Süleyman Özışık'tan Boğaziçi olaylarına sert tepki! Yeni bir geziye kalkışırsanız...
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan protestoları gazeteci Süleyman Özışık değerlendirdi.
Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğü'ne Melih Bulu'nun atanmasının ardından başlayan protesto süreci tehlikeli bir hâle dönüşmeye başladı.
Belli bir grup önce Allah'ın dokunulmaz kıldığı Kâbe üzerinden provokasyon denedi. Ardından bu provokasyonu ortaya çıkaran öğrenciler fişlendi ve tehdit edildi.
Önceki gün ise CHP, HDP, İyi Parti, Saadet Partisi ve DEVA Partisi tarafından desteklenen eylemciler, rektörlük binasını işgal etmeye kalktı.
Polis tarafından gözaltına alınan 108 kişiden sadece 7'sinin öğrenci olduğu ortaya çıktı.
Anlamayanlar için tekrarlamakta yarar var.
Bir üniversitenin rektörlük binasını işgal etmeye çalışan 108 kişiden sadece 7 tanesi öğrenci. Gerisi ne idüğü belirsiz karanlık tipler.
Bu karanlık tiplerin belli bir kesiminin daha eylemin başlangıç aşamasında CHP İstanbul İl Başkanı Canan Kaftancıoğlu tarafından bölgeye sürüldüğünü anlatmıştım.
Hatta anlatmakla yetinmemiş, Canan Kaftancıoğlu'nun "Boğaziçi Destek Grubu" ismiyle kurulan bir WhatsApp grubunda eylemcilere talimat verdiğini de belgelemiştim.
Aslında benim veya bir başkasının yazmasına, bir şeyleri ispat etmesine de pek gerek yok.
Zira kendileri daha önce ayaklanma tarzı bir eylem yapacaklarını defalarca tekrar edip duruyordu.
Canan Kaftancıoğlu, "Bu iktidar seçimle ya da başka türlü gidecek" derken aslında tam da böyle bir şeyden bahsediyordu.
CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Özel, "Saray rejiminin sonu geliyor" derken, bürokratları "Erdoğan'ın sözünü dinlerseniz yarın sizden hesap sorarız" diyerek tehdit ederken bugünlerden bahsediyordu.
Boğaziçi onlar için bir bahaneydi ve o bahane üzerinden binbir yalana başvurarak eylemi ayaklanmaya çevirmeye çalışıyorlar.
İzlemişsinizdir.
Önceki gün bir polis memurunun öğrencilere, "Aşağı in, aşağıdan yürü" şeklindeki uyarısını, "Aşağı bak" diye değiştirip paylaştılar. Bir anda parti liderlerinden sanatçılarına varıncaya kadar hepsi, "Aşağı bakmayacağız" diyerek bir kampanya başlattılar.
Tıpkı Gezi eylemlerinde olduğu gibi...
Emniyet Genel Müdürlüğü yalanı ve provokasyonu görüntülerle çürütmesine rağmen bugün şu saatte aynı kara kampanyayı sürdürmeye devam ediyorlar.
Önce öğrencileri tenzih ederek şunu söyleyeyim.
Eylem adı altında teröristlere destek verenler aşağılıktır. Öğrencilerin haklı eylemini bir ayaklanmaya çalışanlar aşağılıktır. Ve aşağılık olanlar aşağıya zaten bakma gereği duymazlar. Çünkü bulundukları nokta düştükleri çukurun dibidir...
Boğaziçi öğrencisi ve akademisyenlerine de şunu söylemek isterim.
Sınır ihlali yapmadığınız sürece rektör atamasına tepki göstermeniz sizin en doğal, en tabii hakkınızdır.
Burada başrolde siz varsınız ve maalesef birileri sizi tezgâhladıkları oyunda figüran olarak kullanmak istiyor.
Lütfen bu hakkınızı birilerinin, hele hele siyasi parti temsilcilerinin ve illegal örgütlerin provoke etmesine izin vermeyin. Buna izin verirseniz hem öğrenci kimliğinize hem de üniversitenizin şanlı tarihine kara leke sürmüş olursunuz.
Siyasi parti temsilcileri demişken...
Yazıyı yazarken önüme bir haber düştü.
CHP'ye yakınlığı ile bilinen medya yayın organlarından TELE1'e bağlanan Doğru Parti Genel Başkanı Rifat Serdaroğlu, Boğaziçi eylemlerine dair fikri sorulunca Erdoğan'a inanılmaz tehditler savuruyor.
Diyor ki:
"Sen şah değilsin, padişah değilsin, sultan değilsin. Aklını başına al kardeşim. Yarın yapayalnız kalacaksın. Bunların tarihte onlarca yüzlerce örneği var. Hiçbir dikta heveslisi insan hiçbir tek adam yatağında ölmemiştir. İçimizde sizin için merhamet kırıntısı dahi taşıyacağımız hareketleri bari yapmayın da biz de yarın ileride acıma duygumuzu size karşı gösterebilelim..."
Dedim ya...
Amaç bu zaten.
Bir eylemi ayaklandırmaya dönüştürmek ve oradan Erdoğan'a uzanmak...
Hayalleri bu...
Ben de ağzından salyalar akıtarak konuşan bu ucubeye şunu söylemek istiyorum.
Bizim de bir hayalimiz var. Böyle bir şeye girişirsiniz diye hayal kurup duruyoruz.
Daha önce de söylediğimi tekrar ederek kapatayım.
Bu millet Erdoğan’ı seçerek görevini tamamlamadı. Erdoğan’ı size karşı korumak da bu ülke insanının namus görevidir.
Deneyebilirseniz deneyin.
Ama unutmayın.
En ufak bir hareketinizde sizi cehennemin kapılarına kadar kovmayan namerttir.
Hadi deneyin de görelim!