Mekke ve Medine karantinasına hiç bu gözle bakmış mıydınız?

Ömrümüz boyunca aldığımız her nefes ve attığımız her adım nasibimize mahkumdur. Bu noktadan bakınca acaba hangi günahı işledik, acaba hangi yasakları çiğnedik ve acaba hangi emirlere kulaklarımızı tıkadık ki Kabe’de bir rekat namazı kılamaz, Peygamber Efendimiz'in huzuruna çıkamaz bir hale geldik…

Muhammet Affan Polat muhammetaffan@nethaber.com

Şunu hiçbir zaman unutmamamız lazım ki ömrümüz boyunca yaşadığımız hiçbir şey tesadüf olarak gerçekleşmiş değildir. Hadiseler, durumlar ve karşımıza çıkan belalar aslında hep bir sebepler silsilesinin zincir halkalarıdır.

Bugünlerde yaşadığımız koronavirüs salgınına da bu gözle bakılması gerektiğini düşünüyorum. Bir olayın perdesini aralayıp arkasındaki hakikati görmek feraset ve basiret ister.

Tam da bu sebeple koronavirüs salgını sebebiyle değişen her şeye hikmet penceresinden bakmamız gerektiğini bir kardeşiniz olarak düşünüyorum. Ben hoca değilim. Alim değilim. Muallim değilim. Yalnızca biraz düşünerek nerede hata yaptık diye sorgulamaya çalışan bir kardeşinizim.

Bakın günlerdir camiler kapalı. Cemaatler sessiz. Kandil geceleri ıssız. Hepsinden öte Mekke ve Medine bomboş. Mübarek topraklar insandan değil, insanlar mübarek topraklardan mahrum...

Ömrümüz boyunca aldığımız her nefes ve attığımız her adım nasibimize mahkumdur. Bu noktadan bakınca acaba hangi günahı işledik, acaba hangi yasakları çiğnedik ve acaba hangi emirlere kulaklarımızı tıkadık ki Kabe’de bir rekat namazı kılamaz, Peygamber Efendimizin huzuruna çıkamaz bir hale geldik…

Bunun muhasebesini şimdi yapmayacağız da ne zaman yapacağız?

(Buradan sonra söyleyeceklerimde muhatabım herkesten önce bizzat kendimdir. Yazımın bu kısmından itibaren niyetim, soracaklarımı öncelikle bizzat kendime sorarak kendimi hesaba çekmektir.)

O bize namaz kılın dedi…

Bizse ya Survıvor’ın yeni bölümünü kaçırmamak için hiç kılmadık yahut en sevdiğimiz diziyi ağız tadıyla izleyebilmek için alelacele kılıverdik işte öyle…

O bize ‘Müminler ancak kardeştir!’ dedi…

Bizse Müslümanların bir vücudun uzuvları gibi olduğunu unuttuk. Yemen’de kolumuz koparılırken, Suriye’de ciğerimiz sökülürken, Doğu Türkistan’da bağrımız yanarken kendimizi başka bedenlerde ve başka dünyalarda hissederek sanki ölüm uykusuna daldık…

O bize faiz yemeyin dedi…

Bizse belki de ihtiyacımız olmamasına rağmen reklamlarda gördüğümüz düşük faiz oranlarına tav olup yine yoldan çıktık. Şu dünyada cebimize üç beş kuruş daha fazla girsin derdiyle faiz hesaplarına paralarımızı yatırdık. Hem de faiz yiyenler hakkındaki emirleri bildiğimiz ve duyduğumuz halde…

O bize peygamberin yolundan gidin dedi…

Bizse Peygamber efendimize ‘Seni öz namusumuzu korur gibi koruyacağız!’ diyen ashabı örnek almamız gerekirken O’nun emanetine dil uzatanlara sesimizi çıkaramadık.

O bize gösteriş yapmaktan uzak durun dedi…

Bizse yediklerimi içtiklerimizi, olanı olmayanı düşünmeden Instagram hesaplarımızdan paylaştık.

O bize israf etmeyin dedi…

Bizse her gün milyonlarca ekmeği çöpe attık. Dünyadaki bütün açları doyuracak kadar nimeti elimizin tersiyle ittik. Fukaranın halini anlamamız gereken Ramazan aylarında bile binlerce fukarayı doyuracak kadar nimeti israf ettik.

O bize bir zulüm gördüğünüz zaman elinizle, dilinizle, kalbinizle dur deyin dedi…

Bizse en çok ihtimam gösterenlerimiz olarak düzenlenen eylemlerde slogan atmakla yetindik. Bir gün haykırdık geri kalan günlerde sanki hiçbir şey olmamış gibi hayatlarımıza devam ettik.

O bize oruç tutun dedi…

Bizse Ramazan ayında bile oruç tutanların neredeyse elle seçildiği günlere geldik. Öyle ki bazılarımız Allah’ın emirlerine itaat etmenin asıl hikmet olduğunu unutup vücuda sağlık veriyor gibi sebeplerle oruç tutmaktan bahsetmeye başladı. Aslına bakarsanız biz kulluk nedir onu unuttuk…

O bize kardeşlerinizin dedikodusunu yapmayın dedi…

Bizse kol kola sımsıkı olmamız gerekirken ‘Gıybet eden, kardeşinin etini yemiş gibidir!’ hadisini hafızalarımızdan çıkarıp cami çıkışlarında bile birbirimizi çekiştirmeye başladık.

O bize okuyun dedi…

Okumanın ilk emir olduğunu unuttuk. İslam’ın camiler ve Kur’an kurslarıyla sınırlı kaldığı fikrine kapıldık. Sanatta, ilimde ve hayatın her anında Allah’ın emirlerini unutur olduk. Bilincimizi daralttık kendimizi çukura doğru sürükledik.

O bize kafirlere benzemeyin dedi…

Bizse onlar gibi yaşadık, onlar gibi güldük, onlar gibi eğlendik. Halimiz hareketimiz onlara benzemeye başladı. Onlara özendik, onların yaptıklarıyla bezendik…

Şimdi geldiğimiz noktada Allah ne Kabe’sine ne de Peygamber’inin huzuruna çıkmamızı nasip etmiyor…

Acaba Müslümanlar ne zaman bundan hikmet alıp nedamet getirecek?

Koronavirüs salgını döneminde saatlerce evde olma imkânımız var. Belki de tüm bu saydıklarımı ve daha fazlasını tefekkür etmek için Allah’ın bize nasip ettiği bir zaman dilimidir karantina?

O halde soruyorum, size, bize, hepsinden öte bizzat kendime…

Ey iman edenler!

Gerçekten iman ettik mi?