurt içinde dönüp kendisini muhatap almasının avantajını çok iyi kullandı.
Uzatmayayım.
Sıfır hizmetle başladığı belediyede bugüne kadar sıfır hizmet vermesine çok popüler durumda. Cumhurbaşkanı Erdoğan kendisini muhatap alıp cevap verdiği için bu popülariteye ulaştı.
Tabi sadece bununla yetinmiyor.
Tarihlere dikkat edin. İsmi gündemden düştüğünde, hemen gündem olmak için, konuşulmak için bir tuhaf eyleme imza atıyor. Yukarıda da söylediğim gibi, Türkiye Barış Pınarı Harekâtını yaparken, gündemden düştüğünü görünce yurt dışına çıkarak ülkesini kötüledi ve Süleyman Soylu'nun adını anması sonrası gündem oldu.
Erdoğan Amerika'da Trump ile çata çat pazarlık yaparken, "Temel atmama töreni" düzenledi, "Dallar, beni alkışlıyor" diyerek gündem oldu. Erdoğan NATO'da, Birleşmiş Milletlerde ülkesinin hukuku için ter dökerken, Kanal İstanbul tartışmasını başlattı.
Ve maalesef Erdoğan bir kez daha kendisini muhatap alarak ismini ön plana çıkardı.
Gündemden düşmemek için daha ne yapabilir diye düşünürken önceki gün sosyal medyaya bir fotoğraf düştü. Fotoğrafta kendi emrindeki 500 zabıtayı "Zabıta Muhafız Alayı" imiş gibi dizip, "Selam zabıta" diyerek "Sağol" çektirdiğini gördük.
Şuna şahit olunuz.
Bu adamın gündemden düşmemek için yapmayacağı şey yoktur. Sıfır hizmet sunacak ve Erdoğan ile AK Partinin üst düzey yöneticileri kendisini muhatap aldığı sürece gündemden düşmeyecek.
"Neler yapabilir?" diyorsanız, "Her şeyi yapabilir" derim.
Her şeyi…
İmkanını bulsa bırakın Selahattin Demirtaş'ı, Murat Karayılan'a, Cemil Bayık'a ve sapık Duran Kalkan'a bile gider ve bu ziyaretlerine de "Ben savaşı bitirmek için gittim" diye de kılıf uydurur.
Gerekirse Netanyahu'yu, Sisi'yi katil Suudi Prens Selman'ı ziyaret eder, gündemde kalabilmek için iş birliği yapar.
Size çok acı bir şey söyleyeyim.
Bu köşede Kemal Kılıçdaroğlu'nu bugüne kadar belki bin tane yazıyla eleştirdim, yerli ve milli olmadığını söyledim.
Hala da aynı kanaatteyim.
Ama Ekrem İmamoğlu'nun yaptıklarını görünce, Kemal Kılıçdaroğlu'nun bile bundan daha yerli ve milli olduğunu düşünmeye başladım.
Kemal Kılıçdaroğlu'nun bile...
Bu sözümün doğru çıktığına önümüzdeki günlerde veya aylarda hep birlikte şahit olacağız.