Pabucumun zifosları
Son günlerin en çok konuşulan konusu ‘yeni bir darbe mi olacak? İşleri istediği gibi gitmeyen bu Salvador Dali kılıklı madrabazlar oturup izleyecekler mi yoksa avanesini ayaklandırıp ülkenin karışmasını mı düşleyecekler?
Son günlerin en çok konuşulan konusu ‘yeni bir darbe mi olacak?
İşleri istediği gibi gitmeyen bu Salvador Dali kılıklı madrabazlar oturup izleyecekler mi yoksa avanesini ayaklandırıp ülkenin karışmasını mı düşleyecekler?
Gelin sizlerle birlikte biraz geçmişe dönüp sonra günümüze gelelim. Ahmet Davutoğlu ne demiş Gül gezi hakkında ne yorum yapmış tartışmalarından öte daha farklı cihetlere dikkatinizi çekmek istiyorum. Burnuma ağaç kokuları geliyor dahası amonyak kokuları geliyor. Hani şu köprü istemezük diyenlerin bir ay boyunca güzelim gezi parkına işedikleri o günler…
Delirmişsin sen demeden önce gözlerini bir iki dakika yoruver.
Belki daha önce göz ucuyla bakmış olabilirsin, üstünden yaklaşık iki yıl geçmiş olan bir fragmandan bahsediciğim.
La casa de papel denen ecnebi menşeli internet usulü söz de dizi…
Sosyalizm fikrinin aşılandığı, ülke ülke gezdirilip üzerinden milyonlarca para kazanılan bir yetişkin dizisi… Dünyanın güya soluksuzca izlediği bir soygun dizisi.
Eee, oturup bunu mu izleyelim? Evet ama sadece bir fragmanını tekrardan izleyin…
İstanbul için özel olarak çekilmiş fragmanını dikkatli bir şekilde izleyince, sanki senin ülkeni karıştırmak isteyen aktivistler tarafından hazırlanmış olduğuna kani olarak, gözlerini kırpmadan bir değil birçok kez izle.
İzleyelim.
Şunu hatırlatmakta fayda var.
Dünya üzerindeki her türlü gizli haberleşme artık gayet açık bir şekilde yapılmaya başlandı.
Buna verilebilecek en güzel örneğin Zaman gazetesinin ’15 Temmuz Darbesi’ öncesi yayınlamış olduğu gülen bebek reklamı olduğu düşünüyorum.
Yine aynı şekilde wikileaks’ın yaptığı haberlerde bu duruma örnektir.
Ne güvenlik uzmanıyım ne stratejist ne de kafayı subliminal mesajlarla bozmuş birisiyim.
Ben bir gece de çağ kapatıp çağ açan bir ecdadın vârisiyim. Bu yüzdendir ki 15’inde bir Temmuz’un, gecesinde ergenliğinin üzerine basıp sabahında genç bir delikanlı oluvermiş milyonlarca yürek sahibinden sadece birisiyim.
Yaptığım tahlilde güvencem kimliğimedir.
Fragmana dönecek olursak yerleştirilen hiçbir ibarenin boşa olmadığını düşünüyorum. Ya da biz uyanık olmaya devam edersek boşa bir uğraş olarak youtube da yer işgal etmekten öteye gitmeyecektir. Bize bağlı yani…
Üzerlerine geçirdikleri kırmızımsı kıyafetin sosyalizmi temsil ettiği martavalından çok yüzlerine astıkları dali maskesiyle meydan okumak niyetindeler. Biz aykırıyız ve sınır tanımayız…
Ölene kadar tabi…
Fragmanın bir bölümünde yürüyen merdivendeki adamın Ali Koç’a benzemesi. (Bu meseleyi de az sonra daha derine inerek inceleyeceğiz.)
Ya ona bir tehditti ya da hepimize onun üzerinden yani bir maçla başlayıp alevlenecek oyunlar oynayacağız mesajını mı çaktılar? Yanan bir fener hayal edin, anlarsınız ya…
Bir de köşeye sıkıştığımızı düşünsünler’ cümlesi tüylerimi ürperten kısımlarından biriydi.
Fragmanın sonuna ne demeli?
Toplanma yerleri de hayli enteresan. Kadıköy ve Boğa heykeli.
Şimdi gelelim bu dizinin Türkiye’deki yayın hakkına sahip olan Netflix Türkiye’nin ilginç yönetimine…
Daha doğrusu yönetimindeki Susan Rice ismine…
Bu isim eski ABD Başkanı Obama’nın güvenlik danışmanı yani bir stratejist. Böyle bir ismin yapım şirketinde görev alıyor olması ne bu dizinin ne de bu şirketin sıradan olmadığının kanıtıdır.
Bu kısa anekdottan sonra günümüze gelelim. Çok değişik işler dönmeye başladı dostlar…
Aylardır Ali Koç’un hedef göstermeleriyle birlikte Fenerbahçe taraftarı öfkeyle dolmuş durumda.
Futbolu siyasete bulaştırmak akıl karı bir durum olmasa gerek başka bir tabirle hiç masum değil…
Bir halkı en kolay nasıl sokağa dökersiniz?
Cevap, futbol…
Aylardır insanların sinir uçlarına dokunuyorlar. 25 Milyonluk koca bir kitleyi deli ettiler…
Varıydı hakemiydi ellerinde ne tür bir argüman varsa sonuna kadar kullandılar.
Bu kadar darbe muhabbetinin döndüğü bir dönemde Fenerbahçe- Galatasaray mücadelesine dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. FETÖ’nün her yerde elemanı var. Hala var. Bakmayın gözaltılara, bitmiyorlar.
Hakemi de vardır herhalde
Maç sonucunda öyle ya da böyle katakulli yapıp yıllardır evinde yenilmeyen Fenerbaçe’yi mağlup duruma getirirlerse… Bakınız dikkatinizi çekiyorum Galatasaray’ın bileğinin hakkıyla kazanmasıyla değil yanlış kararlar yüzünden bir mağlubiyet hasıl olursa ben olacakları düşünmek bile istemiyorum.
İşte o zaman Boğa’ya yürüyen insanları görmeye başlarız. Şu konuya da açıklık getirmek istiyorum. Kimse beni yanlış anlamasın Fenerbahçeliler eylem yapacak, darbe çıkartacak demiyorum. Bu durumu fırsat bilip sokağa dökülecek zihniyetten bahsediyorum.
Onlar için bulunmaz bir nimet olacaktır. Kimi kastettiğimi anlamışsınızdır herhalde
Bu kadar olayın art arda yaşanması size normal geliyor mu?
Geliyorsa bir sıkıntı vardır.
Bir iki ay önce CIA durduk yere darbe raporu yayımladı. Türkiye’de yeni bir darbe ihtimali var dedi.
Bundan önceki gündemimiz Fetö’nün siyasi ayağı kim tartışmasıydı.
Abdullah Gül gezi parkı hakkında son derece naif ılımlı bir yaklaşımda bulundu.
Gezi davasında ülkeye ihanet edenler beraat etti.
Ve en son Ahmet Şık kimse ensesini karartmasın hükümet 2020’yi göremeyecek dedi.
Neyine güvenerek söylediği çok belli…
Var bir şeyler kim ne derse desin.
Onlar diye dursun
Eğer bu yolun sonu karanlıksa
Havası puslu, kapalıysa
Sokaklar hep çıkmazsa
Gün geçtikçe tükenecekse ümitlerimiz hem yakarız hem yıkarız, diye…
Birileri de çıkar “Yok kardeşim ben izin vermem sana, vereni de gömerim Karaca Ahmet’e”
Der mi der.
Türk milleti bu, vesselam.