Kentsel dönüşümden önce, zihinsel dönüşüm
30 yıllık otomobilini verip sıfırını alamayacağını bilen herhangi birisinin, 30 yıllık dairesini verip sıfır daire almayı beklemesi hangi akla hizmet... Mesele para meselesi değil zihniyet meselesi...
Veis Ateş‘in sosyal medyada "İşte bu!" dediğim bir videosuna rastladım. Adeta sorunun gözünün bebeğine parmak sokmuş. Özetle, "tabutta yaşadığımızın farkındayız ama tabuttan kurtulma yerine kefenimize sarılıp yatmayı tercih ediyoruz" diyor. Haklılar da. Kabahatın kürk olduğu halde dahi kimse giymezken, suçlu aramak beyhude çaba.
Belediyelerden Ankara’ya, müteahhidinden kalfaya kadar faturayı kesmeye çalışacağımız çok yer var. Bence sorulması gereken soru şu...
Faturayı nereye kesersek keselim nihayetinde onu kim ödüyor?
Bu sorunun cevabı net. Elinde sonunda faturayı ödemek zorunda kalan, tabutun içerisinde kefenine sarılıp yatmayı tercih edenler.
Şöyle bir düşünün... İzmir depremini kaç gün daha konuşacağız? Bana inanın bundan önceki depremleri ortalama olarak kaç gün konuştuysak yine o kadar.
Sonra ne olacak? Yeni bir deprem yaşanıncaya dek kefenlerimizle birlikte tabutlarımızın içerisinde yaşamayı sürdüreceğiz.
Gel zaman git zaman yine deprem olacak ve bizler tıpkı depremden 91 saat sonra kurtarılan Ayda bebeğe sevindiğimiz gibi maalesef, yeni Ayda bebeklere sevinebilmek için enkaz kollayacağız.
Elbetteki depreme karşı en etkili silah güçlü binalardır. Deprem ve binalar dendiğinde de akla ilk gelen şey kensel dönüşüm oluyor. Ardından deprem vergisi olarak bilinen "özel iletişim vergisi" nerede sorusu ve nihayetinde suçlu bulundu.
Kim mi?
Kemal Kılıçdaroğlu’na göre o gün bugündür toplanan 35 milyar doları deprem için harcamayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan. Sorun Kemal Kılıçdaroğlu’na... Size 35 milyar dolar’ın üzerine bir 35 milyar dolar daha vereyim. Hadi bakalım mevcut şartlarda kensel dönüşümü nasıl yapacağınızı açıklayın da görelim. Açıklayamazsınız.
Açıkladığınızı zannettiğiniz şeyde, üçbeş tutam bayat siyaset olur. Çünkü mesele para meselesi değil zihniyet meselesi.
Kaldı ki 18 yıldır, depremle ilgili bir çok çalışma, deprem öncesinde ve sonrasında yapılan milyarlarca dolarlık harcamalar oldu.
Fikirtepedeki kensel dönüşüm çalışmalarını hatırlayın.
Adam, A4 büyüklüğündeki arsa payı için, üç tane lüks daire istiyordu. Kaldıki, vatandaşlarımızın hemen hemen genelini kapsayan şöyle bir zihniyet söz konusu.
Bir dairemiz mi var? dönüşümden sonra hokuz fokuz iki dairemiz olsun. Eğer o mümkün değilse eski 30 yıllık dairemizin yerine, gıcır gıcır bir lüks daire alalım.
Değil Türkiye’de dünyanın herhangi bir yerinde 30 yıllık külüstür arabasını veripte sıfır otomobil alan birisini tanıyan var mı? Yok tabii.
Peki 30 yıllık otomobilini verip sıfırını alamayacağını bilen herhangi birisinin, 30 yıllık dairesini verip sıfır daire almayı beklemesi hangi akla hizmet.
Bu zihniyete sahip olduğumuz sürece nice depremlerde, nice Ayda'larımızı kaybederiz.
Bayraklı'daki "Rıza Bey apartmanının" eski yöneticisinin feryatlarını hepiniz duydunuz. Hanımefendi apartman "çürük raporla sabit" dediğinde neredeyse aforoz ediliyordu. Neden?
Apartmanın adı kötüye çıkarmış.
İzmir depreminde ve Rıza Bey apartmanında hayatını kaybeden bütün canlarımıza Allah’tan rahmet yakınlarına sabır diliyorum.
Sorum şu...
Depremden 91 saat sonra mucizevi bir şekilde bu dünyaya tekrardan göz açan güzel kızımız Ayda’nin babası, bir Ayda için acaba kaç Rıza Bey apartmanını feda eder?
Sonsuz sayıda değil mi?
O zaman millet olarak aklımızı başımıza toplayıp önce zihinsel dönüşümü, ardından da kentsel dönüşümü gerçekleştirmeliyiz. Aksi halde potansiyel tabutumuzun içerisinde uyumaya devam ederiz