Erdoğan Şaşırtmaya Devam Ediyor
Erdoğan, şartlar, imkanlar ve öncelikler ne gerektiriyorsa yine öyle davranacak. Ha, bu birilerini şaşırtıyor olabilir. O halde sözüm şaşıranlara, izlemeye devam... Recep Tayyip Erdoğan sizleri şaşırtmayı sürdürecek.
Evet, Erdoğan şaşırtmaya devam ediyor. Öyle ki hem dahilileri hem de haricileri. O kadar ki yurt içinde siyasetçilerden akademisyenlere, yurt dışında devlet yetkililerinden kurum ve kuruluşlara değin.
Bir düşünün, hastasınız ve doktora gittiniz, çok sayıda şikayetiniz var. Kalbinizde, karaciğerinizde, midenizde vs. sorum şu...
İyi bir doktor tedavinize nereden başlar? Elbette ki kalbinizden değil mi?
Doktora, göğsüm ağrıyor, kalbimde de ritim sorunu var dediğinizde; o da size "boşver gel senin şu mideni tedavi edelim" diyecek hali yok ya. Hadi o önerdi siz kabul eder misiniz? Kesinlikle etmezsiniz. Çünkü doktor olmasanız da kalbinizin bir daha asla çalışmayacak şekilde durduğunda, midenizin ancak ve ancak tıp fakültelerinde eğitim materyali olmasından başka hiçbir işe yaramayacağını bilirsiniz. Yani öncelikler meselesi.
Pandemi döneminde herkes gibi ben de birçok şeyi düşündüm. Aklımı taktığım konulardan birisi de şuydu... Gece gündüz, 7-24 dolu olan ve bu nedenle de durmadan seyahat eden Sayın Erdoğan, koronavirüs gerekçesiyle seyahatlerinin kısıtlanmasından ötürü yanında kalan zamanını nasıl geçiriyordu?
Öyle ya, yurt dışı seyahatleri neredeyse yok. Yurt içinde ise eskiye göre çok az. Somutlaştırmak için şöyle bir örnek vereyim. Bu yazıyı kaleme aldığım saatlerde aynı anda Ak Parti’nin üç il kongresi yapılıyordu. Sayın Erdoğan kongrelere teknolojiyi kullanarak uzaktan katıldı.
Eğer mevcut şartlar olmasaydı en az iki kongreye giderler miydi? Büyük ihtimalle evet.
Bu kongrelerde bulunma adına yolda geçireceği zaman ne kadar olurdu? Tamam seyahatleri sırasında da çalıştıklarını biliyoruz fakat yine de en az 2-3 saatinin yanında kâr kaldığını söylemek mümkün. Bu yalnızca günlük. Haftayla, ayla çarpın Sayın Cumhurbaşkanı gibi yoğun olan birisi için gerçekten çok zaman.
Kendi kendime cevabım, en azından beklentim şuydu... Sayın Erdoğan söz konusu fazlalık zamanını hem yurt içi siyasetinde hem de uluslararası girişimleri bağlamında yeni planlamalar, yeni atılımlar için kullanıyor olabilir.
Nitekim de öyle oldu.
Kovid-19 sürecini yaşadığımız bugünlerde Sayın Erdoğan’dan hem içte hem de dışta ilgiyle hatta şaşkınlıkla karşılanan hamleler geldi. Önce ekonomi, ardından ekonomiyi ve her şeyi ilgilendiren hukuk ve demokrasi vurgusu. Buna önceden başlayan kongre sürecinde adayların titizlikle belirlenmesini de ekleyebiliriz.
Tabii ki bunlar yurt dışını da ilgilendiren meseleler ama harici için Avrupa ve AB vurgusu yine bu günler bağlamında dikkat çekici bir konu.
Ak Parti ve Erdoğan için bizde de dışarda da şöyle bir ayrım yapılıyor. 2002-2010 arası ve 2010’dan günümüze kadar geçen zaman. Ne deniyor?
Erdoğan ve Ak Parti 2010’a kadar süper, 2010’dan sonra... Yazmayacağım zaten biliyorsunuz. Peki Ak Parti ve Erdoğan 2010’a kadar ne yapmıştı?
Ayrıntıya girmeyecegim, deyimin tam anlamıyla Türkiye’ye çağ atlatmıştı.
Ya 2010’dan günümüze? Çoğu insanın kabul edebileceği üzere ülkemiz durağana doğru yol aldı. Her iki dönem çerçevesinde soruyorum neden?
Çünkü zamanın şartları öyle gerektirdi. Kim ne derse desin 2010’dan önce dünya neredeyse "dört üstü murat üstüydü." Uluslararası sistemde dolaşan bol paradan küresel istikrara kadar.
2010 sonrasına baktığımızda ise, Türkiye’de de dünyada da hem ekonomik açıdan hem de istikrar yönünden yüzyılın sıkıntıları yaşanmaya başlandı. Ekonomik açıdan, 2008 küresel ekonomik krizi tabiri caizse, sistemi kılcal damarlarına kadar etkiledi. Küresel istikrarsa, bir türlü toparlanamayan Irak meselesi, Arap Baharı, Suriye olayı ve Doğu Akdeniz, en sonunda da, pastanın çileği, benzeri pandemi de mevcut sıkıntılara tüy dikti.
Tamam yurt içini de etkileyen küresel sorunlar böyle de, ya Türkiye nasıldı? Yanı başımızda Irak'a ek olan Suriye ve dolayısıyla da göç sorunu, gezi olayları, Fetö‘nün kumpasları ve nihayetinde de 15 Temmuz darbe girişimi.
Her iki dönem için de özetle demem şudur...
Ak Parti ve Erdoğan, şartlar, imkanlar ve öncelikler neyse onları yapmaya çalıştı. Mesela birileri seni gezi olaylarıyla, Fetö kumpaslarıyla alaşağı etmeye çalışırken ekonomi, hukuk diyemezsin. Ne dersin? Güvenlik.
Modern dünyanın sömürgeci devletleri Suriye’de, Doğu Akdeniz’de alenen haklarını gasp etmeye çalışırken onlara zeytin dalı uzatmanın anlamı yoktur.
Ya ne uzatacaksın? Elbette ki silah namlusu.
Eski bir söz vardır "neren ağrıyorsa canın oradadır." Uzun lafın kısası bana göre Erdoğan'da 2002'den günümüze kadar ne yaptıysa hep bu mantıkla yaptı. Son söylemlerine baktığımda da aynı şekilde düşünüyorum.
Erdoğan, şartlar, imkanlar ve öncelikler ne gerektiriyorsa yine öyle davranacak. Ha, bu birilerini şaşırtıyor olabilir. O halde sözüm şaşıranlara, izlemeye devam... Recep Tayyip Erdoğan sizleri şaşırtmayı sürdürecek.