Dört eğilim, dörtdörtlük hayal.
Neymiş efendim, kurulması muhtemel partiler, Özal gibi dört eğilimi bir araya getirip başarılı olabilirlermiş.
Turgut Özal’ın ANAP’ının dört eğilimi 35 yıldır, sanki bir mucizeymiş, sanki bir kurtarıcı imiş gibi
konuşuluyor.
Son aylarda, özellikle Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ın Ak Partiden ayrılmasının ardından dört
eğilim iyicene yazılıp duyulmaya başlandı.
Neymiş efendim, kurulması muhtemel partiler, Özal gibi dört eğilimi bir araya getirip başarılı
olabilirlermiş.
Bana göre bu düşünceyi kaleme alan siyaset yazarlarının siyaset okurlukları eksik.
Bu hem de öyle bir eksiklik ki, bugünün siyasetini okuyamadıkları gibi, Seksenli yılların siyasetini
de okuyamıyorlar.
Neden mi? Söyleyeyim.
Birincisi, dört eğilim gibi neredeyse siyaset yelpazesinin %90’ini kapsayan bir siyasi hareket için
kullanabileceğiniz boş alanınızın olması lazım.
Türkiye’nin siyaset coğrafyasında böyle boş alan var mı? Hayır, yok.
Çünkü sağdaki partilerde, soldaki partilerde, yaklaşık 20 yıldır biraz aşağı, biraz yukarı,
potansiyel alanlarını doldurmuş durumdalar.
İkincisi, 1983 yılındaki Özal’ın ANAP’ının dört eğilimi, tercihten değil, zorunluluktan ortaya
çıkmıştı.
Seksenli yılları şöyle bir hatırlayın.
Hukuk demokrasi bir yana, hem siyasi, hem sosyolojik hem de psikolojik ortam içler acısıydı.
Darbe yapılmış ve ülkenin ne kadar varsa son 20 yıldır bütün siyasi eğilimlerini temsil eden siyasi
liderlerin tamamı yasaklı.
Partiler zaten yeni 6 Kasım 1983 de askeri cuntadan müsaade alıp seçimlere girebilmeyi
başarmış liderler kimler?
Turgut Sunalp, emekli general ve cuntanın adamı.
Kim tanır? Ast üst İlişkiler çerçevesinde asker arkadaşları.
Söz gelmişken değinmek isterim, açıkçası merak ediyorum, bir partinin amblem olarak horozu
seçmesi, hangi siyasi iletişim tekniğine dayanır.
Necdet Calp, eski başbakanlık müsteşarı.
Görevden ayrılalı fazla geçmemiş fakat bürokrasi çevreleri dışında tanıyan yok.
Böyle bir seçim ortamında üçüncü lider Turgut Özal.
Peki, o zamanın seçmeni Özal’ı nasıl görüyor?
Sık sık televizyona çıkan darbe öncesinin siyah gözlüklü gürbüz Başbakanlık müsteşarı,
Cuntacıların Bülent Ulusu Hükümeti’nin ekonomiden sorumlu Başbakan yardımcısı.
Çocuk olduğum halde, Halk arasındaki Turgut Özal hakkındaki şöyle bir algıyı net olarak
hatırlıyorum.
Darbe öncesinde televizyonda gördüğümüz bütün siyasetçiler, bütün bürokratlar ya hapiste ya da
görevden alınmış.
Ama, Özal hapis veya görevden alınmak bir yana, bir de terfi ettirilmiş.
O zaman bu adam iyi adamdır.
Böyle bir ülke ortamı ve böyle bir ülke ortamında girilen 6 Kasım 1983 seçimleri.
Sorum şu, dört değil, kırkdört siyasi eğilim olsa dahi, söz konusu ortamda Özal’ın ANAP’ı
haricinde altında toparlanabilircikleri çatı var mıydı?
Elbette ki yoktu.
Özetlersem, 80’lerin siyasi şartlarıyla, günümüzün siyasi şartları birbirinden çok farklı.
Üstelik kıyas kabul etmeyecek kadar.
Başka söylemle, o peteğin arısı, bu petek’te bal yapmaz.