Herzl, Abdülhamit ve Erdoğan

Sosyal medyada birkaç kafa kesme videosunun paylaşılmasının ardından, yedi düvel diyebileceğimiz, 70’ten fazla ülke topuyla tüfeğiyle Suriye'ye doluştu. Kudüs Başkentli bir İsrail devleti kurma çabalarının ete kemiğe büründüğü an dersek, o zaman Theodor Herzl'i ve Siyonizm kavramını başlangıç almak gerekir. 

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

Suriye’de şahit olduklarımıza Herzl dersek, Abdülhamit yaşananların dünü, Erdoğan ise bugünüdür... 


Suriye’de yaşananları şöyle bir hatırlayalım.  
2011 yılında enerji ve  gıda gibi kalemlerde fiyat artışlarına tepki gösteren halka, Esat rejimi tarafından sert müdahalede bulunulmuş ve ardındanda muhalefet silaha sarılıp mücadeleye kalkmıştı.     


Sonra ne oldu?  
DAEŞ bütün Suriye’ye mantar gibi bitti. 


DAEŞ kim? 
Ozamanlar kendisine, İran Şam İslam devleti diyen, El Kaidenin adı sanı bilinmeyen küçük bir parçası. 


Sonuçta ne oldu? 
Adı dahi duyulmamış DEAŞ Suriye’nin neredeyse yarısını ele geçirdi. 
Hem de kurulduğu topraklar Irak olduğu halde.  
Sosyal medyada birkaç kafa kesme videosunun paylaşılmasının ardından, yedi düvel diyebileceğimiz, 70’ten fazla ülke topuyla tüfeğiyle Suriye'ye doluştu. Görünürdeki gerekçe, DEAŞ ile mücadele.


O halde ben şu soruyu sorayım. Suriye’de yedi düvelin yaşattığı hengameyi gerekçelendirecek ne var?


Devasa enerji kaynakları mı? 
Hayır.


Altın madenleri mi? 
Hayır. 


Suriye bir ek, bin al, topraklaramı sahip? Hayır. 
Olmazsa olmaz bir geçiş konumunda mı?   
Bunada hayır diyeceğim. 


Özetlersem Suriye’de iştah kabartacak hemen hemen maddi hiçbir şey yok. 


Ama ne var biliyormusunuz? 
Manevi anlamda iştah kabartacak çok şey. 
Kimin için? 


Elbetteki Yahudiler için. 
Peki, Yahudilerin manevi iştahlarını kabartan şey ne? 


Tabii ki, kutsal kitapları Tevrat’ta kendilerine vaad edildiğini düşündükleri, İsrail diyarı. 


Yahudilerin devlet kurma emelleri çok daha eskiye dayanır. 
Fakat, Kudüs Başkentli bir İsrail devleti kurma çabalarının ete kemiğe büründüğü an dersek, o zaman Theodor Herzl'i ve Siyonizm kavramını başlangıç almak gerekir. 


Yüzyıllardır paranın patronu Yahudi Rothschild ailesinin adamı olan Macar Yahudisi, gazeteci Herzl 1897 yılında topladığı, Dünya Yahudi Kongresi’nin ardından Siyonizm yani, Filistin topraklarında Kudüs başkentli Yahudi devleti kurma çalışmaları resmen start aldı. 
Yahudilerin o tarihlerdeki en büyük engeli elbetteki II. Abdülhamit'ti. 
Yahudilerin çok daha öncesinden, Kudüs başkentli  devlet kurma emelinin farkında olan Abdülhamit, aldığı kararlarla, Filistin bölgesine Yahudi göçünü ve Yahudilere toprak satılmasını yasaklamıştı. 


O tarihlerde Rothschild ailesinin Abdülhamit’e her türlü yolu kullanarak kurmak istediği baskı sonuç vermemiş, Herzl aracılığıyla yapılan para teklifleride padişah tarafından reddedilmişti. 


Teklif edilen para o kadar çoktu ki, Osmanlı’nın bütün borçlarını karşıladığı gibi, fazladan da kalıyordu. 
Yahudiler Abdülhamit’i etkilemek bir yana, Hazine-i Hassa’yı kullanarak. Filistinden arazi satın aldığını öğrenince bugün de bize hiç yabancı gelmeyen çabalara girdiler. 


Neydi bu çabalar? 
Başta Jöntürkler olmak üzere, Osmanlı içerisinde yandaşlar bulmaya çalışmak. 
Çoğu tarihçinin 31 Mart 1909 olaylarının, Yahudi kurgusuyla gerçekleştiği konusunda hiçbir şüphesi yoktur. 
31 Mart olayının ardından II. Abdülhamit tahtan indirilmiş, elbetteki yasaklar da kaldırılmıştı. 


Günümüzde, yani Erdoğan zamanına gelirsek, aynı topraklar üzerinde aynı mücadeleyi görürsünüz.  
Bu sefer hedef İsrail değil, büyük İsrail. Daha iyi anlayabilmek için Tevrat’ın İsrail diyarı dediği toprakların nereleri olduğuna ayrıntılı şekilde bakmak gerekir. 


Peki, bu topraklar nereleri? 
Suriye’nin tamamı, Türkiye, Irak ve Ürdünün bir kısmı, tabii ki Filistin toprakları. 
Başka söylemle, ağırlıklı olarak DAEŞ'le  yedi düvelin baş edemediği, PKK terör devletinin kurulmaya çalışıldığı, eğer becerebilirlerse, parça parça etmeyi planladıkları topraklar.


Şimdi anladınız mı... Erdoğan’ın beka sorunu dediği şeyi. 
Anlamak istemeyenler için tekrarlayayım. Bugün Erdoğan’ın beka sorunu dediği şeyle, yaklaşık 130 yıl önce Abdülhamit'in beka sorunu dediği şey aynı. 


Diğer söylemle, Yahudilerin 130 yıl önce Osmanlı'ya ve Abdülhamit’e bakışıyla, günümüzdeki Türkiye'ye ve Erdoğan’a bakışı aynı.