YAZARLAR

TOGG ile adım adım hayale doğru

Cumhuriyetin ilk yıllarında, otomobilin henüz atölyelerde üretildiği zamanda, bizler üretime başlasaydık, şimdi Güney Kore’yi, İtalya’yı geçip belki de bir Almanya konumunda olabilirdik.

Kazım Köse
Kazım Köse[email protected]


Onun arabası var güzel mi güzel...Mustafa sandalın şarkısını hatırlarsınız.

Çok yakında hep birlikte yeni bir şarkı söyleyeceğiz. Türkiye‘nin de arabası var güzel mi güzel.

Evet çok yakında Türkiye‘nin rüyası, Türkiye‘nin yerli ve milli otomobili Türkiye’nin yollarında teker döndürmeye başlayacak.

TOGG ortaklığının Gemlik fabrikasında doğuştan elektrikli olarak başlayacak üretim Avrupa’nın da doğuştan elektrikli ilk otomobili olacak.

TOGG'den yapılan açıklamaya göre, birkaç gün önce çet raporu alınmış. Dün de yatırım teşviki çıkmış. Geride bir tek şey kalıyor, ya Bismillah deyip temele kazmayı vurmak.

Yerli ve milli otomobilin hikayesi bundan beş yıl önce Sayın Erdoğan’ın, yerli ve milli otomobili üretecek babayiğitler arıyorum, demesiyle başladı. Ardından o babayiğitler, biz buradayız, dediler.

Başka bir şey daha söylediler, biz üretirsek geçmişin, bugünün değil geleceğin otomobilini üretiriz. Devamında Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın gerçekten çok değerli katkıları ve sonuçta bugüne geldik.

Artık TOGG çatısı altında, Gemlikte üretilecek yerli ve milli otomobil için her şey hazır.

Diyeceksiniz ki Türkiye bu zamana kadar otomobil üretmiyormuydu?

Evet üretiyordu, hem de yaklaşık 50 yıldır. Ama montajla başlayıp üretimin neredeyse tamamının Türkiye’de yapımıyla devam eden otomobillerin hiçbiri bizim değildi.

Kötüsüde bu zaten, İtalyanların, Fransızların otomobillerini, özellikle son yıllarda onlardan daha iyi üretirken, siz patenti sizin olacak, yüksek katma değeri sizde kalacak yerli otomobilinizi üretmiyorsunuz.

Bakın, yetişmiş insan gücünüz var, Fransızların İtalyanların otomobillerini ürettiğiniz fabrikalarınız var, onlara sermaye koyup ortak olan Türk işadamlarınız var. Fakat Türk otomobili yok.

Hani derler ya şeker var, yağ var, un var ama helva  yok, tıpkı bunun gibi.

Şimdi bana CHP’liler yine kızacak ama söyleyeceğim. Zaman zaman yazdığım üzere Cumhuriyet yılları bir çok açıdan boşa geçirilmiş.

Üretim dediğimde, bu topraklarda hiç kumaş üretilmemişcesine, kumaş fabrikalarını gösteriyorlar.

Üretim dediğimde, Anadolu insanı ayakkabıyı Cumhuriyetle görmüş gibi ayakkabı fabrikalarını öne sürüyorlar.

Üretim dediğimde, incir işleme ve rakı fabrikalarını gösteriyorlar.

Üretimden kastım bu değilki. Benim üretimden kastım zamanın yüksek teknoloji ürünlerini üreten fabrikalar.

Yani, otomobiller, kamyonlar, iş makineleri elbetteki takıntılı olduğum konu, uçaklar.

Şöyle bir düşünün, 1920 li yıllardan vazgeçtim, 1930’lı yıllarda Türkiye kendi otomobilini üretiyor.

O yılların otomobillerini hayal edin. Dört tane tekerlek, biraz sa ve motor.

Yani demem şudur, size bugünkü orta boy otomobil tamirhanesi kadar bir yer lazım.

Ülkede o yılların teknolojisi var mı? Evet var.

Otomobil bir yana, Nuri Demirağa ve Vecihi Hürkuş uçak üretiyor.

Ya sermaye, 100 ton saç, 200 m² üretim alanı için ne kadar sermaye gerekebilir?

Buna rağmen yapılmadı.

Tabiki Nuri Demirağa ve Vecihi Hürkuş‘un anıları haricinde delilim yok ama bana göre yaptırılmadı.

Sorum şu, genç Türkiye Cumhuriyeti 30'lu yıllarda kendi otomobilini üretebilseydi, ülkemiz bugün nasıl bir durumda olurdu?

Çok basit şekilde anlatayım. Şu an en az on tane dünya markası otomobil firmamız vardı.

Başka neler olurdu?

Motor teknolojinizin destekleyeceği diğer sanayi ürünleri. Kamyonlar, iş ve diğer motorlu makineler.

İkinci soru, vaktinde yapılmış yerli otomobilin Türkiye Cumhuriyeti’ne ekonomik getirisi hangi rakamlara ulaşırdı?

Bu ekonomik getiriyi hesaplayabilircek bir insanın yaşadığına inanmıyorum. Her nekadar, Sayın Erdoğan’ı IMF'den en çok borç alan Türk siyasetçi olarak gösteren İlhan Kesici başkanlığında toplanan Barış Yarkadaş ve İsmail Saymaz ekibi, o hesabın altından çıkabileceklerine inansalar da, ben ihtimal vermiyorum.

Yani bu hesap, ne 444'le çarpılarak, ne de hesap makinesi ile hesaplanarak yapılabilir.

Neyse, espirimizi de not aldıktan sonra konumuza devam edelim.

Evet iddiam şudur, eğer Cumhuriyetin ilk yıllarında, otomobilin henüz atölyelerde üretildiği zamanda, bizler üretime başlasaydık, şimdi Güney Kore’yi, İtalya’yı geçip belki de bir Almanya konumunda olabilirdik.

Bugün için yapacak başka bir şey yok. Geçmiş geçmiştir deyip, rahmetli Demirel’in de dün dündür bugün bugündür sözüne itibar edip önümüze bakalım.

Artık, ben yerli ve milli otomobilimizi, hem de doğuştan elektrikli olarak üreteceğim, diyen babayiğitlerimiz var.

Anadolu Grup, DMC,  KÖK grup ,Turkcel, Zorlu Holding,  TOBB.

Yerli otomobille ilgili iki tane hayale sahibim.

Birincisi, Türkiye‘nin otomobilini Türkiye‘nin sokaklarında, caddelerinde, otoyollarında görmek.

İkincisi, İlk yerli ve milli otomobilin direksiyonuna geçmek.

Tamam, İkincisi biraz daha zor galiba.

Gözlerim görmediğinden ehliyetim de yok ama Metin Şentürk otomobille yaptığı hızla dünya rekorunu kırmadımı? Kırdı.

Benim neyim eksik?

Arada türkü bile söylüyorum.

O halde ben de boş bir alanda en azından 200 -300 metre neden kullanmayayım?

Yorumlar 1 Yorum