FETÖ provokasyonu HDP’lilerin elindeki kanı temizler mi?
2014 yılı Ekim ayında Kobani ayaklanması diye hatırladığımız olayların sonucunda onlarca kişi hayatını kaybetmiş, yüzlerce okul, kamu binası, işyeri, banka vs. yakılıp yıkılmıştı.
Geçtiğimiz hafta HDP’lilere yönelik bir operasyon yapıldı. Sırrı Süreyya Önder, Altan Tan, Ayhan Bilgen gibi isimler gözaltına alındı.
Kobani kalkışmasının en unutulmaz olayı Yasin Börü ve arkadaşlarının PKK’lılarca katledilmesiydi.
6 yıl sonra neden şimdi operasyon yapıldı gibi soruların ne kadar kıymetli olduğunu anlamak için soruşturmaya konu delilleri görmek lazım. Ancak geçen akşam Habertürk’te Sevilay Yılman Kobani kalkışması yaşandığı zaman bölgeye gittiğini anlattıktan sonra Hatip Dicle’nin kendisine söylediğini açıkladı:
“Burada bir provokasyon var. Ben de halen öyle olduğuna inanıyorum. O provokasyonu yapanın da, o zaman henüz FETÖ denilmiyordu, paralel yapı deniliyordu. Hatta Hatip Dicle bir şeyden daha bahsetmişti, bizim içimize de sızmışlar. Bana bir kaset dinlettiler, bizzat Fetullah Gülen mümkün oldukça o coğrafyada HDP’nin içine sızın diyor…”
Aynı programda Metin Özkan ise ısrarlı bir şekilde yeni tanıklıkların ortaya çıktığını, HDP’lilerin Kobani olaylarını azmettirdiğini izah ediyordu.
Ben Metin Özkan’la Sevilay Yılman’ın ortasında bir yerlerde konuyu değerlendiriyorum. Şöyle…
FETÖ’nün Diyarbakır’da neler yaptığına dair tanıklıklara dayalı yazılar yazmayı düşünüyorum. Diyarbakır Şehit Aileleri Derneğinin yöneticilerinin anlattıklarını duysanız FETÖ denen alçak sürüsüne olan nefretinizin katmerleşeceğine eminim.
FETÖ’nün Kobani kalkışmasında rolünün olması, provokasyon yapmış olması, FETÖ’cü polislerin ve askerlerin olaylarda rolünün olmuş olma ihtimali…
Tüm bu ihtimaller HDP’nin suça iştirakini, suçu azmettirmiş olabileceği gerçeğini değiştirmez. Suçlarını asla hafifleştirmez.
Sadece FETÖ’nün nasıl bir alçak örgüt olduğu konusunda bizlere yeni bir delil vermiş olur. O kadar!
Ne yani, FETÖ provokasyon yapmış deyince HDP’lilerin elinden Yasin Börü’nün kanı temizlenmiş mi olacak?
RIDVAN DİLMEN’İ BİR BEN Mİ ANLADIM?
Rıdvan Dilmen geçen hafta ortalığı karıştıran bir program yaptı. Doğal olarak farklı tepkiler geldi.
Ben de köşemde Rıdvan Hoca’ın cümlelerinden aldığım pasla konuyu bambaşka açıdan ele aldım ve Cumhurbaşkanımıza “Beyefendi” diye hitap edenlerin onun adına konuşmalarının rahatsızlık verdiğini anlatmaya çalıştım.
Yoksa açıkçası Rıdavan’ın diğer tüm iddialarının doğru olup olmadığını bilmiyorum. Beni ilgilendiren konu, gerçeklerin ortaya çıkmasından başka bir şey olamaz.
Sabah gazetesinde Engin Ardıç ve Hıncal Uluç Rıdvan Hoca’nın açıklamalarını köşelerine taşıdılar. Her iki yazar da konuya Rıdvan Hoca’nın Fenerbahçe’nin 9 kişi kalan Hatay’ı yenememesi rezaletini unutturmak için o programı yaptığını yazdılar!
Galatasaraylılar algı oluşturmakta çok mahirdirler. Ömrüm “Fener Medyası” ithamlarını dinlemekle geçti ama aklı başında olan herkes bilir ki spor medyasında Fenerliler sadece gürültü çıkartır, Galatasaraylılar operasyon çeker!
Rıdvan Hoca Hatay maçından önceki akşam programında zaten fitili ateşlemişti. Yarın beni çok iyi izlesinler, belgeleriyle hepsini ifşa edeceğim demişti.
Ardıç’ı ve Uluç’u okuyup, Rıdvan Hoca’yı bir gün önce dinlemeyeneler ne düşünüyor şimdi:
“Rıdvan’a bak hele! Dedikleri gibi tam şeytan. Fener’in rezaletini nasıl da unutturdu!”
Ardıç ve Uluç ancak şu ihtimalde haklı olabilirler:
“Hatay maçından bir gün önce açıklama yapacağını duyuran Rıdvan Hoca’ya gaipten haber gelmiştir! Fenerbahçe’nin 9 kişi kalan Hatay karşısında rezil olacağını bir gün önceden biliyordur. Bir gün önceden yarın gündem değiştireyim, şimdiden de ilan edeyim ki yarın rahat rahat konuşayım diye düşünmüştür!”
Eğer bu ihtimal doğruysa, Rıdvan Hoca’ya mürit yazılmak için daha ne bekliyoruz!
UMARIM ANLAMIŞTIR!
Geçtiğimiz hafta 9 kişi kalmış takıma karşı pozisyon bulamadan maçı bitiren Fenerbahçe’nin sezonu kapattığını yazmıştım. Hatay’a karşı 3 ön liberoyla oynayan bir hocadan beklenti içine girmek fazla iyi niyetli bir yaklaşım olurdu.
Fenerbahçe bu hafta Galatasaray gibi lige en hazır olan bir takım karşısında beklentinin üstünde bir performans gösterdi. O zaman geçen haftaki rezaleti nasıl izah edeceğiz?
Umarım Erol Hoca sadece koşmanın futbol denen oyuna bir değer katmadığını görmüştür. Futbol neticede topla oynanıyor. Hatay maçına Tolga Ciğerci ile başlayan Erol Bulut Galatasaray gibi bir deplasmana Tolga’yla başlamadı!
Bu haftayı farklı kılan oyun çok basitti aslında…
Sosa ile başlayınca topu ayağınızda tutabiliyorsunuz. Ozan daha fazla hücuma yönelik oynadı. Neticede Hatay maçından çok daha farklı bir oyun ortaya çıktı.
Fenerbahçe’nin bu maç özelinde en büyük problemi ileri üçlüydü. Deniz, Thiam, Valencia üçlüsü resmen facia! Son bölümde oyuna giren Samatta hakkında konuşacak bir şey göremedik.
Özetle…
Üçüncü sınıf bir lig haline gelen ligimizde oynamayı düşünen takım şampiyon olur. Tolga Ciğerci gibi sadece koşan, Deniz gibi yel esince kendisini yere bırakan, Thiam gibi konuşmaya değer bir tek özelliği bulunmayan oyuncularla şampiyon olamazsınız.
3 hafta geçti. Thiam ne yaptı diye aklımızda yazacak tek bir hareketi kalmadıysa, Erol Hoca iyi düşünsün!