Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump ile görüşmek üzere gittiği
Amerika’da düzenlenen ikili basın toplantısında sadece batılı terör
sevicilerine cevap vermekle kalmadı aynı zamanda mektup mektup diye
ortalıkta gezinen zavallı muhaliflerimizin de ağzının payını vermiş
oldu.
Hatırlayın…
Malum mektubun geldiği gün en büyük karşılık sahada verilmiş,
ABD destekli terör örgütleri tarumar edilmiş fakat muhaliflerimiz
bir türlü memnun edilememişti.
Televizyon programlarında bas bas 'mektup ne olacak
mektup' diyerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin askeri ve
diplomatik başarısını gölgelemeye çalışmışlardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ise mektubun aynen geri iade edilmesi
suretiyle diplomatik cevabın en güçlü şekilde verileceğini garanti
etmişti.
Dediğini yaptı mı?
Yaptı!
Tüm dünyanın gözleri önünde mektubu aynen Trump’a iade ettiğini
Trump’ın kulağının dibinde açıkladı.
Bununla da kalmadı, Trump’ın Beyaz Saray’da ağırlamak üzere
ABD’ye davet ettiği terörist elebaşına üzerine basa basa
‘bu bir teröristtir’ dedi.
Hep söylemişimdir…
Bundan 20 yıl önce ABD’nin menfaatlerine aykırı bir adım atsak
bırakın Erdoğan gibi dimdik durmayı, özrümüzü kabul ettirmek için
el pençe divan bir başbakan gönderirdik.
Lakin şimdi öyle mi?
Erdoğan, ülkesinin menfaatlerini can pahasına savunacağını
ABD’nin orta yerinde haykırıyor.
Sanırım bu durum en çok argümanı ellerinde patlayan
muhaliflerimizi üzmüştür.
Tabi siz bir ülkenin muhalefeti, devletin başındaki zat dik ve
onurlu durduğu için niye üzülür ki diye soracaksınız…
Ben de diyeceğim ki burası Türkiye hemşerim!
Burada iktidarın düşmesi uğruna baş düşmanlarla ittifak
kurulur.
Burada sırf Erdoğan devrilsin diye kongresinde İstiklal Marşı’nı
okumayan fakat geberip giden terörist leşleri için saygı duruşu
yapanlarla yan yana gelinir.
Utanmadan arlanmadan da canı pahasına ülkesini savunanlara dil
uzatılır.
İşte gördünüz…
Tüm dünya Erdoğan’ı Trump’a kendi isteklerini kabul ettirebilen
tek lider olarak gösterirken bizim muhaliflerimiz bu başarıyla
övünmek yerine acaba bunu nasıl gölgeleriz diye düşünmeye
başladılar.
Erdoğan’a malum mektup sebebiyle yüklenenler bir anda sus pus
oluverdi.
En çok konuşanları çıkar yolu kendi ülkesinin Dışişleri
Bakanı’nı aşağılamak için yalan haber yapmakta buldu.
Bir insan, bir medya ancak bu kadar alçalabilirdi…
Alçaldı, alçaklar!
Sadede gelelim efendim…
Erdoğan’ın mektup meselesi kabul etseler de etmeseler de
kapanmış oldu.
Sıra geldi muhaliflerimizin mektuplarına…
Acaba muhaliflerimiz kendilerine Amerika’dan gelen Pensilvanya
menşeili mektuplara ne yaptı dersiniz?
Ben sadece soruyorum…
Size oturduğunuz makamın anahtarlarını teslim eden kasetin
postacısı kimdi?
MAN adası belgeleri denen sahte paçavraları size kim ne için
gönderdi?
Postacısı kimdi?
O belgelerin mektupları şimdi nerede?
MİT tırlarının gizli bilgilerini size kim postaladı?
FETÖ’nün kelimelerini tekrar ederek 'Suriye’ye silah
gönderdiler, DAEŞ’e yardım ettiler' gibi ithamları kimden
aldığınız bilgilere, belgelere, ‘mektuplara’
dayanarak yaptınız?
Milletvekillerinize FETÖ’nün medyasını savunma talimatını kimden
aldığınız ‘mektupla’ verdiniz?
Tüm bu mektuplu sorular cevap bekliyor beyler!