Osmanlı'da karantina nasıl uygulanıyordu? Yaşananlar ve yapılanlar sizi çok şaşırtacak
İnsana değer vermenin önemiyle yönetilen Osmanlı'da, salgın hastalıklarının yayılma ihtimaline karşı alınan tedbirler tekrardan Osmanlı Devletine hayran bıraktı.Peki, Osmanlı'da karantina sürecinde neler yaşandı?
Karantina, bulaşıcı bir hastalığa maruz kalan şüpheli durumdaki insan ve hayvanları, hastalığın en uzun kuluçka devresine eşit bir süre kimse ile temas ettirmemek suretiyle alınan tedbirsel faaliyetlerin tümüdür. Kelimenin kökeni İtalyancadır. Sözlükte yolcuların gözetim altında tutulma süresi demek olan ve İtalyanca "kırk" anlamına gelen quarantenadan gelir.
Osmanlı Devleti karantina usulünü uygulamaya başladığında bu kelimenin yerine daha çok "usûl-i tehaffuz", karantina yeri olan lazaret veya lazarettoya karşılık da "tehaffuzhâne" tabiri kullanılmıştır.
İnsana ve insan sağlığına son derece önem veren Osmanlılar, memleketin her köşesinde hizmet vermeyi kendilerine görev edindi. Özellikle varlıklı kişiler; paşalar, sultanlar kendi adlarına veya vakıfları adına şifa yurtları, hastaneler yaptırdı.
Tahaffuzhaneler, salgının bulaşmasını, yayılmasını engellemek üzere, şehre giriş ve çıkış yapacakların sağlık durumlarının belirli bir süre gözetim altına alındığı, şüphe çekici durumu tespit edilenlerin sağlıklılardan ayrılması için alıkonulup tedavi edilmeye çalışıldığı yerlerdir.
Osmanlı Devleti'nde ilk karantina uygulaması Sultan II. Mahmud döneminde, 1831 yılındaki büyük kolera salgını sırasında olmuştur. Rusya'da ortaya çıkan hastalık üzerine İngiltere, Fransa, Nemçe sefâret tercümanları Rusya'dan Osmanlı limanlarına gelecek gemilere karantina tatbik edilmesini istediler.
Bunun üzerine II. Mahmud devlet ricâlinden karantina konusunun müzakere edilerek uygulamaya başlanmasını emretti. Sadâret kaymakamının başkanlığında seraskerin de bulunduğu bir meclis karantina işini görüştü.
Alınan karara göre İstanbul'a gelen bütün gemiler Boğaziçi'nde bekletilecekti. II. Mahmud'un iradesiyle Mustafa Nazif Efendi müstakil olarak karantina işiyle görevlendirildi. Karadeniz'den İstanbul'a gelecek İslâm gemilerinin Büyük Liman'da, diğer devlet gemilerinin İstinye körfezinde beş gün karantina altında tutulması kararlaştırıldı.
Koleradan korunmak için başvurulacak karantina usulüne dair Hekimbaşı Mustafa Behcet Efendi'nin kaleme aldığı risâle ücretsiz olarak dağıtıldı. Cezayirli Hamdan Efendi karantinanın haram olmadığına dair İthâfü'l-üdebâ adlı bir risâle yazdı, Takvîm-i Vekāyi'de karantinanın faydaları hakkında yazılar çıktı.