YAZARLAR

Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi rüşdünü ispatlamıştır

Farkındaysanız epeydir Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi'ne çatamıyorlar. Daha açık konuşayım, Erdoğan’a karşı organize edilen kukla ittifaklarına buldukları ‘sistem karşıtları’ argümanını kaybediyorlar.  Sizin anlayacağınız, bunca benzemezi bir arada tutan tutkal, gayrı sökülmeye başladı. Parlamenter Sistem'e dönüş teklifini, ağız bulup söyleyemiyorlar bile... Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, bu süreçte tam anlamıyla rüşdünü ispatladı. 

Muhammet Affan Polat
Muhammet Affan Polat[email protected]

AK Parti'den ‘Makam yoksa ben de yokum!’ diyerek ayrılıp Gelecek Partisi'ni kuran Ahmet Davutoğlu'nun, bir zamanlar 'Bebecan' diyenlerin şimdilerde ağız dolusu 'Babacan' dedikleri Ali Bey'in, PKK'nın siyasi kanadı HDP'nin, FETÖ'nün gönüllü tutsağı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, İYİ Parti'nin 'kürt siyasi hareketini' savunan 'ülkücü' genel başkanı Meral Akşener'in, Saadet'in temelsiz başkanı Karamollaoğlu'nun ve diğer muhalif güruhun ilk söz birliği ettikleri konu neydi?

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi karşıtlığı...

Hep bir ağızdan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin felaket olduğunu, bu sistemin Türkiye'yi, tek adam rejimine teslim edeceğini söyleyerek kendilerine 'meşru' ittifak zemini oluşturmaya çalıştılar.

Doğruya doğru...

Hem referandum sürecinde hem de sonrasında, 'tek adam' söylemi üzerinden büyük bir kitleyi konsolide ettiler.

Aynı zamanda ortak 'düşman' söylemi üzerinden de Erdoğan'ı hedef alarak birbirine benzemeyen saf arkadaşlarıyla oluşturdukları 'heterojen' birliğin, sırıtmamasını sağladılar.

Bu şekilde, milyonlarca insanın gözünü boyayacak, Erdoğan liderliğindeki yeni Türkiye’nin önünü, ‘Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne muhalif olanlar’ kisvesiyle kesmeye çalışacaklardı.

Fakat koronavirüs salgını döneminde yaşananlar, planlarını boşa çıkardı.

Farkındaysanız epeydir Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi'ne çatamıyorlar.

Daha açık konuşayım, Erdoğan’a karşı organize edilen kukla ittifaklarına buldukları ‘sistem karşıtları’ argümanını kaybediyorlar. 

Sizin anlayacağınız, bunca benzemezi bir arada tutan tutkal gayrı sökülmeye başladı.

Parlamenter Sistem'e dönüş teklifini, ağız bulup söyleyemiyorlar bile...

Çünkü, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, bu süreçte tam anlamıyla rüşdünü ispatladı. 

Kurulan bir düzenin işe yarayıp yaramadığı en iyi, kriz anlarında anlaşılır. Biz de takdir edersiniz ki 2020 yılının başından beri oldukça büyük badireler atlattık.

Hatırlayın...

Elazığ depreminde, sistem çarkları hızlıca işlemeye başladı. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, bölgeden bir an olsun ayrılmadılar.

Cumhurbaşkanı ve bakanlar arasında tam anlamıyla bir uyum vardı.

Yeni sistemin faydasını gösteren hadiseler bununla da sınırlı kalmadı tabi...

Terörle mücadelede de yeni sistemin etkisi tam anlamıyla hissedildi.

Teröristlere, hem içerde hem de dışarda göz açtırılmadı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan, yani dolaylı olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden aldıkları güçle, otoritelerini tam olarak sahaya yansıttılar.

ABD ile yaşanan politik sorunların neticesinde ortaya çıkan ekonomik dalgalanmanın yaşandığı günlerde, fırsatçılar tarafından uygulanan fahiş fiyatların engellenmesinde de yine yeni sistemin etkisini gördük.

Bir dönem meyve ve sebze fiyatlarında yaşanan ani artış kısa sürede Bekir Pekdemirli'nin talimatları doğrultusunda Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hizaya çekildi.

Kilosu on liralara kadar yükselen patates, soğan, birkaç ay içerisinde normal seviyesine inerek yine bir ila dört lira arasında satılmaya başlandı.

Hatırlayın bir ara patlıcanın kilosu on iki liralara kadar yükselmişti. Bugün marketlerde dört liraya satılıyor.

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pekdemirli de yine Erdoğan'dan, yani dolaylı olarak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden aldığı güçle, milletin nerede bir sorunu varsa, prosedüre, bürokrasiye takılmadan anında müdahalelerle çözüme kavuşturdu.

Ve tabi ki son olarak Sağlık Bakanı Fahrettin Koca...

Şahsi olarak Fahrettin Koca, hakikatten elleri öpülesi bir insan.

İnanın bana, hiç bu yükün altına girmese, belki de ömrünün sonuna kadar rahat içinde yaşayabilirdi. Fakat milleti için keyfini bozdu, sağına soluna bakmadan ‘Ben varım’ dedi.

Koronavirüs salgını döneminde milletin nezdinde adeta devleşti. Çünkü bu halk, kendine hizmet edeni asla yalnız bırakmaz...

Süleyman Soylu'yu bırakmadığı gibi...

(Dışişleri ve diğer bakanlıklar hakkında aynı yorumları yapmak için birçok argüman var fakat yazıyı uzatarak daha fazla zamanınızı çalmak istemediğimden ayrıntıya girmiyorum.)

Tüm bu yaşananlardan sonra Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni eleştirmeye devam etmenin, kendilerine kaybettirdiğini anladılar.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile makamda bulunan isimlerin şahsi gayretleri bütünleştiğinde, ortaya çıkan 'kahraman bakanları' görünce, içten içten 'Bunlarla uğraşmaktan Erdoğan'a çatmaya vakit bile bulamayacağız' diyerek zaman kaybetemeden tek tek operasyon çekmeye başladılar.

Çünkü artık sisteme vuramazlardı, bu sebeple isim isim tahrife başladılar.

Gayrı meşru silahlarını ortaya çıkardılar. Cumhuriyet Gazetesi'ni tekrar operasyonel olarak kullanmaya soyundular.

Önce Süleyman Soylu'ya, sonra Fahrettin Koca'ya 'itibar suikasti' yapmaya kalkıştılar.

Elhamdülillah milletin basireti ve ferasti, vatanına ve devletine özveriyle hizmet eden bu adamları yalnız bırakmadı.

Oluşturmaya çalıştıkları algı, misliyle kendilerini vurdu.

Böyle olmayacağını anlayınca tek tek bakanlarla uğraşmayı bir kenara bırakıp, sistem ile halk arasındaki bağı koparmak için işe koyuldular.

Peki bunu yapmak için kime saldıracaklardı?

Tabi ki Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun'a...

Fahrettin Altun, göreve geldiğinden beri Cumhurbaşkanı ile halk arasındaki son yıllarda, milletvekillerinin, diyaloğu layıkiyle tesis edememesinden kaynaklı zayıflayan bağlar, tekrar güçlendi.

Altun'un liderliğinde çalışan İletişim Başkanlığı, algı operasyonlarını anında tespit ederek milletin yanlış bilgilendirilmesini engelledi.

Far görmüş tavşana döndüler. Ne yapacaklarını şaşırdılar.

Bu sebeple son günlerde Fahrettin Altun'u hedef haline getirdiler.

Tüm bunları ne için anlattım...

Türkiye'de Erdoğan'a karşı kurulan tuzaklar, belirli bir sistem dahilinde yönlendiriliyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemi, bakanlara yapılan algı operasyonları ve son olarak Fahrettin Altun olayları...

Hepsi aynı hedefe hizmet eden farklı yöntemlerden başka bir şey değil.

Bu sebeple, bugün yapmamız gereken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'yı olduğu gibi, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'yu olduğu gibi, Fahrettin Altun'u da aynı şekilde savunmak ve desteklemektir.

Bir Filistin atasözü der ki, 'Kendi ülkenizin aslanlarına sahip çıkmazsanız, düşmanın köpeklerine yem olursunuz.'

Vesselam...

 

Yorumlar 1 Yorum