Saygı Öztürk’ten timsah gözyaşları

Saygı Öztürk  bir kadına, evli bir erkekle toplumun kabul edebileceğinin dışında görüşme, o evli erkeğin yuvasını yıkma, suçlamasında bulunuyor. İşte Sayın Süleyman Soylu'nun, "Namussuzluktur" dediği de budur.

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

Emin olmadığım konularda net bir şekilde tavır almayı tercih etmem. Atalarımız "Beşer şaşar" derler ya ondan dolayı.

Öyle değil mi,  ben de beşer olduğuma göre niçin şaşmayayım?

Fakat Saygı Öztürk meselesi farklı.

Neden mi? Söyleyeyim.

Sözcü Gazetesi Ankara temsilcisi muhterem yazar, yazısında o kadar net ve açık davranmış ki beşere şaşma ihtimali bırakmıyor.

Başka fakültelerde okutuluyor mu bilmiyorum ama Medya Okuryazarlığı dersi her İletişim Fakültesi'nde alınır.

Çok fazla ayrıntıya girmeden Medya Okuryazarlığı'nın ne olduğunu özetlemeye çalışayım.

İzlediğiniz bir film, gördüğünüz bir haber yada okuduğunuz bir yazı önde veya satırlarda bir şeyler söyler.

Bir de arkada ya da satır aralarında söylenenler var.

Medya Okuryazarlığı da aslında neler söylenmek isteniyor, onu farketmeyi hedefler.

Başka söylemle halk arasında, sağ gösterip sol vurmak derler ya sağ yumruğa bakarken, sol yumruğun nereye ineceğini anlamak.

Tıpkı onun gibi.

Peki Saygı Öztürk satırlarda bir şeyler söylerken aslında satır aralarında neler söylemek istemiş?

Değiştirip şöyle sorayım, Saygı Öztürk yazısında sağı gösterirken, solla nereye vurmayı amaçlamış?

Hadi o zaman bunu satır satır Öztürk’ün yazısından inceleyelim.

Yazıdan satır, Ali Ayvazoğlu Trabzon Belediyesi'ne bağlı TRABEL şirketinde işçi kadrosunda çalışırken, aynı zamanda Atatürk Köşkü'nde bekçi olarak görev yaptı. Bahar Hanım (Bahar Ayvazoğlu) ise Mustafa Yanmış' ın Merkez ilçe Başkanlığı döneminde AKP'ye sekreter olarak işe alındı.

Satır arası, Ali Bey sadece basit bir işçi, değersiz bir bekçidir.

Bahar Hanım ise, üst düzey partililer tarafından lütfen göreve alınmış yalnızca önemsiz bir sekreterdir.

Yazıdan satır, Ayvazoğlu ilçe binasına sıkça gidip gelmeye başladı.

Evli olan Ali Ayvazoğlu, Bahar Hanım'la dostluğunu ilerletti.

Ayvazoğlu eşinden ayrıldı ve Bahar Hanım'la evlendi.

Satır arası, Bahar Hanım toplumumuza, kültürümüze ters gelen bir şekilde, evli bir adamla önce dostluğunu ilerletti sonra da   yuvasını yıkarak o evli adamla evlendi.

Saygı Öztürk, güya basit bir adam kayırmacılığından söz ediyor görünürken, satır aralarında ismi ile ters düşercesine Sayın Bahar Ayvazoğlu'nu sekreter, göreve getirildi gibi cümlelerle küçümsüyor.

Bakın çok daha yanlışı var.

Saygı Öztürk  bir kadına, evli bir erkekle toplumun kabul edebileceğinin dışında görüşme, o evli erkeğin yuvasını yıkma, suçlamasında bulunuyor.

İşte Sayın Süleyman Soylu'nun, "Namussuzluktur" dediği de budur.

İyi de belki Saygı Öztürk bu işlerle uğraşan, ne bileyim kendince tarafsızca böyle yazılar yazan bir yazardır.

Hayır değil, neden mi? Onu da izah etmeye çalışayım.

Saygı Öztürk, Gürsel Tekin'in sıfırdan milyonerliğe giden hikayesini hiç kaleme aldı mı?

Hayır, tek kalem bile oynatmadı.

Saygı Öztürk, Gürsel Tekin'in ilçe binasında çaycılıktan milletvekilliğine, CHP Genel Sekreterliğine giden yolunu hiç sorguladı mı?

Sorgulamadı.

Bu kadar mı, elbette ki bu kadar değil, Saygı Öztürk, 31 Mart seçimlerinden sonra yedi sülalesini işe alan, onları Özel Kalemden kadroya geçirmeye çalışan CHP belediyeleriyle ilgili bir tek kalem oynattı mı?  

Kesinlikle oynatılmış bir kalem yok.

Özel hayat söz  konusu ise kalemi keskinleştirmenin yanlış olduğuna inanırım. Ama bu ülkede kasetle giden bir Genel Başkan oldu.

O kasette yer alan Sayın Kadın Milletvekili, kasetle giden Genel Başkan'ın sekreteriydi.

Saygı Öztürk  eski Genel Başkan'ı sekreterini Milletvekili yapmakla eleştirdi mi? Hayır eleştirmedi.

Saygı Öztürk evli olan eski kadın Milletvekilinin, o videoda işi ne sorusunu sordu mu?

Hayır sormadı.

Demek ki Saygı Öztürk bu tarz yazılar yazma meraklısı değil.

Tamam da Saygı Öztürk’ün derdi ne?

Saygı Öztürk’ün derdi Ak Parti'ye vurmak, hem de bunu ahlaktan nasiplenmemiş cümlelerle bir kadın Milletvekili üzerinden yapıyor.

Duayen gazeteci Saygı Öztürk ekran başında ağlamış.

Aslında ağlamakta haklı da çünkü yılların gazetecisinin kendini soktuğu durum nedeniyle hali, kelimenin tam anlamıyla ağlamaklık.

Ama inandım  mı?  

Kendi fikrimi söyleyeyim, kart bir timsahın akıttığı gözyaşlarına ne kadar inanılırsa ben de Saygı Öztürk’ün gözyaşlarına o kadar inandım.