İki gardıropçuluk yaptık diye Atatürkçü mü olduk!
Zaman ne zaman, mekân hangi mekân bilinmez, caminin birinde cemaat vakit namazını kılarken içeriye elinde bıçakla, korku filmi setinden çıkmış gibi, iri yarı bir adam girmiş ve cemaate seslenmiş:
-İçinizde kim Müslüman?
Soruya cevap veren çıkmayınca yaşlı bir amca “Ben” diye cevap vermiş.
Eli bıçaklı adam amcayı camiden dışarı çıkartmış. Adam bizim nur yüzlü amcayı kurbanların yanına götürmüş ve “Amca rica etsem bu kurbanları keser misin?” demiş.
Belli ki adamı kan tutuyor.
Bizim yaşlı amca, Allah rızası için kesilen kurbanın sevabından nasipleneceği için mutlulukla talebi kabul etmiş. Bir kurbanı kestikten sonra amca adama dönüp: “Oğlum ben yaşlı bir adamım. Yoruldum, diğer kurbanlar için başkasını bul demiş.”
Bunun üzerine adam yaşlı amcaya teşekkür etmiş ve kanlı bıçakla tekrar camiye geri dönmüş. Camiden içeri girince; “Aranızda başka Müslüman var mı?” diye sormuş.
Cemaat hep birlikte korkuyla imama bakmış!
İmam bakmış ihale kendisine kalacak cemaate dönüp; “Ne yani, iki rekât namaz kıldırdık diye Müslüman mı olduk?” demiş!
*****
Cumhuriyeti kuran partinin ve liderinin koltuğunu işgal eden muhtereme bakınca ister istemez insanın aklına on yıllar boyu milletin sırtından inmeyen “Atatürkçülük sopası” geliyor!
Cumhuriyetin ve onu bu millete kazandıran liderin toplumun ortak kabulü olması gerektiğine inanan birisi olarak cumhuriyet iradesinin evrensel değerlerin taçlanmasının temel değeri olduğuna inanıyorum.
Bugün artık en büyük kazanım olarak “milletin iradesi” aklımıza geliyorsa, bütün tartışmalı uygulamalarına rağmen ancak cumhuriyetle ve demokrasiyle milli iradenin mümkün olacağının farkındayız.
Aksini düşünen insanların artık marjinal diye sınıflandırılması mutluluk verici…
Neyse, bu mevzuyu devam ettirirsek köşe yerine kitap yazmamız gerekir!
Kişisel nefretlerinin esiri olmuş kurulu düzeni devam ettirmek için milletin sırtından indirmedikleri “Atatürkçülük sopasının” yerini daha sağlıklı bir ortama bırakmış olmamız elbette sevindirici bir durum. Ancak insan Canan Kaftancıoğlu’nu düşününce Atatürk bile diyemeyen birisinin CHP’de baş tacı edilmesine bakınca Atatürkçülük adına atılan dayaklara hayıflanmıyor değil!
Atatürk’ün genel başkanlık yaptığı partinin geldiği duruma bakar mısınız?
En büyük ilin il başkanı kurucu genel başkanının adını ağzına almak istemiyor.
Sözde Ermeni soykırımına destek veriyor.
DHKP-C artıklarına selam çakıyor…
Hadi dinden diyanetten haz etmemesi hoşunuza gidiyor diyelim ama Canan Kaftancıoğlu CHP’lilerin Atatürkçülük abdestini neden bozmuyor?
HDP ile yaşanan yasak aşka girersek Atatürkçülük üzerinden on yıllarca dayatılan sahtekârlığın içinden hiç çıkamayız!
Bugün PKK denen alçak sürüsünün kuruluş gerekçeleri arasında Kürt kimliğini bile reddeden Atatürkçülük sopasının payı hiç yok mu?
Diyarbakır Cezaevindeki işkenceciler Atatürkçülük adına bütün o insanlık suçlarını işlemediler mi?
Bizler yıllarca Cumhuriyetin cinnet tarihiyle yüzleşelim ve daha demokratik bir ülkede yaşayalım diye mücadele ettik.
Siyasetçi PKK’lılarla da nikâh kıyın demedik!
Kemal Bey, tüm bu anlattıklarımı ve daha fazlasını size anlattıktan sonra, Canan Kaftancıoğlu gibi birisini partinizde istihdam etmenizi hadi bir tarafa bıraktık diyelim…
“Ancak kurucu genel başkanınızın kurduğu cumhuriyeti parçalamaya çalışan, askeri, polisi, masum vatandaşları şehit eden bir terör örgütünün siyasi uzantısıyla alenen nikâh kıyıyorsunuz!”
Dedikten sonra Kemal Bey’e dönüp; “Hani siz Atatürkçüydünüz?” diye sorunca da bizim fıkradaki imam gibi;
“Ne yani! İki gardıropçuluk yaptık diye Atatürkçü mü olduk!”
Diyemese de anlayın işte demeye getiriyor!
Vizyonu Canan olan, yoldaşı HDP olan başka ne diyor olabilir ki!..