Yılmaz Özdil, Can Dündar ve Figen Yüksekdağ belgesel çeksin!
FETÖ’nün 1/19 Ocak 2014 tarihlerinde MİT’e yaptığı kumpasta adeta yer yerinden oynamıştı. MİT’in tırlarını ihbar eden FETÖ imamı daha sonra itirafçı olmuştu. Dönemin Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık’la tırları durduran özel yetkili savcılar Özcan Şişman ve Aziz Takçı da Baylock kullanıcısı çıkmışlardı.
Hatırlarsanız, MİT tırları kumpasından önce 11 Mayıs 2013’te Hatay’ın Reyhanlı ilçesinde o güne kadarki cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemi gerçekleştirilmiş ve 52 vatandaşımız hayatını kaybetmişti.
Süleyman Bağrıyanık Adana Cumhuriyet Başsavcısıydı. Adana’dan önce de Elazığ Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yapmıştı.
15 yılı aşkın meslek hayatımda herhangi bir ihbar sonucu bir araçta yapılacak aramanın bizatihi savcı tarafından yapıldığına hiç şahit olmadım. Şahit olmadığım gibi, duymadım da.
Neredeyse her gün Türkiye’nin dört bir yanında uyuşturucu ihbarlarıyla polisler operasyonlar yapıyorlar, terör hücrelerine baskınlar yapılıyor, silahlar bulunuyor… Siz herhangi bir olayda savcının tüm bu operasyonları bizatihi yürüttüğüne dair herhangi bir haberle hiç karşılaşıyor musunuz?
Özel yetkili savcılıkların FETÖ inine dönüştüğünü bütün yargı camiası bilirdi. MİT tırları kumpasında da yer yerinden oynamışı. O zaman Hatay’da görev yapan bir savcı arkadaşımla sohbet ederken konu Reyhanlı patlamasını gelmişti. Arkadaşım çok ilginç şeyler anlatmıştı:
“Reyhanlı patlaması sonunda Türkiye’nin gözü Hatay’a çevrilmişti. Hatay yetki olarak Adana özel yetkili savcılığına bağlıydı. Cumhuriyet tarihinin o güne kadarki en büyük terör eylemi olmuştu ve özel yetkili savcı Hatay’a bir türlü gelmiyordu. Başsavcımız defalarca özel yetkili savcıyı aradı, lütfen gelin, tüm Türkiye burada, bakın sıkıntı olur dedi. Defalarca araması sonucunda özel yetkili savcı ancak dördüncü gün lütfedip Reyhanlı’ya geldi.”
Cumhuriyet tarihinin en büyük terör eylemine 4 günde ancak giden o savcı sıradan bir araç aramasını bizatihi yönetmişti!
Bu mesele nerden mi aklıma geldi?
Asrın kaçak yazarı, Google’den zırva araklama uzmanı, gardırop Atatürkçülük kurnazlıklarıyla keriz avlama ustası Bay Yılmaz Özdil “Belgesel” başlıklı köşe yazısında, FETÖ’nün MİT tırları kumpasını Türkiye Cumhuriyeti Devleti terör örgütlerine silah yolluyor diye FETÖ’yle birlikte ülkesini kumpaslarla Batı’ya ihbar etmeye çalışan vatansız Can Dündar’ı övünce, ayarım bozuldu!
Bay Yılmaz vatansız Can için şöyle demiş:
“Can Dündar’ı herkes sürgünde sanıyor. Halbuki bana sorarsanız, yakın tarih belgesellerinin en başarılı gazeteci olarak, bu defa bizzat kendi hayatıyla yaşayarak tarihe not düşüyor.”
O zaman ben de asrın kaçak yazarı Bay Yılmaz efendiyle vatansız Can’a kısa bir belgesel çekeyim…
Vatansız muhbir Can, sabah akşam, hiç durmadan tivit atıyor. Sadece Eylül ayı başladığından beri yüzlerce paylaşım yapmış. Vatansızın işi gücü sürekli FETÖ’nün, PKK’nın sitelerinde yayınlanan yalan haberleri paylaşarak ülkesini Batı’ya ihbar etmek.
Macron’u eleştiren CHP’ye bile ateş püskürüyor vatansız. Vatansız bugüne kadar toplamda 44 bin tane tivit atmış. Hepsini incelemeye ne vaktim ne de sabrım var ancak sadece Eylül ayındaki bir iki paylaşımından bazı örnekler vereyim…
11 Eylül: “Normal ülkelerde tehdit altında olan, polisi arar. Ya polis tehdit haline geldiyse? O zaman polis, İçişleri bakanına şikayet edilir. Ya İçişleri Bakanı, ülke için bir güvenlik sorununa dönüştüyse…? Bu durumda yurttaşa, kendi canını korumak düşer.”
Acaba kendi canını korumaktan kastı PKK’nın hendek savaşları gibi, Kobani ayaklanmaları gibi bir koruma mıdır? Yılmaz efendi, vatandaş hukuk devletinde kendisini nasıl korur, polise müracaat edip de korunmayan kaç örnek gösterebilirsiniz, belgeselde bu konuda bizi aydınlatabilir misiniz?
11 Eylül: “Bütün hukuksuz kararlar geri alınacak, devlet haksız yere hapsettiklerinden özür dileyecek. Türkiye yeniden parlamenter sisteme geri dönecek. Bundan kaçış yok. Şu an yaptıkları tek şey bunu geciktirmek.”
Hukuksuz kararlar geri alınırken kendisine haberler yaptıran Baylockçu savcılarla tüm FETÖ ve PKK yargılamalarını mı kast ediyor acaba? FETÖ yargılamaları da mı bitecek? Ha Yılmaz, ne dersin?
11 Eylül: “Hükümet, 18 bin cihatçıyı Libya’ya gönderdi mi? Bunlara adam başı 15 bin lira ödedi mi? Bu cihatçıların 350’sinin çocuk olduğu doğru mu?”
Libya ile yapılan anlaşmayı bundan daha güzel nasıl itibarsızlaştırabilirsiniz ki? Mavi Vatan neden bu vatansıza batıyor? Vatansız neden selfi çektiği küstah Macron’dan, hadsiz Yunanistan’dan rahatsız olmuyor? Beyimizi ülkesinin herhangi bir çıkarını savunurken neden görmüyoruz? Belgeselde cevabını bekliyoruz.
10 Eylül: “Bıçkın bir mağduriyetin şiiri. Figen Yüksekdağ.”
9 Eylül: “Figen Yüksekdağ, usta işi şiirlerle dolu bir kitapla çıkageliyor. Kitabın adı, “Yıkılacak Duvarlar…” Sadece bir kitap adı değil, bir siyasi vaat bu… Yüksekdağ’ın, yüksek duvarlar ardından haykırışı: Evet; eminiz, yıkılacak duvarlar…”
Vatansız Can Figen Yüksekdağ ile ilgili Eylül ayında onlarca paylaşım yapmış.
Asrın kaçak yazarı belgeselci Yılmaz cehaletime versin lütfen, bu Figen neresini PKK’ya, YPG’ye, YPJ’ye PYD’ye yaslıyordu?
Şu an şiir kitabından da anladığımız üzere Figen Yüksekdağ sırtını cezaevi duvarlarına yaslıyor!
Vatansız, Figen gillerin duvarları yıkacağını vadediyor. Yıkılacak duvarlar vatan mıdır? Yılmaz, vatansızla ve Figen’le aynı fikirde misin?
Bu vatansız her nerede bir hain varsa duygusal ağıtlar yakarken neden bir güne bir gün şehitleri, şehit yakınlarını dert edinmez? Yılmaz, sana soruyorum!
Kerizlere 2.500 liraya çaktığın Atatürk kitabının kahramanı Atatürk hayatta olsaydı acaba kurduğu cumhuriyeti yıkmak isteyenleri destekleyen bir vatansıza övgüler dizmene ne derdi? Söyleyeceklerini kaça satardın?
Siz en iyisi belgeselinize Figen’i de alın! Hep beraber arkanızı da PKK ve türevlerine dayarsınız!
Hatta Atatürk kitabının yeni baskısına Figen önsöz yazsın!