CHP’de düşmanı aratmayan dostluk
Başarınız zaten taşıma suyla elde edilmiş bir başarı. Suyu güçlendirmek, çarka yönlendirmek varken, siz el birliği etmiş, az buçuk suyunuzu dereye salıyorsunuz.
Hani derler ya, dost böyleyse düşmana gerek yok,CHP’de tamda öyle durumda.
Gün geçmiyor ki bir CHP’li başka bir CHP’linin ayağına basmasın.
Hem de öyle böyle basmak değil. Yumurta topukla parmak ucuna.
Sonra ne oluyor?
Feryad-i figan.
Haa, bu feryadi figan yorumu başkalarına ait.
CHP’lilere sorarsanız, parti içi demokrasi. Tamam,
Ben herkes davranışlarına ad koyma özgürlüğüne sahiptir diyerek, parti içi demokrasi söylemini tercih edeyim.
Geçmiş geçmiştir, sözüne itibar gösterip, geçmişi bir yana bırakayım.
Sadece iki ayda bakın neler neler olmuş. Pardon, bakın parti içi demokrasi nasıl çalışmış.
Küçük dağların alayını ben yarattım diyen bir Büyükşehir Belediye Başkanı, sözü ile doğru orantılı bir kitap yazdırmış.
Kitabın adı, "Kahramanın Yolculuğu" Kitabı okumadım ama, ilk fırsatta okuyacağım.
Sadece isminden yola çıkarsak, bana imparatorun yolculuğu, belgeselini hatırlattı.
Sanırım bu hatırlatma yalnızca bana ait değil.
Bir il başkanınada "İmparatorun Yolculuğu" belgeselini hatırlatmış olacak ki, küçük dağları yarattığını iddia edenleri, ben yarattım deyip, restini çekti.
Parti içi demokrasiye ne oldu?
Birileri araya girip ayar çekti.
Gerginlik şimdilik derin dondurucuda.
Ne zamana kadar?
Başka bir gerginliğe kadar.
Bana inanmıyor musunuz?
O zaman Ekrem İmamoğlu’yla Canan Kaftancıoğlu’nun takip edin.
İkinci parti içi demokrasi örneği, inceden inceye hesaplanarak hazırlanmış.
15 yaşında köy evinin karşısındaki duvara, CHP’nin ismini yazarak partililiği başlayan bu CHP’liye, gerçekten akla ziyan kumpas planlanmış.
Kumpas denemesi yapılmış kişi CHP’li. Olayın içerisindeki güya, duayen, gazeteciler CHP’yi destekliyor.
Kaynağında kaynağı, diyebileceğimiz şahıs, CHP’lilerin dostları gazetecilerin en güvendikleri dostu.
Ya bu kaynağın özü nediyor?
Haber CHP menşeyli ve parti’nin başındaki kişi de olaydan haberdar.
Yine yaşananların eni sonu tamamen CHP’lilerle örülmüş.
Belli olmayan sadece şu.
Kim ayakkabısının yumurta topuğuyla kimin parmak ucuna basmaya çalışmış?
Sonuç yine aynı.
Birileri araya girmiş, gerginlik derin dondurucuda.
Muharrem ince suskun.
Kemal Kılıçdaroğlu suskun.
Rahmi Turan pişman.
Talat Atilla çok konuşuyor ama hiçbir şey söylemiyor.
Ne zamana kadar? Yeni bir gerginliğe kadar.
Tekrarlayayım, bana inanmıyorsanız isimlerini saydığım zati muhteremleri takip edin.
İki ayın üçüncü parti içi demokrasisini bulunduğumuz günlerde yaşıyoruz.
Olay bu yazı yayınlandığı gün yeni gelişmelere gebe fakat, mevcut durumda bilinenleri anlatayım.
Olayın taraflarından biri yine, CHP’li bir Büyükşehir Belediye Başkanı.
Diğeri ise CHP’li eski milletvekili.
Eski milletvekilinin konut kullanımı için yaptığı kuleler varmış.
İnşaatlarda mahkeme süreci devam ediyormuş.
CHP’nin, kendi halinde işini yavaş yavaş yapmaya çalışan Büyükşehir Belediye Başkanı, eski CHP’li milletvekilinin inşaatlarını mühürletmiş.
Zaten olay da bundan sonra patlamış. Eski milletvekilinin iddiasına göre, söz konusu Büyükşehir Belediye Başkanı kendisinden 25 milyon $ rüşvet istemiş.
Neden?
Konuyu tatlıya bağlamak için.
Yine iddialara göre, bütün süreçten partinin genel başkanının da haberi varmış.
Üstelik, ben hallederim dediği halde, kılını bile kıpırdatmamış.
Peki, bu olayda da birileri araya girip gerginlik yine derin dondurucuya gönderilir mi?
Bu sefer biraz zor galiba.
İddialar büyük.
Ucunda çok para var.
Yani demem şudur ki, bu olay derin. Derin dondurucu işi hayli güç.
Biliyorum biraz çok oldum ama, yine, bana inanın diyeceğim.
Yok eğer inanmam diyorsanız, Kemal Kılıçdaroğlu’nu, Mansur Yavaş’ı ve Sinan Aygün’ü takip edin.
Size yemin olsun CHP’nin derdi ne anlayamıyorum.
Başarınız zaten taşıma suyla elde edilmiş bir başarı.
Suyu güçlendirmek, çarka yönlendirmek varken, siz el birliği etmiş, az buçuk suyunuzu dereye salıyorsunuz.
Amaç ne? Kişisel, siyasi ya da ekonomik çıkarlar.
Mevcut halinizi gören seçmen kazandığınız belediyelerimizden vazgeçtim, henüz partinizi dahi yönetemezken, " Koca Türkiye’yi nasıl yöneteceksiniz" Sorusunu yöneltmeyecek mi?
Elbetteki ve kesinlikle yönetecek.
Sayın Erdoğan bazen söylemiyor mu, ben CHP’den memnunum.
Galiba haklı. Hemde çook.