Ana sevgisi teröristleri de boğar...
Günlerdir Diyarbakır HDP binası önünde, sayısı her geçen gün artan anneler bekliyor. Ne istiyor bu anneler?
Neredeyse bebekliğimin ilk anılarındandır.
Çocukluğum unda, Gençliğim inde.
Neydi?
Söyleyeyim.
Komşumuz, akrabamız Raşotlu halanın tam 20 yıl, hem de ara vermeden 365 günden 20 yıl devam eden, oğlu İlyas amcanın arkasından ağıtlarla, hıçkırıklarla dolu ağlayışı.
Ağıtlar, hıçkırıklar ve gözyaşı ne zaman bitti biliyor musunuz?
Raşotlu halanın son nefesini verip evladına kavuştuğu an.
Dünyanın en güçlü duygusudur anne sevgisi.
Karşılıksız, art niyetsiz ve sonsuz.
Belki de o nedenle dünyanın en güçlü duygusudur.
Zaten onun için dedim, annelerin sevgisi teröristleri de boğar, sizi de.
Günlerdir Diyarbakır HDP binası önünde, sayısı her geçen gün artan anneler bekliyor.
Ne istiyor bu anneler?
İster hukuken bakın, ister siyaseten, isterseniz vicdanen,
En doğal olan haklarını istiyorlar.
Onlar diyorlar ki, evlat benim, onu ben doğurdum, canı bana emanet.
İşte tam da bu gerekçelere dayanarak, canlarından can verdikleri, kanlarından kan verdikleri çocuklarını geri istiyorlar.
Benim anlamadığım şey şu evlatlarını, evlatlarının yaşamalarını isteyen anneleri anlamak o kadar zor mu?
Kendi soruma kendim cevap vereyim.
Hayır hiçte zor değil.
Anne, baba olmanıza bile gerek yok.
Varın, anne babanızı hatırlamıyor da olun, buna da gerek yok.
Hayatınızda bir kere olsun, bir annenin evladına bir anlık bakışını bile görmediniz mi?
Defalarca gördünüz değil mi?
O zaman kusura bakmayın ama, yok vazgeçtim isterseniz kusuruma da bakabilirsiniz,
Sizinkisi, kendi çapınızdaki milliyetçilik değil, sizinkisi siyaset yapmak değil, sizinkisi, entelektüel görüş açıklamak değil.
Sizinkisi tam anlamıyla, milliyetçilik maskesi arkasında, entel dantellik, sözde demokratlık maskesi altında laf serseriliği yapmak.
Baştan söyleyeyim, HDP liler size lafım yok.
Zaten sizin lafınızda yok, olamazda. Kendi cümlenizdir, çünkü sizin sırtınız dağa doğru, dağın silahı da sırtınıza doğru.
Ya diğerleri mesela Sayın Meral Akşener.
Siz anne değil misiniz?
Sadece bu nedenden dolayı empati kuramıyor musunuz?
Anadolu’nun, delikanlı kadın ağa, pozlarınızı miting meydanlarında mı unuttunuz?
Anaların hak arama yeri devlet kapısıdır, ne demek?
Genç bir siyasetçiyken içişleri bakanlığı yaptınız.
Olayı siz bilmeyeceksiniz de kim bilecek?
Sizinkisi sadece ipe un sermek bile değil.
Sizinkisi ipe sevdiğiniz undan siyaset hamuru yoğurmak.
Sayın Kılıçdaroğlu ve halkçı, solcu olduğunu öne süren diğer siyasetçiler.
Annelerin, ben evladımı istiyorum, çığlıkları en doğal insan hakkını kullanmak değil midir?
Sadece Twetlerle, kupkuru bir şekilde terörü kınamak, niyetiniz o olmasa da, teröre kına yakmak, sayılmaz mı?
Koşa koşa Ahmet Türk ve arkadaşlarının yanına gittiniz.
Uzaktan da olsa Diyarbakır’da, HDP binasının önünde bekleyen annelere bir selam gönderemediniz mi?
Bu ülkenin fikir adamları, gazetecileri ve sanatçıları.
Sizler çocuklarını İsteyen annelere destek olmadığınız gibi, onların yanında olan meslektaşlarınızı da linç etmeye kalkıyorsunuz.
Tamam, beşeri adalete itibar etmiyorsunuz.
Tamam vicdani adalet umurunuzda değil.
Sizin evladınız yok mu?
İlahi adalet diye bir şeyin olduğunu hiç duymadınız mı?
Dağla değilse bile, herhangi bir şekilde bu ilahi adaletin bir gün kapınızı çalabilirciğini hiç düşünmediniz mi?
Benim lafım, Bu ülkede söz söyleme hakkı olan, ya da söz söyleme hakkını kendinde gören herkese.
Bence Diyarbakır’da, HDP binası önünde bekleyen anneleri ve o annelerin çocuklarını düşünün.
Üstelik ne kadar şapkanız varsa hepsini önümüze koyarak, iyice bir düşünün.
Hem de geç kalmadan, ilahi adalet kapınızı tıklatmadan.