Nethaber Mobil Uygulama
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Show TV spikeri Ece Üner geçtiğimiz günlerde klasik haline getirmeye çalıştığı haber yorumlarından biriyle yine gündeme oturdu.
Türkiye’de koronavirüs vakalarının çıkmasıyla birlikte kolonya, makarna ve maske gibi büyük talep gören ürünleri fahiş fiyat zammıyla satan fırsatçılara 'haklı' bir isyanda bulundu.
Ece Üner’in isyan ederken kullandığı ‘’Sorsan hepimiz Müslümanız. Ama gel gör ki, namaz 5 vakit, ahlak 24 saat farz’’ ifadeleri ise sebebini anlayamadığım bir şekilde büyük tepki topladı.
Ben Ahmet Hakan gibi, ''Fırsatçılığın Müslümanlıkla ne alakası var?'' gibisinden cümleler kurmayacağım.
Tam tersine…
Ece Hanım sonuna kadar haklı söylediklerinde.
Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede fırsatçılık olmaz! Zor zamanlarda stokçuluk olmaz! Fahiş fiyat zammıyla milleti zor durumda bırakmak olmaz!
Ece Hanım haklı, haklı olmasına da…
Bilmediği bir şey var!
Doğru. Fırsatçılık yapmanın dinimizde yeri yoktur. Fakat dinimizde yeri olmayan başka davranışlar da vardır.
Mesela içki içmenin de dinimizde yeri yoktur…
Mesela iddia oynamanın da dinimizde yeri yoktur…
Mesela umuma açık alanlarda tüm toplumsal ahlak kurallarını çiğneyerek edepsiz tavırlar sergilemenin, uyarı alınca çemkirerek bunun adını ‘özgürlük’ koymanın da dinimizde yeri yoktur.
Ne demek istiyorum biliyor musunuz?
Toplumun tüm kesimlerinin tepki gösterdiği olaylarda din kurallarını referans vermek gayet kolaydır…
Hatta süslü cümlelerle büyük reyting bile alabilirsiniz.
Lakin toplumda normalleşmiş günahların hatta günahtan çıkarılarak adına ‘özgürlük’ denmiş davranışların dinen yasak olduğunu söylemek zordur…
Ece Hanım söylediklerinde haklı. Fakat bu konu da haklı olmak yeterli değil.
Eğer Ece Üner kendisine gelen tepkilerin dinmesini istiyorsa…
Fırsatçılar için söylediklerini; toplumumuzda yayılmış, normalleşmiş ve neredeyse günahtan sayılmayacak kadar alışılmış din yasaklarını fütursuzca işleyenler için de söylemeli.
İşte o zaman haklı olmakla birlikte ‘samimi’ sıfatını da kazanmış olacak.
Evet…
Tam olarak beklentim şu ki madem Ece Hanım dinimizin yasakladığı davranışları gördüğü zaman söylemeden edemiyor, o halde çıkıp ‘’Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede içki içilebilir mi?’’, ‘’Yüzde 99’u Müslüman olan bir ülkede kumar oynanır mı?’’ cümlelerini de aynı şekilde kurmalı…
Zira fırsatçılık halkı mağdur ettiği gibi, kumar da aileleri yok edebiliyor, içki ise bazen bir trafik kazası sebebiyle birçok insanın hayatını kaybetmesine yol açabiliyor.
Haksız mıyım?
Peki sizce Ece Hanım bunları diyebilir mi?
Ben Ece Üner’in art niyetli olmadığını düşünüyorum ve samimiyetine güveniyorum.
İzleyip göreceğiz…
Umarım ülkemizin neredeyse tamamının mensup olduğu yüce dinimizin bütün kaidelerine aynı hassasiyetle yaklaşır…
Böyle olması için onun adına dua edeceğim…
TÜRK OLMAKTAN GURUR DUYMUYORSAN GURUR DUYDUĞUN ÜLKELERE YALVAR…
Serra Yılmaz diye bir kadın var. İsmini ‘tiyatrocu’ koymuşlar. Yontma taş devrinden kalma kalıplaşmış kafa tasının içinde sülük kıvamında akışkan beyin taşıyangillerden…
Hatırlarsınız belki...
Zamanında ‘’Başörtülülerden korkuyorum! Öcü gibiler…’’ diye ağzından köpükler saça saça beyanat veren insanımsı varlıktan bahsediyorum.
Neyse konuya gelelim…
Bu ucube kadın birkaç zaman önce Türkiye’de yaşamaktan, Türk insanından ve Türkiye’den nefret ederek vatandaşı olduğu ülkeden ayrılıp İtalya’ya yerleşmiş.
Bir videosunda da kendisine ‘’Sen Türk müsün?’’ diye soran adama ‘’Evet ama Türk olmak benim tercihim değildi.’’ diyerek bizzat kendi kimliğinden olan rahatsızlığını dile getirmiş.
Şimdilerde İtalya’da her geçen gün kat kat artan koronavirüs tehdidini görünce Türkiye’ye ‘’Beni buradan alın…’’ diye başvuru yapmış deniliyor.
Şimdi soruyorum. Bu kadının pörsümüş zihniyeti mi daha tehlikeli, yoksa koronavirüs mü?
İlgilerden ricamdır, koronavirüse uyguladığınız kapalı kapı politikasının on kat daha fazlasını zihni bakteri kaplamış şu mankurta da uygulayın.
Uygulayın ki yayılmasın bunun gibiler…
ABDEST ALIN DİYEMEYEN PROF.’LAR
Koronavirüs ortaya çıktığından beridir televizyonlarda birbirinden farklı uzmanlar, doçentler, profesörler uyarılarda bulunuyor.
Geçen gün birisine denk geldim.
Ellerimizi gün içerisinde sık sık yıkamamız gerektiğini söylüyor. Hatta salgından korunmak için yalnızca elleri değil kollarımızı da temiz tutmamız gerektiğini söylüyor.
Bir diğer dinlediğim isim ise virüslerin en çok ağız ve burun bölgelerinden nüfuz ettikleri için gün içinde, ağzımıza ve burnumuza su vererek temizlenmemiz gerektiğini söylüyor.
Sizin anlayacağınız kısaca, namaz kılmasanız da abdestleri aksatmayın diyorlar.
Daha doğrusu onlar diyemiyorlar, ben diyorum...
SIKILDIM ARTIK…
Dışarıda elime kolonya dökerken gören çevremin, ‘’Ya sen de mi…?’’ diyerek sanki yanlış bir şey yapıyormuşum gibi tepki göstermesinden sıkıldım artık…
Kuş kadar beyinler tarafından kaydedilmiş ''Arkadaşlar bilmem ne hastanesinde ebemin dördüncü kuşaktan baldızı çalışıyor…'' diye başlayan sesli mesajları duymaktan sıkıldım artık…
Son dakika manyağı arkadaşlarımın koronavirüs ile ilgili Kongo Cumhuriyeti’ndeki gelişmeleri dahi anlık takip ederek bunları WhatsApp gruplarından paylaşmalarından sıkıldım artık…
Eyvallah… Çok kritik bir süreçten geçtiğimizi kabul ediyorum fakat sanki başka hiçbir derdimiz yokmuş gibi her oturduğum masada kalkıncaya kadar koronavirüs muhabbeti yapılmasından sıkıldım artık…
'TEVEKKELTÜ AL ALLAH' DEMEYİ UNUTMAYIN
Koronavirüs sebebiyle tedbir sınırlarını aşarak ‘panik atak’ seviyesine gelen arkadaşlarıma ‘’Tevekkeltü Al Allah’’ demelerini tavsiye ediyorum.
Sizde de böyle bir durum varsa yahut yakın çevrenizde böyle insanlar varsa siz de bu güzel kelimeleri söyleyin veya tavsiye edin.
‘’Tevekkeltü Al Allah’’ demek, ‘’Ben tedbirimi aldım, gayrısı senin takdirindir Allah’ım’’ demektir…
Bolca diyelim inşallah…
Allah’a emanet olun…