Nefretin tohumlarının yüzsüz çocukları!
Sözcü isimli paçavranın 2020 yılının felaketlerini sıraladığı manşete Ayasofya’nın ibadete açılmasını koyması haklı olarak tepkilere sebep oldu.
Cevap hakkı gazeteciliğin evrensel kriterlerindendir. Ayasofya’nın açılışını felaket olarak değerlendiren Sözcü manşetteki niyetlerini açıklamış:
“Amacımız Ayasofya’nın ibadete açılmasını eleştirmek değil, yıla damga vuran bir olay olduğunu hatırlatmaktı…”
Tamam, hadi beyan esastır deyip geçelim…
Ancak Sözcü’nün suçüstü yakalandığı Ayasofya haberini veriş şeklinden ayan beyan ortada. Dünya tepki gösterdi diye verilen haberde Ayasofya’nın ibadete açılması dünyanın bir felaket olarak görmesi maksadıyla vermek niyetinde olduklarını gösteriyor.
Sözcü suçüstü yakalanmanın yüzsüzlüğü ile Ayasofya’yı manşetten verdik ama hele bir sorun niye verdik dercesine geri vites yapınca aklıma “Banker Bilo” filmi geldi…
Bilo ve Maho çok eski iki arkadaştır. Üçkağıtçı, fırıldak bir karakter olan Maho çok zengin olmuştur. Bilo da Maho’nun apartmanında kapıcılığa başlamıştır.
Maho Bilo’nun nişanlısını ayartır ver Bilo’nun evinde buluşurlar. Garibim Bilo da kapıda nöbet tutar.
Bilo evi basınca Moho’ya sorar: “Ulan insan bunu arkadaşına nasıl yapar?”
Pişkin bir karakter olan Maho “Evet yaptım ama sor bir kere niye yaptım?” der.
Zani Maho’nun suçüstü haline verdiği cevap mükemmeldir:
“Sevmek benim de hakkım. Karım bir çiğköfte bile yedirmiyor bana!”
Yüzsüzlüğün böylesi görülmemiştir! Evde çiğköfte yiyemiyor diye arkadaşının nişanlısını ayartıyor!..
Daha önce Ayasofya ibadete açıldığında sanki sevinç çığlıkları atmışlar da haberimiz yokmuş gibi o kutlu tarihi felaket gibi gösteren Sözcü şimdi diyor ki, haberi yaptık ama hele bir sorun niye yaptık!
Nefretin tohumlarının yüzsüz çocukları!
Sormuyoruz lan sormuyoruz!
AYASOFYA
Ayasofya Camii’nin ibadete açılmasından sonra yazdığım “Ayasofya” şiirini Sözcü’ye hediye ediyorum! Felaketiniz müjdemizdir!
İnsan sustuğunda
Lal olmuş diline inat
Her bir hücresi dile geliyorsa.
İnsan çaresiz kaldığında
Firavunlara başkaldıran
Musa’nın asası gibi vicdanı yol gösteriyorsa.
İnsan deryada susuz kaldığında
İbrahim’i yakan ateşe
Bir damla olabiliyorsa.
Her nerede bir acı yaşanıyorsa
Yüreği kanayan bir yetim
Kerbela diye merhem olabiliyorsa.
Bil ki
Ebabil sensin
Bil ki
Nuh’a ümit olan gelecek sensin
Bil ki
Ayasofya’ya kıble nasip eden ecdadın
Zincirlerini kıran sensin!