Nethaber Mobil Uygulama
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Soyadı kanununu bilirsiniz.
Koca memleketin milyonlarca insanllarının hiç soyadı olmamış gibi onlara soyadı verildi.
Verildi diyorum, öyle her istediğinizi de soyadı olarak alamıyordunuz.
Yok yok, toplumca kötü sayılan kelimelerden söz etmiyorum.
Hele hele yüzyıllarca kullanılan ünvan’dan gelen aile isimleri, hak getire alamazsınız çünkü Cumhuriyetin raconuna ters.
Zade ile bitiyorsa zaten soyisimzede durumundasınız.
Geriye ne kalıyor?
Soyadlarını kayıt altına alan memurun kişisel yaratıcılığı.
Sarışın mısın? Tamamdır bundan sonra senin soyadın "Sarı"
Gözün kara mı? Artık senin soyadın da "Karagöz" ya da "Gözükara" dır.
İlgili memurların odasına biraz paldır küldür mü girdin?
Yandın, bundan böyle yedi kuşak sülalen "Berduş" soyismini taşıyacak.
Muhtemelen Yılmaz Özdil’in dedesi ağzı az çok laf yapan bir muhteremdi.
Büyük ihtimalle kendilerine de o nedenle "Özdil" soyadını verdiler.
Size bir şey söyleyeyim mi?
Eğer soyadı kanunu günümüzde yürürlüğe girseydi, aile adına soyadını tescil ettirmek için ilgili memurların karşısınada bugünün dedesi Yılmaz bey çıksaydı, bana inanın Yılmaz Özdil’in soyadı "Özdil" değilde kesinlikle "Özkıl" olurdu.
Neden mi? Söyleyeyim.
Çünkü gün geçmiyor ki adam bir kıllığa imza atmasın.
Beyefendi’nin son kıllığını duymuşsunuzdur.
Duymayanlar için cümlelerini birebir aktarayım.
“Evet bizim sokaklarda parklarda oturan 65 yaş üstünde angutlarımız yokmuydu, elbette vardı” yani Yılmaz Özkıl kendince, kendincenin altını çiziyorum, 65 yaş üzeri, yaş almış büyüklerimize hakaret etmeye çalışmış.
Büyüklerimize ne demiş? Angut.
Şuan çoğunuzun içinden Yılmaz Özkıla, en iyi ihtimalle angut sensin demek geçiyor değil mi?
Evet geçiyordur.
Nereden mi biliyorum? Çünkü aynı şeylerde benim içimden geçiyor.
Hatta ben Özkıla, angutun önde gideni demek istiyorum.
Yılmaz bey sorum size, mutlaka görmüşsünüzdür.
Sosyal paylaşım sitelerinde yaşlılarımızla dalga geçen sosyal medya serserileri var ya.
Şimdi sizin onlardan ne farkınız kaldı?
Hatta onlar şöhrete ihtiyaç duyuyorlar, ne bileyim, cahiller der geçerim.
Öyle ya kopyala yapıştır kitabınızı 2500 TL’ye satabildiğinize göre şöhrete ihtiyacınız yok.
Cahil diyeceğim, şüphe duymama rağmen en azından cahil de olmamanız gerekir.
Fakat gel gör ki analarımızdan babalarımıza, dedelerimizden ninelerimize, büyüklerimize söyledikleriniz de ortada.
Doksanlı yılları hatırlarsınız.
Eski bakanlardan Cavit Çağlar, eski başbakanlardan Mesut Yılmaz’a yavşak demişti.
Tepkiler hatta davalar üzerine Cavit Çağlar’ın savunması, "yavşak kötü bir şey değil ki, yavşak bit yavrusuna denir" şeklinde olmuştu.
Başka söylemle, sayın Çağlar Sayın Yılmaz’a hakaret etmemiş ona sevimli bit yavrucağı demek istemişmiş.
Sanırım birkaç gün içerisinde Yılmaz Özkıl'dan, " ne kadar kötüsünüz ben, saygıdeğer büyüklerimizi, ördek gillerden, çok sevimli bir kuşa benzettim. Üstelik o kuşlar çok vefakar ve muhteşem bakışlara sahipler" sözlerini duyabiliriz.
Ne yani, dalga mı geçiyorum?
Evet, bu hakkımı kullanarak kesinlikle dalga geçiyorum.
Sayın Özdil bakın, Yılmaz Özdil’i Yılmaz Özdil yapan insanların bir bölümü de sizin, angut diyerek hakaret ettiğiniz o amcalar, teyzelerdir.
O insanlar sayesinde ekmek yiyorsunuz.
O insanlar sayesinde çoluk çocuğunuza bakıyorsunuz.
Kullandığınız otomobilin, oturduğunuz evin bir bölümüne de onların sayesinde sahip oldunuz.
Size önerimdir kıvırmadan, kelime oyunları yapmadan saygısızlık hatta hakaret ettiğiniz bütün 65 yaş üzeri büyüklerimizden özür dileyin.
Aksi halde sizi, hakaretinizin aracı sevimli hayvanlardan af dileyerek, argodaki deyimiyle yılın angutu ilan edeceğim.