Filozof gibi konuştun be Hasan

Hayat çok kötü... Ben buna mı layığım... Hiçbir şeyden zevk almıyorum... Ve nihai son, mutsuzum. Kimsenin hayatı dört dörtlük değildir... Umut her zaman vardır... Her şekilde hayat yaşamaya değer, Allah'a şükür.

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

Biz Türkler, bilmeyi biliyoruz ama bilmenin, bilmemeyi bilmekten başladığını bilmiyoruz.

Daha kötüsü de, bilmemeden bilmeye geçiren bilginin, kendini bilmeyi bilmek olduğunu bilmiyoruz.

Şimdi bana, sen de beyin haşlaması yaptığını bilmiyorsun, diyeceksiniz.

Hayır hayır, biliyorum.

Hatta, bunu bilerek yaptım.

Ne edeyim, benimde zaafım bu.

Güzel yazan, güzel konuşan insanları gördüğümde gaza geliyorum.

Tamam, sizi daha fazla kızdırmadan konunun özüne geleyim.

Pazartesi günü sosyal medyada dolaşmaya başlayan Ankaralı Hasan’ın videosunu görmüşsünüzdür.

Sokakta yaşayan Ankaralı Hasan, hem Türkçeyi çok güzel kullanıyor, hem de kullandığı güzel Türkçeyle çok güzel şeyler anlatmayı başarıyor.

Öyle ki, söylediği güzel şeylerin bir bölümünü bile hayatımıza geçirebilseydik, çok rahatlıkla Nazım Hikmet’in mutluluğun resmini yapan Abidin’i biz olabilirdik.

Toplum olarak öyle bir noktaya geldik ki, geldik diyorum bana inanın biz böyle değildik, mutluluğu bulma adına, kendimize mutluluğu yine kendimiz kaybettiriyoruz. 

Biraz daha açayım, gerekli olup olmadığına bakmadan ihtiyaç zannettiğimiz şeyler, elimizdekinin yeterli gelip gelmediğine bakmadan yaşamaya çalıştığımız hayatlar...

Koşmamızın gerekip gerekmediğini düşünmeden, sadece başkaları koşuşturuyor diye yaptığımız amansız koşuşturmalar sonunda bizleri mutsuz bireyler olarak dımdızlak ortada bırakıyor.

Ardından soluğumuz kesildiğinde, ferimiz söndüğünde, dermanımız kalmadığında ne diyoruz?

Tabii ki,  hayat çok kötü...

Ben buna mı layığım...

Hiçbir şeyden zevk almıyorum...

Ve nihai son,  mutsuzum. 

Bir de sokakta yaşayan Ankaralı Hasan’a bakalım.

Hayata dair o ne diyor.

Hasan, sokakta yaşıyorum  ama, metronun kepenkleri kapandığında içerisi sıcak oluyor...

Üstelik haftada bir gün otelde yatabiliyorum...

Allah insanları sınar...

Yaradan insana taşıyamayacağı yükü vermez...

Kimsenin hayatı dört dörtlük değildir...

Umut her zaman vardır...

Her şekilde hayat yaşamaya değer, diyor ve ekliyor, Allaha şükür.

Başka söylemle Hasan, eksiğiyle fazlasıyla kendisini biliyor ve mevcut şartları ile mutlu olmaya çalışıyor. 

Peki bizler ne diyoruz?  

Çoğu bölümüne ihtiyacımız olmadığı halde, kocaman bir evimiz olsun diyoruz.

Bütçemize bakmadan, bizim arabamız apartmanın en güzel arabası olsun diyoruz.

Özelliklerinin yüzde doksanını kullanmayacağımızı bile bile otomobil fiyatındaki telefonlar bizim olsun diyoruz.

İnsan değil de, kırkayakmışız gibi, evimizin her yeri ayakkabıyla dolsun istiyoruz. 

Üzerimizdekileri servet ödeyeceğiz ama, marka olsun diyoruz.

Yanlış etki yaptığını göre göre çocuklarımızın her şeyi olsun diyoruz.

Komşunun var bizim neden olmasın diyoruz.

Olayı o hale getirdik ki, birisi Mars’tan arsa aldım dese, Google’dan Mars’daki arsa fiyatlarını araştırmaya kalkıyoruz.

Bir de şöyle düşünün.

Fazladan iki oda mutluluğumuzu bir gram arttıracak mı?

 O çok pahalı, çok güzel otomobil hayat kalitemizi yarım vites yükseltecek mi?

Bilmem kaç 10.000 liralık o çok hızlı telefon hayattan keyif alma hızımıza katkı sağlayacak mı?

Kırkayak için bile fazla gelen o ayakkabılarımız, hayatımıza fazladan bir şey ekliyor mu?

O Marka giysilerimizin marka bir huzur için ekstradan faydası var mı? 

Çocuklarınızın o çeşit çeşit oyuncakları mutluluklarını çeşitlendiriyor mu?

Bana, benden vazgeçtim, şu an kendinize bile itiraf etmeseniz de cevabınız hayır değil mi?

Eee, o zaman bu üç günlük dünyada derdiniz ne? 

Bakın bu dünya bir tane, tekrarı yok.

Hazır gelmişken, bir daha da gelemeyecekken, dünyanın cennetini yaşamak yerine neden kendinize dünyayı cehennem etmeyi seçiyorsunuz?

Sevgili Hasan sen çok yaşa emi.

Bu soğuk günlerde bizlere sıcak duygular yaşattın.

Güneşin peşine koşma yerine, yıldızların keyfini çıkarmayı seçtin.

Ne diyeyim sevgili Hasan, darısı bu milletin başına.