CHP ve Cevdet Kılıç kafasıyla uzaya gitmek!
Muharrem İnce’nin CHP’den ayrılıp parti kuracak olmasını eleştiren objektif(!) medya mensuplarına bir soru sorup uzay meselesini ele almak istiyorum.
19 yıl girdiği her seçimi kazanan bir lideri eleştiren Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu haklı oluyor da 11 yıldır girdiği her seçimi kaybeden Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Muharrem İnce’nin eleştirileri mi haksızlık oluyor?
Aslında soru çok basit ama ben yine de özetleyeyim…
Siyasette amaç seçmeni ikna edip iktidar olmaksa, 19 yıl iktidarda kalmış bir partiye eleştiri getiren Ahmet Davutoğlu haklı olup; Ali Babacan, Kemal Bey’in parlayan yıldızı olup bu isimler partilerini bölmüyor da, her seçimde hüsrana uğramış bir partiyi ve liderini eleştirmek mi partiyi bölmek oluyor?
Basitleştireyim dedim ama iyice karmaşık hale getirdim galiba!
Özetin özeti…
Kafa buluyorum! Benim açımdan ciddiye alınacak bir durum yok ama keyifli oluyor işte!
Neyse, uzaya gitme meselesine başlayabiliriz…
“Elin oğlu uzaya giderken bizim konuştuğumuz meselelere bakın!” diye söze başlayan hayıflanmalarla geçti ömrümüz.
Evet, gerçekten birileri uzayda cirit atarken mesela biz on yıllar boyu ömrümüzü türbanla başörtüsü ayrımının ne olduğuyla geçirip cumhuriyetin hangisinde abdestinin bozulup bozulmadığını tartıştık!
Sakıncalı olan türban mıydı?
Yok yok, başörtüsüydü!
Menopoz teyzeler ve andropoz amcalar öyle söylüyordu!
Bir de her ramazan ayını sakız çiğnemenin orucu bozup bozmadığı korkusuyla geçirirdik!
Bugün Ay’a insan gönderme hedefini koyacak vizyona geldiğimiz için çok ama çok mutluyum!
Uzay teknolojisine bu kadar hâkim olduğumuzu bilmiyordum! Neredeyse uzaya insan göndermenin maliyetini bilmeyenimiz yokmuş!
Sabah kızıma simit alırken beni tanıyan simitçi emekçisi arkadaşın uzaya insan gönderme maliyetini kuruşu kuruşuna anlatması üzerine kendimi tutamayıp arkadaşa sarıldım ve beş dakika gurur gözyaşları döktüm!
İki gündür simitçi arkadaşın aynı modelinin değişik versiyonlarını ekranlarda dinliyorum!
On yıllar boyu elin oğlu uzaya giderken biz boş işlerle uğraşıyoruz diyen tayfa bugün uzaya gitmenin gereksizliğini anlatıp hesap uzmanı edasıyla maliyet analizi yapıyor! Konu bitince de Muharrem İnce’nin yeni partisinin akıbetini konuşuyorlar!
Artık uzaya gitmenin zorluğuyla Muharrem İnce’nin iktidar şansı arasında bir orantı kurdukları için mi böyle yapıyorlar yoksa bilmedikleri hiçbir mesele yok diye mi böyle savruluyorlar, o kadarını bilmiyorum!
Gelelim uzay meselesinde ne düşündüğüme…
Benim için mesele uzaya gitmekte değil.
Mesele, bir yanımız uzaya gidecek hayali ve hedefi koyacak ilmin peşinden koşarken diğer yanımızın Cevdet Kılıç gibi sözde bilim adamlarının gereksizliğine maruz kalmasıdır!
Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar herkes Boğaziçi protestoları için fikrini söyledi. Herkes ama herkes yasal çerçevede protesto hakkını kullanan öğrencilerle onların arasına sızmaya çalışan terör sevicilerini ayırmaya çalıştı.
Kimse de çıkıp o gençleri bir gece katledeceği imasında bulunmadı. Müslüman ahlakı ve hoşgörüsü bu olmasa gerek!
Devlet ne için var? Polis ne için var?
Ha, millete işin düşeceği gün de var elbette. Tıpkı 15 Temmuz’daki gibi!
Ancak her ne sebeple olursa olsun İslam’ın ilmini yapan birisi nefret çığırtkanlığı yapamaz, yapmamalı!
Uzaya gidelim veya gitmeyelim, çok da önemli değil. Yeter ki uzaya gitmeyi vizyon olarak belirleyen zihniyetle Cevdet Kılıç gibilerin ayırdını yapabilelim.
2023 hedefi olmaz belki. Hiç önemli değil. Bugün, bu hedefi koyacak iradeye sahibiz ya, yeter. Kim bilir, belki de 2071’de gideriz…
Düşünsenize, yıl 2071. Türkler uzayda. CHP’nin başında başka bir Kemal var! Bir başka Muharrem de kazan kaldırmış!
Kim daha iyi Atatürkçü, onun kavgasını veriyorlar!
Sizce, CHP’nin gelecekteki akıbeti uzay hedefimizden daha gerçekçi değil mi?