Biz galiba bölünmeyi seven bir toplumuz.
Eskiden beri, ufak tefek anlaşmazlıklarda bile bölünmeyi tercih
ediyoruz.
Almanya’da yaşayan arkadaşım aktarmıştı.
Berlin’de Sarıca Köyü Derneği varmış.
Gurbet elde yaşayan Sarıca Köylüleri bir sebepten dolayı
tartışmış, küsüp dernekten ayrılanlar, hemen başka bir dernek
kurmuşlar.
Aşağı Sarıca Köyü Derneği.
İşin ilginç tarafı, sıkı durun, ortalıkta aşağı Sarıca Köyü
falanda yokmuş.
Hele hele son yılarda iyice bölünmüş durumdayız.
Bayan okurlarım bilecektir, adeta yama işi çanta gibi olduk.
O particiler, bu particiler...
Dindarlar, laikler...
Falan taşlılar, filan bahçeliler...
Son günlerde, Rusçular Amerikancılar vs.
Bu kadar bölünmüşlük yetmiyormuşçasına, her yıl 14 Şubat’ta bir
daha, bir daha parçalanıyoruz.
Öyle ki, kocaman bir salamı ince ince kesseniz dahi, Bu kadar
çok parçaya sahip olamazsınız.
Nasıl mı? Anlatayım.
İlk başta sevgilisi olanlar ve olmayanlar, diye ayrışıyoruz.
Sevgilisi olmayanlarda ikiye ayrılıyor, sevgilisizlikten memnun
olanlar, sevgilisizlikten memnun olmayanlar.
Esas bölünme öbür tarafta.
Yani sevgilileri olanlarda.
Onlar, sevgililerine hediye alanlar, sevgililerine hediye almama
gafletinde bulunanlar.
Hediye alanlar da ikiye bölünmekten kurtulamıyor.
Hediyelerini sevgililerine beğendirenler, hediyelerini bir türlü
beğendiremeyenler.
Ya hediye almayanlar?
Kuşkusuz bölünme furyasından bolca nasiplerini alıyorlar.
Hediye almadığı için ayrılmanın eşiğine gelenler, bu odundan
başka davranış beklenmezdi deyip, ayrılmayı, diğer eften püften
konulara havale edenler.
Devam etsem satırlarca gidecek.
Peki, nedir bu sevgililer günü...
Çok eskilerde aklı evvel kral’ın biri, askerler daha iyi savaşır
diye evlenmeyi yasaklamış.
Ortaya yufka yürekli çöpçatan bir rahip çıkıyor ve gizlice bütün
sevgilileri evlendiriyor.
Tabi ki kaçınılmaz son.
Aklı evvel kralda yufka yürekli çöpçatan rahibi ölümle
cezalandırıyor.
İşte rahip Valantine’nin öldürüldüğü günde zamanla sevgililer
günü olarak kutlanılmaya başlanıyor.
Ne tesadüftür ki, sevgililer gününün kutlanılmasının dünyaya
yayılmasıyla, kapitalizmin dünyaya yayılması aynı zamana denk
gelmiş.
Sonuçta ne olmuş...
14 Şubatta sevgililerimizi daha mı çok sevmişiz?
Elbette ki hayır.
Yada onlar bizi daha mı çok sevmiş?
Sanırım buna da hayır demek gerekiyor.
Ama, Ortada bir gerçek var.
Sevgililer gününde birbirimize, kesinlikle diğer günlerde
aldıklarımızdan, çok daha pahalı hediyeler almışız.
Bütün şeylerin iyi bir yönü olmalı.
Onu da görmek gerek.
Her ne kadar 14 Şubat’ı bölücülükle suçlamışsam da birde
birleştirici yönü var.
Ne mi?
Bizler sevdiklerimize hediyeler alıyoruz ya, elbette sevgilisi
olanlar, hediyeler içinde para ödüyoruz.
İşte o paralar dönüp, dolaşıp kapitalistlerin ceplerinde
birleşiyorlar.