Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan kritik Suriye açıklaması
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'nda önemli değerlendirmelerde bulunuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Suriye konusunda izleyeceğimiz stratejiyi paylaşmak istiyorum'' diyerek konuşmasına başladı.
İşte Erdoğan'ın açıklamalarından satırbaşları:
Önceki gün İdlib’de uğradıkları alçak saldırı sonucu şehit olan askeri ve sivil personelimize Allah’tan rahmet diliyorum. Yaralılarımıza acil şifalar diliyorum.
Suriye konusunda izleyeceğimiz stratejiyi paylaşmak istiyorum.
Türkiye’nin Suriye’deki varlığı basit çıkar hesapları sonucu ortaya çıkmış değildir.
Yıllarca sabrettik. Suriye halkına desteğimizi hep sınırlarımızın bu tarafında verdik.
ADANA MUTABAKATI ANLAŞMASININ GEREĞİ ORADAYIZ
2015 yılından itibaren Suriye’deki kriz tamamen kontrolden çıktı. Rejim ve terör örgütlerinin sınırlarımızı taciz etmeye başladığı bir noktaya ulaştı.
Rusya ile yaşadığımız ve provokasyon olarak kabul ettiğimiz FETÖ’nün doğrudan içinde olduğu uçak krizi Suriye krizini daha da içinden çıkılmaz hale getirdi.
Suriye hükümetiyle 1998’de imzaladığımız Adana mutabakatı Türkiye’ye Suriye topraklarında operasyon yürütme hakkı tanıyor.
Bu çerçevede ilk olarak 2016 Ağustos'unda Fırat Kalkanı harekatını başlattık. 3 bin DEAŞ’lıyı etkisiz hale getirerek Cerablus ve El Bab’ı temizledik.
Bizim elimizde kapı gibi Adana Mutabakatı anlaşması var ve biz bu anlaşmanın gereği oradayız. Fırat Kalkanı harekatı DEAŞ’a karşı yapılan tek ciddi operasyondur.
'BU SALDIRI SURİYE'DE YENİ DÖNEMİN MİLADIDIR'
İdlib'de 12 gözlem noktası kurduk. Tüm bu süreçleri ABD ve Rusya ile birlikte mutabakata varararak, işbirliğiyle yürüttük. Terör koridoru oluşturma gayretleri hiç durmadı. Amaçları Suriye'yi bölme niyetinde oldukları ortadaydı. Asıl dert petrol kuyularıydı. 2019'da bun üzerine Barış Pınarı Hareketı'nı başlattık. İki hafta sonra Rusya ile vardığımız mutabakatla güvenli bölgeler oluşturma kararı aldık. Bugün bunların gerçek anlamda işlemediğini görüyoruz. Suriye'de anlaşmalara uyulmuyor.
Önceki gün askerlerimize yapılan saldırı Türkiye açısından Suriye'de yeni bir dönemin miladıdır. Hiçbir şeyin aynı şekilde devam etmesine izin veremeyiz.
Rejim denilen kuklanın kendi ülkesinde bir karşılığı yokken, sunii solunumla yaşatıldığının farkında olmadığımız mı düşünülüyor? Suriyeli vatandaşların evlerine bilinçli olarak dönmelerinin engellendiğini bilmediğimiz mi sanılıyor?
'ŞUBAT AYI SONUNA KADAR GERİ ÇEKİLMEZLERSE...'
Suriye'deki gelişmeler bizi hem İdlib'de hem de tüm sınır hattımızdaki güvenlik konusunda değişiklik yapmaya mecbur bırakmıştır. Bundan sonra ihlal anlamına gelen hiçbir adıma göz yummayacağız. Öncelikle İdlib'te rejimin gözlem noktalarının gerisine çekilmesini Sayın Putin'e ilettim. Rejim Şubat ayı içinde kadar geri çekilmezse, Türkiye bu işi bizzat yapmak zorunda yapmak durumunda kalacaktır. Bundan sonra rejimin ihlalleri de askeri olarak cevaplanacaktır. Yapılan her saldırı, herhangi bir ikaz yapılmaksızın cevaplanacaktır. Buna da kimse itiraz edemez. TSK'nın hava ve kara unsurları serbestçe hareket edecekler, gerektiğinde operasyon yürüteceklerdir. Tel Rifat bölgesi derhal Suriye halkı yönetimine bırakılmalıdır.
Sayın Putin'le dün akşam verimli ve kapsamlı bir telefon görüşmesi yaptık. Beklentilerimiz kendisine doğrudan ifade ettim. Tekrar kendisiyle bir araya geleceğiz. Aynı şekilde Merkel'le de görüştük. Başta Libya olmak üzere bölgesel konuları konuştuk. Bugün Suriye'de Amerika, İran, Rusya, Koalisyon adı altına Avrupa ülkeleri, PKK terör örgütü, az da olsa DEAŞ kalıntıları var. Yani herkes var ve elbette Suriye'de Türkiye de var.
'ESED KÜRTLERE PASAPORT BİLE VERMEZDİ'
Buna karşılık Suriye'de sadece Türkiye'nin varlığından rahatsızlık duyuluyor. Üstelik bunu en çok da Suriye krizinde payı olanlar gündeme getiriyor. Bu kadar Suriyeli bu ülkelere mi gidiyor? Onlara biz ev sahipliği yapıyoruz. Şimdi yaptığımız Briket Barınaklara Suriye'den gelmekte olanları yerleştirmeyi planladım. Biz dertliyiz ya. Onların böyle bir derdi yok. Onların derdi terör örgütlerini nasıl silahlandırırız? Onların düşmanları kim? Türkiye. Çünkü Türkiye onları barındırmaz orada. Rejim Kürtlerden hoşlanmazdı. Pasaport bile vermezdi onlara bu Esed. Esed aynı Esed değişen bir şey yok. Ben itiraz ederdim. İnanıyorum ki rejim de onlara oralarda yaşama hakkı tanımayacaktır. Bizim ise böyle bir derdimiz yok, bizim topraklarımız bize yeter. Ama derdimiz Suriye'ye böyle bir işgal kuvvetlerinin girmesini engellemektir. 'Ne işimiz var? diyor, Bay Kemal. Bay Kemal Misaki Milli'nin altında kimin imzası var? Önce onu bir araştır.
Türkiye'nin Suriye topraklarında kalmak gibi bir niyeti yoktur. Ne zaman yeni bir Anayasa yapılır, ülkenin başına halkın tamamını temsil eden bir yönetim gelir, terör örgütleri bölgeyi terk eder. İşte o zaman Türkiye'nin orada bir işi kalmaz. Türkiye olarak bu doğrultuda çalışmayı sürdüreceğiz.
KUDÜS MESELESİ
Kudüs davasına sahip çıktık. Amerika'nın Kudüs'ü İsrail'in başkenti tanıma kararını engelledik. Amerikan yönetimi geçen hafta bir plan açıkladı. Bu bir barış değil, işgal ve ilhak planıdır. Açıklanan planın yegane hedefi, 70 yıldır aralıksız süren İsrail'in işgal ve yıkım politikalarına meşruiyet kazandırmaktır.
AMERİKA, ŞAHSIMA YÖNELİK TEHDİTLER SAVURUYOR
Şimdi buradan soruyorum. Kim bu vahşete rıza gösterebilir? Tam 70 yıldır evlerine kavuşmak için bekleyen Filistinlilerin geri dönüş hakkının olmadığını söylüyor bu plan. Trump, demek ki bu işgalcilerin arkasında duruyor. Türkiye olarak bu planı hemen reddettik. Tepkimizi açıkça ortaya koyduk. Türkiye'nin duruşu nedeniyle Arap ülkeleri de tavır değişikliğine gitti. Amerika, şu an gerek şahsıma, gerek istihbarat başkanıma yönelik tehditler savuruyor. Ne yaparsanız yapın bunu kesinlikle başaramayacaksınız. Gün Filistin davasına sahip çıkma günüdür.