Soner Yalçın suskunluğunu bozdu! Odatv'nin skandal MİT haberi için ne dedi?
Odatv'nin Libya'da şehit düşen MİT mensubu ile ilgili haberinin ardından haber müdürü Barış Terkoğlu ve haberi yapan muhabir Hülya Kılınç tutuklandı. Haberle ilgili sessizliğini koruyan Soner Yalçın ise bugün köşesinden iddialara cevap verdi.
Odatv'nin MİT haberi bir yandan "devlete ihanet" olarak nitelendirilirken bir yandan da "gazetecilik" olarak nitelendiriyor.
Medyada ve siyasetteki bu tartışma devam ederken Odatv çalışanları önce gözaltına alındı sonra tutuklandı. Bu süreçte dikkat çeken ise Soner Yalçın'ın sessizliği oldu.
Soner Yalçın bugün suskunluğunu bozdu ve MİT haberiyle ilgili köşesinden cevap verdi. Yalşın yazısında "Sanırsınız devletin çok önemli gizli operasyonunu ortalara serdik. Sadece ülke için canını veren bir yiğidin cenaze töreni haberini verdik. Ne var bunda?" ifadesini kullandı.
SONER YALÇIN'IN YAZISI ŞÖYLE:
Saat sabahın dördü…
Barış Pehlivan haberi verdi:
“Abi Terkoğlu'nu gözaltına aldılar.”
Dört polis gelip götürmüş Barış Terkoğlu'nu…
“Bana gelen yok daha” dedim!
Bundan dokuz yıl önce FETÖ kumpasında sabahın altısında bu kez Terkoğlu aramıştı:
-“Abi polisler bizim evde arama yapıyor.”
Aynı saatlerde evimde de FETÖ polisleri vardı.
Ya şimdi? Yine yeni bir operasyonla mı karşı karşıyayız?
Hızlıca bunları düşünürken Pehlivan soluk soluğa, “Ben Emniyet'e gidiyorum” dedi.
Telefonu kapattık…
Neydi bu olan:
Odatv şehit olan MİT görevlisinin haberini yapmıştı.
Adına “aktrol” mü dersiniz…
Adına “pelikan” mı dersiniz…
Adına “yandaş” mı dersiniz…
Ortalığı yıktılar sosyal medyada; neredeyse Odatv'yi vatan haini ilan ettiler.
Neymiş: MİT şehidi haberi yapılamazmış! Vatan için toprağa bile düşse fotoğrafı yayınlanmazmış! Şehadet haberine sansür vardı!
Yok yasa şöyle diyordu, yok yasa böyle diyordu…
Kim haklı, kim haksız tartışmasına girmek istemiyorum. “Şehit” denince bizim aklımıza, Kuvay-ı Milliye şehit çınarına adını yazdıran kahramanlar gelir…
Nerede çalışırsa çalışsın toprağa düşen şehit artık kurumların değil, vatanın şehididir…
Gel gör ki… En yüce mertebeye ulaşan bir şehidin haberini yazmak suçmuş!
Cennete giden bir kahramanın haberini yapmanın suç olduğunu yeni öğrendik!
Yasa, “şehit haberi yapmayın” mı diyor. Hayır.
İLK KEZ OLMUYOR
Yasaları tartışacak değilim…
Peki…
ASALA'nın öldürdüğü MİT görevlisi Albay Rıfat Uğurlutan'ın haberini yapmadık mı? “Haber yaptınız” diye kimse gözaltına alındı mı? Hayır.
Rahmetli Doğan Yurdakul ile birlikte “Bay Pipo: Bir MİT Görevlisinin Sıradışı Yaşamı” kitabını yazdık. 518 sayfalık kitapta başta öldürülen Hiram Abas olmak üzere onlarca MİT görevlisinin adı geçiyordu. Ne gözaltına alındık, ne yargılandık…
MİT'e 7 Şubat 2012 tarihinde operasyon yapıldığında “Bu FETÖ kumpasıdır” diyen ilk biz olduk. Kimseler “MİT isimlerini açıkladınız” diye yakamıza yapışmadı. Aksine yıllar sonra kumpas dediğimiz için takdir gördük…
Kaşif Kozinoğlu MİT'in Orta Asya Görevlisi idi; FETÖ kumpası sonucu ifade vermeye geldiğinde ismini yazanlar, görüntüsünü yayınlayanlar hakkında tek hukuki işlem yapılmadı. Kozinoğlu Silivri zindanında şehit düştü; cenazesindenfotoğraf yayınlayanlar hakkında tek soruşturma açılmadı.
Şimdi ne değişti?
Sanırsınız devletin çok önemli gizli operasyonunu ortalara serdik. Sadece ülke için canını veren bir yiğidin cenaze töreni haberini verdik. Ne var bunda? Sabahın dördünde küçücük çocuğunun gözü önünde bir gazeteciyi gözaltına alacak kadar ne oldu?
Bu olağanüstü hâl, şehit haberi olamaz. Bunun altında ne var?
Çağırsalar Barış Terkoğlu –her daim olduğu gibi- savcılığa giderdi.
Öyle ki…
Bir hafta önce Milletvekili Ümit Özdağ şehit olan MİT görevlisinin adını TBMM'de yaptığı basın toplantısında açıkladı. Kimi gazeteler haberi yaptı.
Odatv'den neyin intikamı alınmak isteniyor?
ŞEHİDE SAHİP ÇIKTIK
Gün ışımadan yola koyuldum.
Barış Terkoğlu'na yakın olmak için emniyete gittim.
Emniyetin ziyaretçi odasında Terkoğlu'nun Odatv ilk duruşmasındaki sözlerini anımsadım:
“Odatv haber müdürü olarak hem yazdıklarıma hem de görüşlerine katılayım ya da katılmayayım tüm yazarlarımızın yazdıklarına sahip çıkıyorum. Savunmamda her bir yazıyı, haberi, analizi samimiyetle savunacağım…
Şunu da bilmenizi istiyorum. Eğer bugün buradan çıksam adliyenin merdivenlerine oturup aynısını yazacağım. 100 yıl hapiste kalsam, çıktığım gün aynı fikirlerde ısrar edeceğim. Sağ kolum olmasa sol kolumla düşündüklerimi anlatacağım…
Hapishane korkusuyla, polis sopasıyla, savcılık terbiyesiyle başka birisi olamam. Bedenimin hürriyetini, ruhumun esaretiyle değişemem…”
Bu sözler hakikate aşkla bağlı tüm gazetecilerin düşüncesini dile getirmektedir.
Dün olduğu gibi bugün de biz yanlış yapmadık.