Nethaber Mobil Uygulama
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Türkiye’den vazgeçtim, bütün dünyanın gözleri ABD’de idi.
Neden?
Elbette ki Erdoğan-Trump görüşmesi için. Buluşmanın, son
yıllardaki liderler arası görüşmelerin en önemlisi olduğunu
söylemek yanlış olmaz.
Toplantının, Türkiye bağlamında dünyadaki yansımaları nasıl
olmuş?
Yorumlara bakıldığında, kelimeler ne olursa olsun arkasında
yatan gerçeklik Erdoğan’ın kazançlı çıktığı
doğrultusunda.
Ya Türkiye’de.
Burada yorumlar karışık.
Evet karışık ama beklenmedik değil.
Hele hele Fatih Portakal'ın yorumları hiç beklenmedik
değil.
Peki, ne dedi Sayın Portakal?
Kelimesi kelimesine şöyle, her ortamda duruş sergilemek, tavır
ortaya koymak önemli.
Ülkede muhaliflere hoşgörüsüz olan Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın, saygısız ABD başkanı önündeki hali siyasi tarihi
açısından önemli.
Trump gücünü her sözünde göstermeye çalıştı: Güç kimdeyse kudret
onda, dedi.
Tabi bir de mektup iade olayı var.
Fatih Portakal'ın eleştirdiği Beyaz Saraydaki toplantı ortamını
şöyle bir hatırlayalım.
İki başkan koltuklarda oturuyorlar. Ülkelerin dış işleri
bakanları başkanlarının arkalarında ve ayaktalar.
Beş senatör ise, bir tanesi bacak bacak üzerine atmış şekilde
koltuklara yerleşmişler.
Şimdi burada Türkiye ve Sayın Erdoğan açısından yanlış olan
ne?
Kaldı ki, söz konusu senatörlerin kendi başkanları ki, aynı
partidenler, o ortamda bulunuyor.
Bir de görüntü kaydı yapılıyor.
Demek ki görüntüler Amerikan halkı tarafından da
izlenecek.
Yani, kelimelerin iflahını sökerek illa da bir yanlış
davranış çıkartılacaksa, bu en başta, Recep Tayyip Erdoğan’ın
sorunu değildir.
Herhalde, Sayın Erdoğan'ın senatöre, ayağını aşağı indir kerata,
diyecek hali de yok.
Benim sorularım sayın Portakal'a ve Fatih Portakal gibi limoni düşünenlere.
Sayın Erdoğan’ın o ortamda nasıl davranmasını
bekliyordunuz?
Sorumu daha ileri götüreyim.
Gezinin tamamından neler umuyordunuz?
Ne yani, Sayın Erdoğan senatörlere Cüneyt Arkın tarzı birkaç
hareket mi çekseydi?
Üstüne bir de hızını alamayıp, bu S400'ler için, bu Mazlum Kobani
için, bu Ermeni tasarısı için deyip birkaç tokat mı
atsaydı?
Arada fırsattan istifade, bir kafa da Trump'a.
Mektubu ne yapsaydı?
Kağıtları katlayıp katlayıp, al şunları münasip bir dosyaya koy mu
deseydi?
Ya ziyaretten beklentileriniz?
Sayın Erdoğan bir koltuğunun altına Fettullah Gülen'in
kafasını, diğer koltuğunun altına Mazlum Kobani'ninkini sıkıştırıp
Türkiye'ye mi getirecekti?
Hem de bir tane F35’e atıp ki, bunları yapsa dahi, o zaman da başka
bir memnuniyetsizlikler silsilesini dillendirmeyecek
miydiniz?
Tabii ki yine eleştirecektiniz.
Çünkü niyetiniz demokratlık, gazetecilik ve ya hak edene
hakkını vermek değil. Sizin niyetiniz herhalükarda elbette ki
becerebildiğiniz ölçüde Sayın Erdoğan’a vurmak.
Bakın o karedeki iki başkan, bundan bir süre önce neredeyse savaşın
eşiğine getirilmeye çalışılmış ülkelerin başkanlarıdır.
Yetmedi her iki başkanın ülkelerinde de iç siyaset için
kuyularını kazmaya uğraşan eli kazmalı, aydın orduları var. İşte
başkanlar böylesine ortamda bir araya
geldiler.
Tamam sorunların büyük bölümü çözülmedi.
Tamam Türk-Amerikan ilişkileri halen riskler içeriyor.
Tamam yarın başka sorunlarla da karşılaşabiliriz.
Ama şu da var.
Ziyaret dolayısıyla Türk-Amerika ilişkileri derin bir soluk
aldı.
Çok daha somut bir şey, Amerika Senatosu’ndaki Ermeni tasarısı
bloke edildi.
Fatih Portakal'ın Sayın Erdoğan’ın ABD ziyaretiyle ilgili yaptığı
yorumlar fazlasıyla tepki çekti.
Elbette ki Sayın Portakal da altta kalmamak refleksiyle,
yorumlarına gelen yorumları da yorumladı.
Peki ne dedi sayın Portakal?
Birilerinin sinirlerini zıplatmışım. Paylaşımlara biraz
baktım.
Görebildiğim kadarıyla bir sinir zıplaması söz konusu
değil.
Fakat, zıplayan başka bir şey var.
Ney mi? Söyleyeyim.
Zıplayan Fatih Portakal'ın Erdoğan düşmanlığı.