Süleyman Özışık yazdı! Berat Albayrak’ın istifası…
Türkiye Gazetesi yazarı ve Nethaber Genel Müdürü Süleyman Özışık bugünkü yazısında Berat Albayrak’ın istifasını ele aldı..
Berat Albayrak'ın istifa şekli eleştiriliyor. Kimileri haklı olarak İnstagram üzerinden istifa etmenin yanlış olduğunu; bunun devlet yönetimine yakışmadığını dile getiriyor...
Bence de sosyal medya sayfalarından istifa duyurmak pek şık bir durum değil.
İstifanın şekli ve istifanın 27 saat sonra kabul edilmesi bir kriz midir? Bence değil. Zaten ekonomiyi ve ülkeyi sıkıntıya sürükleyecek bir bunalıma da neden olmadı. Birileri "Tarihte böyle rezalet görülmedi. Bu olayın eşi benzeri yok" diyor ya hani.
Gerçekten yok mu?
Var, olmaz olur mu!
Hem de milyon kat daha beter olan örnekler var.
Bir iki örnek vermek gerekirse...
Hafızam beni yanıltmıyorsa 1998 yılının nisan ayıydı.
Vesayet odakları, Tansu Çiller'in başında olduğu Doğruyol Partisi'nin parçalanması için harekete geçti. Doğruyol Partisi'nden bazı milletvekilleri, tehdit, şantaj ve rüşvet yöntemiyle kurulan Demokrat Parti'ye transfer edildi.
Bu duruma itiraz eden bir isim çıktı.
O isim, dönemin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Bahattin Şeker'di. Aracılar Bahattin Şeker'i ikna etmek için günlerce uğraştı. Geçersin, geçmezsin tartışmaları arasında Bahattin Şeker bir türlü ikna edilemeyince Genelkurmay Başkanlığı devreye girdi.
Dikkatinizi çekerim, Genelkurmay Başkanlığı diyorum!
Ve ne oldu biliyor musunuz?
Gençliğinde aşırı kilolarından dolayı vatani görevini yerine getiremeyen Bahattin Şeker, Demokrat Parti'ye geçmeyi kabul etmeyince belgeleri bir günde hazırlandı ve cumhuriyet tarihinde ilk kez bir bakan makamından alındı.
Alındı da ne oldu derseniz...
150 kiloluk adamı alıp Ağrı'nın Patnos ilçesine er olarak gönderdiler. Eline G-3 tüfeğini verip nöbet yerine diktiler. Medyayı karşısına bardak gibi dizip bir çavuşa "Emret komutanım" çektirdiler!
Bir örnek daha vereyim...
2002 seçimleri öncesiydi. Türkiye ekonomik krizden dolayı âdeta kırılıyordu. Dönemin Başbakanı Bülent Ecevit medyanın karşısına geçti. Ekonominin durumunu sordular. Adamcağız verileri açıklayacak ama açıklayamıyor.
Açıklayamıyor çünkü dönemin Ekonomi Bakanı Kemal Derviş ortalıkta yok!
Sorduklarında, ıkına sıkına "Kendisinden bir haftadır haber alamıyorum, nerede olduğunu da bilmiyorum" dedi.
Bir hafta sonra Kemal Derviş Amerika'dan gelen bir uçaktan indi, ortada hiçbir gerekçe yokken "erken seçim ekonomiyi etkilemez" diye zappadana bir açıklama yaptı. O açıklama mevcut koalisyon hükûmetinin sonu oldu...
Yani anlayacağınız geçmişte kimseler Berat Albayrak gibi İnstagram üzerinden istifa etmiyordu çünkü İnstagram veya Twetter gibi sosyal medya araçları henüz yoktu.
Gerçi olsa da fark etmezdi.
Çünkü kimsenin kendi iradesiyle istifa etmesi gibi bir durum söz konusu olamazdı. Genelkurmay devreye girer, milletvekilleri binbir şekilde tehdit edilir ve başka partiye geçiş sağlanırdı.
Ya da otel odalarında kirli pazarlıklar yapılır, milletvekilleri milyon liralar karşılığında başka partiye geçerdi.
Hatta bırakın onu bunu...
Dönemin Cumhurbaşkanları hükûmeti kurma yetkisini bile seçilmiş başbakanlara vermezdi.
O derece yani...
Mesela...
Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel, 1998 yılında, kurulacak koalisyon için görevi Çiller'e vermesi gerekirken götürdü bağımsız milletvekili olan dönemin Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e verdi.
Çünkü asker böyle olmasını istiyordu. Kapı kapı dolaşan Yalım Erez bir türlü koalisyon ortağı bulamadı. Bu belirsizlik sayesinde borsa çalkalanırken, ülke ekonomik buhran yaşarken kimseler rezillikten falan bahsetmiyordu.
Yani diyeceğim o ki...
Berat Albayrak'ın istifası üzerinden hükûmeti yıpratmaya çalışanlar "Tarihte böyle rezillik görülmedi" falan derken yalan söylüyor.
Ya da bu olayları unuttuğumuzu sanıyorlar.
Birileri unutsa da tarih ve arşivler unutmuyor işte!