YAZARLAR

Size tüyo! Erdoğan’ı devirmenin yolu

Evet Sayın Erdoğan’ı devirmenin bir yolu var. Şimdi onu açıklıyorum. Eğer Sayın Erdoğan’ı devirmek istiyorsanız tek şansa sahipsiniz. Oda bu halkı, daha iyisini yapacağınızdan vazgeçtim, yapılanları koruyabileceğinize ikna etmenizden geçiyor.

Kazım Köse
Kazım Köse[email protected]

Herhalde demokratik yollardan iktidara gelmiş hiçbir lider, Sayın Erdoğan gibi koltuğuna oturduğunun üçüncü günü devirilmeye çalışılmamıştır.

Hani, yazsam roman olur derler ya, tam da öyle.

Yok yok, benim kastettiğim demokratik yollardan yani seçimle yapılabilecek değişiklik değil; bu muhalefet açısından her seferinde hüsranla sonuçlansa da zaten siyasi ve demokratik hak.

Benim kastettiğim seçimden başka herşeyle koltuktan etme çalışmaları.

Tuttu mu bu çabalar? Hayır tutmadı.

Tarihe not düşeyim... Tutmayacakta.

Ya sandıkta devirme? Bence o da çok zor.

Neden mi? Onuda söyleyeyim.

Eski mağdurların, eski çaresizlerin, eski yoksulların, eski yokların, eski ötekileştirilmişlerin ve bugünkü durumları eskisinden çok daha iyi olan eski durumu kötülerin, sandık başına gittiklerinde vicdanları buna müsaade etmeyecekte ondan.


Hadi konuyu biraz açalım.

Hemen başta " Z " kuşağına seslenmek istiyorum.

Sevgili  "Z"  kuşağı, ben bu yazıda ne söylersem söyleyeyim siz üzerinize almayın.

Çünkü siz dünyaya gözünüzü açtığınızda Recep Tayyip Erdoğan’ı gördünüz.

Sayın Cumhurbaşkanı, değil Türkiye’nin, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük lideri olsa dahi sizin için çok bir şey değişmez.

Çünkü beyinlerinizde Erdoğan yorgunluğu var. Başka söylemle, dünyaya gözünüzü açtınız Türkiye’yi yöneten Erdoğan, yirmili yaşlarnıza geldiniz Türkiyeyi halen Erdoğan yönetiyor.

Ama unutmayın, siz dünyaya geldiğinizde muhalefette olanlar, iktidar yüzü görmeksizin halen muhalefetteler.

Konuyu biraz daha açalım demiştim, herkes kendi geçmişini bir gözden geçirsin.

Ak Partinin en çok eleştirilen yönü olan eğitim sisteminden başlayalım.

Derslikler kaç kişilikti?

90 - 100 kişiyi buluyordu. Eğer 60'lık bir sınıfa denk gelmişseniz, şanslıydınız.

Peki kitaplar: Kendi paranızla bile bir iki ayda toparlayamıyordunuz...

Sağlık sistemi: Bizzat sistem mağdurlarını bir yana bırakıyorum, İstanbul’da yaşayıpta gıcır gıcır ( çünkü hiç kullanılmamış ) sağlık karnesine sahip yakınlarım vardı.

Beni takip eden okurlarım bilir, görme engelliyim.

Göz ile ilgili zamanın en iyi hastanesinde tedavi oluyordum.

Ankara Üniversitesi Vehbi Koç Göz Bankası.

Üstelik profesörün de torpilli (torpil, profesörün muayenehanesinde bugünkü asgari ücret kadar gönüllü sömürülmekten geçiyor) hastasıydım.

Buna rağmen muayene olabilmek için kaç kere sabah ezan'ından önce kuyruğa girdiğimizi hatırlamıyorum.

Öğretmenlerin ekonomik durumu: Bakın sanayileşmek gerektirdiğinden öğretmenler otomobil alamıyordu demiyorum, ihracaatın gururu tekstil olan ülkede, ikinci bir takım elbiseye sahip öğretmenler çok azdı.

Ya şimdi, öğretmenlerimiz gayet şık, adeta mankenler gibi giyinebiliyorlar.

Yetmedi, mesleklerinin hemen başında otomobil ve ev satın alabiliyorlar.

Ayrıca, yüzlerce tanıdık öğretmenin tatillerini Avrupa’da geçirdiğine de şahit oldum...

Aleviler: İlk kez üniversite okuduğumda, liseden söz etmiyorum bile, ben Aleviyim diyen hiçbir arkadaşıma rastlamadım.

Çevremde Alevi arkadaşın var mıydı?

Evet vardı hem de çok ama ben Aleviyim demeye çekiniyorlardı.

Aradan yirmi yıl geçti, yıl 2011-2015, bu sefer bir çok Aleviyim diyebilen arkadaşımla Alevilik, Sünnilik üzerine sohbet ettik...

Kürtler, zaten yoktu. Kart kurt, diye bir şey vardı.

Devlete göre onlarda Kürt değildi.

Onlar yalnızca yüksek irtifada yaşayan Türklerdi ve karda gezerken ayaklarının çıkarttığı seslerden ibaretdiler.

Anlayacağınız kim olduklarını bilme hakları dahi yoktu.

Hadi bakalım, isterseniz Kürtçe türkü söyleyin, soluğu karakolda alırdınız ama şimdi;

Ben Kürdüm hatta Kürt oğlu Kürdüm, ben Türküm demek kadar kolay...

Dindarlar, bir çok sorunla karşılaşıyorlardı fakat en çok öne çıkan başörtüsü meselesiydi.

Üniversitelerden vazgeçtim, kamusal alan diye bir saçmalık çıkartılmıştı.

Bu tanıma göre, Devlet Karayollarında bile başörtülü gezme hakkınız yoktu. Tekrarlıyorum tanıma göre oraları bile kamusal alan.

İnanın şu an yazımı uzatıp okunabilirlikten çıkartmamak için Ak Partinin ve Erdoğan’ın Türkiye’ye getirdiği hangi olmayanları yazsam'ın sıkıntısını yaşıyorum.

Muazzam kara yolları, uçaklara bütün halk kesimleri tarafından seyehat edebilme rahatlığı, sosyal yardımlar, engellilerle ilgili çalışmalar...

Size tüyo Erdoğan’ı devirmenin yolu demiştim ya, oyunbozanlık yapmayacağım.  

Evet Sayın Erdoğan’ı devirmenin bir yolu var.

Şimdi onu açıklıyorum. Eğer Sayın Erdoğan’ı devirmek istiyorsanız tek şansa sahipsiniz.

Oda bu halkı, daha iyisini yapacağınızdan vazgeçtim, yapılanları koruyabileceğinize ikna etmenizden geçiyor.

Başkası yok, sandıkta yok, sokak hiç yok.

Yorumlar 6 Yorum