Bu “Sevilay Yılman” işinde bir tuhaflık var…
Yazı baştan aşağıya, şıklığa selam çakayım derken, rüküşlüğün alnından öpen cümlelerle süslenmiş inci tanesi fikirlerle dolu. Sizin derdiniz üzüm yemek değil, eğer becerebilirseniz bağcıyı dövmek.
İnternette neredeyse bütün gün sismik bir araştırma yaptım.
Önce sosyal medyadan aramaya başladım.
Twitter’da, orada bulamadım.
Ardından Facebook ve diğerleri.
Oralarda da yoktu. Ne mi arıyordum?
Sokakta yaşayan Ankaralı Hasan’ın ikinci bir videosunu.
Öyle ya, mutlaka en az bir Hasan videosu daha olmalıydı.
Sevilay Yılman bulmuşsa ben de bulurum deyip bu sefer Google’dan araştırmaya başladım.
Sayın Yılman’ın bildiğini Google bilmeyecek miydi?
Ankaralı Hasan video yazdım, yok.
Varda benim istediğim değil.
Bangır bangır, Ankara’nın bağlarını söyleyen bir abiyi gösteriyor.
Hasan miskin, arattım, yine başka şeyler.
Hasan Sufi, denedim sonuç aynı.
Bari, Pasifist çaresiz Hasan, sorayım dedim, tık çıkmadı.
Baktım Google mahcup oluyor, vazgeçtim.
İyide Sevilay Yılman hangi videoyu dikkate alarak döktürmüştü?
Sonunda kararımı verdim.
Aslında hanımefendi ile biz aynı Hasan videosunu izlemişiz.
Beşer şaşar derler.
Ben de şaşma potansiyeli olan bir beşer olduğuma göre, Hasan’ın videosunu bir daha, bir daha izledim.
Evet, Sevilay Yılman’ın yazısı, onu da tekrar tekrar okudum.
Beynimi, hatta yüreğimi tokatlayan ilk tespit.
Saygıdeğer yazar, PKK’nın kucağına oturmak zorunda kalmasın diye, oy vererek HDP ye gösterdiği anlayışın, ( kendilerinden alıntıdır) çeyreğini sokakta yaşayan Ankaralı Hasan’dan esirgemiş.
Peki ne diyor sayın yazar?
Hasan kaderciymiş.
Doğru fakat sizin anlamak istediğiniz anlamda değil.
Videoda açık açık söylemiyor mu?
Sık sık işkur'a gidiyormuş, değişik ortamlarda iş arıyormuş.
Sokakta yaşadığı gerekçesiyle kendisine iş verilmeyince, kağıt mendil satıp hayatını kazanmaya çalışıyormuş.
Kastettiğiniz kadercilik bunun neresinde?
Sadece bu kadar mı?
Elbette ki hayır, Hasan’ın ne Pasifist çaresizciliği kaldı, her ne demekse...
Ne de iki lokma bir hırkacı Sufi’liği.
Elbette ki bizlerde hanfendinin kaleminden ağzımıza düşen payı aldık.
Bizler takdir edenler, en azından anlamaya çalışanlar cahilmişiz.
Çünkü, bu ülkede Hasanın durumunda gençler varmış.
Gençlerin üçte biri işsizmiş.
Bu arada, sokakta yaşamakla işsiz kalmanın aynı şey olduğunu söylemek bilgelik oluyor.
Daha neresinden söz edeyim, yazı baştan aşağıya, şıklığa selam çakayım derken, rüküşlüğün alnından öpen cümlelerle süslenmiş inci tanesi fikirlerle dolu.
İşin özüne gelirsek, Sevilay Yılman sokakta yaşayan Ankaralı Hasan’ın videosundan rahatsız olmuş.
Üstelik bir değil iki kez.
Çünkü, Hasan her şeye rağmen, Allaha şükür, diyor.
Çünkü, Hasan her şeye rağmen, Allah insana taşıyamayacağı yükü vermez, diyor.
Çünkü, Hasan her şeye rağmen, hayat güzel, diyor.
İkinci kez rahatsız...
Çünkü, Hasan Her şeye rağmen İktidara saydırmıyor.
Sayın Yılman size açıkça sorayım.
Ankaralı Hasan videosunda sosyalist söylemlerle konuşsaydı,Sayın Erdoğan’a, Kanal İstanbul’a para harcayacağınıza sokaktaki insanları yuva sahibi yapın, şeklinde seslenseydi, yazınızın cemali aynı kalır mıydı?
Tamam sosyal devlet dediniz, çokta doğru ettiniz.
Ama, sosyal belediyecilik diye bir şeyde yok mu?
Metroların efendisi ki, Hasan geceleri oralarda uyuyordu, CHP’li Mansur Yavaş değil mi?
Ona neden sözünüz yok?
Durun ben cevaplayayım.
Olmaz çünkü sizin derdiniz üzüm yemek değil, eğer becerebilirseniz bağcıyı dövmek.
Sevgili Hasan, tekrarlıyorum, filozof gibi konuştun.
Bu millete, en azından bir kısmına, unutulmaya yüz tutmuş değerlerini hatırlattın.
Senden bir ricam var.
Sürekli değişen insanların yaşadığı bu ülkede, sen değişme olur mu?