Sosyal medya depremi

İstanbullu oldukça şiddetle sarsıldı. O zaman, bakışlarınızı güvenli limanlardan, size göz kırpan deniz fenerlerinden ayırmamaktan başka yapacağınız bir şey yok.

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

İstanbul dün son 20 yılın en şiddetli depremini yaşadı.

Gerçi, deprem uzmanlarının, son 20 yıldır, bugün de olabilir 30 yıl sonra da, dedikleri değildi bu fakat, yine de İstanbullu oldukça şiddetle sarsıldı.

Aslında sarsılan başka bir şey daha vardı.

Ne mi bu sarsılan başka bir şey? Cevaplayayım.

Elbette ki sosyal medya.

Telefonların kullanım dışı olduğu ortamda, sosyal medyanın bu kadar yoğunlaşması gayet normal.

Görevini yapmak için, ya da bilgilendirme adına iyi niyetle yapılmış paylaşımlar da normal ama normal olmayan bir şey var.

Manyaklığın, psikopatlığın, provokatörlüğün 50 tonunu bünyesinde bulunduran, anti sosyal medyanın paylaşımları.

Neydi bu paylaşımlar?

İstanbul’un en güçlü yapıları ile ilgili, uyduruk fotoğraflar, asılsız, orası yıkıldı burası yıkıldı haberleri, şu uzman şu saatte deprem olacak, başka bir  uzman en büyük deprem çok yakında geliyor demiş…

Saçmalıkları, kerameti kendinden menkul kâhinlerin evlere şenlik kehanetleri, seçimi kazananlardan dolayı ya da hapise atılanlar nedeniyle olmuş, şeklindeki sektirme provokasyonlar vs.

Gerçekten samimi soruyorum. Siz ne işsiniz?

Lafım kısmen iyi niyetli olanlara. Komiklik mi yapmaya çalışıyorsunuz?

Saf mısınız? Amacınız ilgi çekmek mi? Yoksa sadece manyak mısınız?

Art niyetle paylaşanlar, siz nesiniz?

Her hâlükârda çelme takmayı siyaset zanneden, düşünce fukarası mısınız? Sosyopatlık ya da psikopatlık ruhunuzu esir mi almış?

Amacınız Provokatörlük yapmak mı? 

İstihbarat örgütlerinin görevlendirdiği maşalar mısınız?

Sosyal medya takipçileri elbette ki tedirgin oluyor.

Çünkü söz konusu olan kendilerinin ve  en yakınlarının canları.

Söz konusu olan, yuvaları, yıllarca uğraşarak üst üste koydukları birikimleri.

Bu durumda ister istemez korunma içgüdüsü devreye giriyor ve asılsız haberlere itibar edile biliniyor.

Bu yaklaşım,  resmi açıklamalara karşı, panik oluşturmamak adına her şeyi söylemezler, önyargı İle birleşince, ayıkla pirincin taşını.

Tamam da, ne yapmalı?

Bir tarafta duygular, bir tarafta duyguların baskısı altında doğru dürüst çalışmayan mantık. 

İyi de her şey bu kadar kötü mü?

Elimiz kolumuz bağlı mı?

Yapılacak hiçbir şey yok mu?

Elbette ki her şey bu kadar olumsuz değil.

Bu durumda bile yapılabilecek şeyler olduğuna inanıyorum.

Sosyal medyada kaybolmamak için benim pusulam şöyle; habere karşı nereden sorusunu yöneltmenin faydalı olacağını düşünüyorum. 

Yani kaynak kim?

Eğer nereden sorusuna alınacak cevap  yeterince tatmin etmiyorsa, o zaman, normal şartlar altında güvenilir bulunan kaynaklar incelenmeli. 

Bu kaynak bir gazeteci ya da bir sosyal medya kullanıcısı olabilir.

Sosyal medya uçsuz bucaksız deniz gibidir.

Hem de, her türlü manyaklığın, sosyopatlığın, psikopatlığın, Provokatörlüğün,   ajanlığın kol gezdiği bir deniz.

Eğer söz konusu alandan uzak durmayı başarabilmiş mutlu azınlıktan değilseniz, muhtemelen de değilsiniz.

O zaman, bakışlarınızı güvenli limanlardan, size göz kırpan  deniz fenerlerinden ayırmamaktan başka yapacağınız bir şey yok.

https://twitter.com/KursunKalemKa