Gençlikten pis ellerinizi çekin
Bu sayı 1999 yılına aittir, ABD’deki bizim çocuk esirgeme kurumu benzeri yapılarda annesi 16 yaşın altında olan çocukların sayısı tam 2.500.000 tamamda Amerika geri dönüşte başarılı olabildi mi? Sizlere Türkiye‘de ikamet eden İngiliz akademisyenden okkalı bir cümle. Kadın akademisyen gençlere hitap ettiği bir ortamda aynen şu cümleyi kuruyor. Gençler bizler yıllar önce kaybedip yeniden kazanmaya çalıştığımız değerlerimizi sizler kaybetmek üzeresiniz.
Önceki yazılarımda espirisini yapıyordum.
Fakat şimdi ciddi ve ısrarlıyım.
Koronavirüs beyinleri acayip şekilde etkiliyor.
Bence teşhis için sadece akciğerlere değil beyinlere de tomografi çekmek lazım.
Tekrarlıyorum çok ciddiyim.
Aksi halde, normal şartlar altında sorumluluğunu omurilik soğanlarının bile üslenmeyeceği açıklamaların beyinlerden geçtikleri nasıl izah edilebilir.
Dinden konuşmayı hele hele yazmayı hiç düşünmedim.
Dinimi bilmediğimden değil, 17 yaşımdan bugüne Kur'an-ı Kerim’in mealini defalarca okudum.
Yani dinimi, bu konuda ahkam kesen bir çok insandan daha iyi bildiğime inanıyorum.
Bana göre din Allahla kul arasındadır.
Doğruluğu yanlışlığı, eksikliği fazlalığı sadece Allah’la kulunu ilgilendirir. Ebeveynlerin çocuklarına dinlerini öğretme hakkı ve görevi hariç, üçüncü kişilere düşen yalnızca kendilerine sorulduğunda bilgi vermekle sınırlı.
İyide, şimdi nereden çıktı bu din konusundaki yazı, sorusunu yönetebilirsiniz.
Benim bugünkü sebebim, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın yaptığı açıklamanın ardından İzmir ve Ankara barolarının kaleme aldıkları ayıplar sinsilesi.
Bu ayıplar sinsilesi sadece İslam dinine zarar vermekle kalmıyor aynı zamanda toplumun temellerinede dinamit koyuyor.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın Cuma hutbesinde birilerini rahatsız eden aktardıkları neydi?
İslam zinayı en büyük haramlardan kabul ediyor, lutiliği eşcinselliği lanetliyor.
Nedir bunun hikmeti?
Hastalığı beraberinde getirmesi ve nesli çürüttmesidir.
Peki baroların verdikleri karşılığın Türkçesi?
İslamiyet gerici bir dindir...
Öyle ki sesi yüzyıllar öncesinden gelen bu din gericidir...
Zaten, zinaya, eşcinselliğe karşı çıkması da bu nedendendir...
Çerçevesindeki nefret yönlendiren açıklamalar.
Siyasi görüşünüzü, dinimizi ve inancınızı bir yana bırakıp bütün samimiyetinizde şu soruları cevaplamanız istiyorum.
İsmi ve ünvanı görmeden açıklamaya baktığınızda Semavi dinlerden vazgeçtim, dünya üzerinde geniş çevreler tarafından kabul gören herhangi bir din Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın aktardıklarının tersini savunuyor mu?
Ankara ve İzmir barolarının açıklamalarının altına imza atanlar ve o mealde resmi beyanatlar verenler arasında, eğer varsa eşcinseller dahil tek bir Allahınkulu, evladının eşcinsel olmasını tercih eder mi?
Ayni şahsiyetler, evlatlarının sevgilileri ile aynı evde yaşadıklarını öğrenseler çocuklarına saygı gösterirler mi?
Çocuklarının gurur duydukları her şeyini eşle dostla paylaşanlar, söz konusu saygıdeğer tercihleri, onların idasıdır, aynı gönül rahatlığıyla paylaşabilirler mi?
Son soru, Sayın Erbaş’ın Cuma hutbesinde aktardıklarını hayatında ilk kez duyan var mı?
Dört tane kocaman hayır değil mi?
İyi de, o zaman neden Ankara ve İzmir baroları ve bazı sivil toplum örgütleri bildikleri, bilmelerinden öte yüzlerce kez duydukları sözlere üzerinde ayrıntılı bir şekilde düşürülmüş zehir zemberek açıklamaları kaleme alırlar.
Benim cevabım şu.
Maalesef organize bir şekilde din üzerinden provokasyon çalışması söz konusu.
Provakasyon Tutar mı?
Kesinlikle hayır zaten kaygım de bu değil.
Benim endişem şu.
Bu açıklamalar Çocukların, gençlerin kafalarında eşcinselliğin, zinanın meşrulaşmasında katkı sağlar.
Bakın ABD'de 60'lı yıllarda küçük müzik gruplarına para verip cinsellikte serbestliği özendiren çalışmalar yaptırılıyordu.
Doksanlı yılların sonlarında aynı gruplara yine para verip bu sefer, erken yaşlarda ki cinselliğe hayır, bağlamında müzik yaptırdılar. Neden?
Bu sayı 1999 yılına aittir, ABD’deki bizim çocuk esirgeme kurumu benzeri yapılarda annesi 16 yaşın altında olan çocukların sayısı tam 2.500.000 tamamda Amerika geri dönüşte başarılı olabildi mi?
Elbetteki hayır.
Sizlere Türkiye‘de ikamet eden İngiliz akademisyenden okkalı bir cümle.
Kadın akademisyen gençlere hitap ettiği bir ortamda aynen şu cümleyi kuruyor.
Gençler bizler yıllar önce kaybedip yeniden kazanmaya çalıştığımız değerlerimizi sizler kaybetmek üzeresiniz.
Sözüm baronun baronlarına.
Bumerang sonsuza dek dönüp durmaz.
Bir gün mutlaka üzerinize gelir.
İşte o vakit ektiğinizi biçersiniz.