Vekile geç, asıla dur
Hatırlamıyor musunuz, Ak Parti ilk kez iktidara geldiğinde ne yapmıştı? Ayrıcalıklı Milletvekili lojmanlarını kaldırmamış mıydı? Kaldırmıştı. Bu durum bir sonraki seçim için avantaj getirmemiş miydi?
TBMM'de durulup durulup akla ziyan öyle işler yapılıyor ki insan, mecliste halkı milletvekillerine karşı kışkırtma komisyonu mu kurulmuş, şeklinde düşünmüyor değil.
Şimdi de yeni bir inci danesi kanuna imza atıldı.
Neymiş efendim, milletvekilleri kırmızı ışıkta geçebileceklermiş.
Üstelik onlara çakar lamba da serbest. Yetmedi, park yapılamaz yerler vekiller için park yapılabilir olacak.
Şöyle bir düşünün.
Milletvekilleri hastaneye mi hasta yetiştiriyorlar?
Hayır.
Yangın çıkmış da, onu mu söndürmeye gidiyorlar?
Hayır, böyle bir şey yok.
Ya da bir yerde bir suç işlenmiş de ona mı müdahale edecekler?
Tabii ki o da değil.
İyi de o zaman bu neyin nesi?
Haaa makul bir gerekçeniz varsa onu dinleyelim.
Belki biz sıradan asılların aklının ermediği ama, vekillerin akıllarının kestiği bir durum vardır.
Eee bari onu söyleyin de aydınlanalım.
Bakın zaten her yerde doğru yanlış sizin maaşlarınız konuşuluyor.
Her ortamda milletvekillerinin avantajlı emekliliğinden yakınılıyor.
Sosyal haklarınız halkın dilinde.
Bunların üzerine bir de, kırmızı ışıkta geçelim, istediğimiz yerde park edelim ve çakar lambamız da olsun derseniz, kendi yangınınızı kendiniz körüklemiş olursunuz.
Olayın bir de siyasi yönü var.
Türk siyaset tarihinin en karmaşık dönemlerinden birini yaşarken, Ak Parti 17 yıldır ilk kez seçim kazanma sıkıntısı çekmişken, daha da önemlisi, önümüzde çok kritik 2023 seçimleri varken partinizin ayağına taş bağlamanın ne anlamı var.
Hatırlamıyor musunuz, Ak Parti ilk kez iktidara geldiğinde ne yapmıştı? Ayrıcalıklı Milletvekili lojmanlarını kaldırmamış mıydı?
Kaldırmıştı.
Bu durum bir sonraki seçim için avantaj getirmemişmiydi?
Getirmişti.
Bu yaşanmışlık gözümüzün önünde dururken yaptığınız vallahi akıl karı değil. Sayın vekiller, lütfen sahaya inin. Göreceksiniz ki halk ekonomik sıkıntı içerisinde.
Eğer gerekli önlemler alınmazsa, sıkıntıya sosyal boyut eklenebilir.
Bunlara rağmen halk Ak Partiye sırtını dönmemiş.
Olay böyleyken kalkıp bir de, kendinize Müslüman, çakar lamba kanunları çıkartırsanız, seçmende sandık başına gittiğinde evet mührünü başka partilere çakar.
Neden ayağa kalkmıyorsun?
Çok bilindik bir hikayedir ama, tam da yeri geldiği için anlatacağım.
Zamanın birinde bir vezir varmış.
Göreve gelir gelmez yaptığı ilk iş, babasını apar topar huzura getirtmek olmuş.
Babasını karşısında gören vezir, baba bana sürekli, sen adam olamazsın, derdin.
Bak gördün mü, anlı şanlı, mevkili makamlı kocaman bir vezir oldum. Babanın ibret dolu cevabı.
Oğlum, sana vezir olamazsın demedim ki.
Ben sana adam olamazsın dedim.
Evet mevkili makamlı vezir olmuşsun fakat, görüyorum ki halen adam olamamışsın.
Türkiye birkaç gündür Güngören Belediyesi’ndeki sözde cezayı tartışıyor. Sözde ceza dedim, çünkü yaşananlar ceza değil, terbiyesizliğin önde gideni. Güngören Belediye Başkan Yardımcısı Veysel İpekçi belediyede bir birime girmiş.
Kendisini fark edemediği için ayağa kalkmayan belediye çalışanı Enes’i, sözde cezalandırmak istemiş.
Sözde ceza ne biliyor musunuz?
Veysel ipekçi Enes’i tuvaletin önüne koyduğu sandalyeye oturtup, gelen geçenleri ayağa kalkıp selamlamasını emretme terbiyesizliği.
Tabii ki bu cümlelerim herkes için değil, yalnızca hak edenlere.
Yıllardır hep şunu düşündüm.
Bu koltuklarda ne var?
O koltuklara oturulup oturulmaz He-Man dönüşülüyor.
Koltuğun gücü adına, güç bende artık.
Ne dost tanınıyor ne arkadaş.
Ne kalpte insanlık kalıyor ne beyinde. Elde olan duygu sadece bencillik ve onun türevleri.
Burun deseniz Kafdağı boyutunda. (Okura saygım ancak bu deyimi kullanmama müsaade edebildi)
Güngören’in güngörmemiş Belediye Başkan Yardımcısı, sözüm size.
Enes’e bir soru sormuştunuz ya.
Beni görünce neden ayağa kalkmadın?
O soruyu Enes’in yerine ben cevaplayayım mı?
Evet cevaplayayım.
Veysel İpekçi, Enes neden ayağa kalkmadı biliyor musunuz?
Çünkü, Belediye Başkan Yardımcısı olmuşsunuz ama, halen adam olamamışsınız da ondan.
Bekledim de gelmedin.
Bu şarkıyı bilirsiniz.
Eskilerden çok güzel bir şarkı.
Şimdi bütün Türkiye bunu söylüyoruz. Bekleyip de bir türlü gelmeyenimiz ne? Elbetteki black friday alışveriş kargolarımız.
Yok yok, benim beklediğim kargo alışverişten değil, amcamdan.
Rize'yi bilenler bilir.
Orada yaşayanlar uzaktaki yakınlara tatsınlar diye, bahçeden topladıkları meyveyi sebzeyi gönderirler.
Amcam da öyle yapmış.
Bir koli mandalinayı kargoya vermiş. Evet, kargo ücreti belkide içerisindekinin değerinden fazla ama, durumu yarım elma gönül almanın, mandalina versiyonu olarak değerlendirin.
Tam sekiz gün oldu kargo halen yolda. Amcam her gün arayıp soruyor, kargo gelmedi mi?
Aslında benim merak ettiğim mandalinalar değil.
Onlar, eninde sonunda, katı yada sıvı elimize ulaşacaklar.
Benim merak ettiğim şu.
Amcamın böyle durumlar için saklı tuttuğu orjinal cümleleri vardır.
Acaba şimdi, devasa beceriksizlik abidelerinin böylesine öngörüsüzlükleri için söz konusu, yakası açılmamış cümlelerinin hangilerini kullanıyor?