CHP’nin Libya numarası

CHP’nin Libya politikası, deyimin en derin anlamıyla " İpe un sermek" CHP’nin kesinlikle hayır dediği ikinci anlaşma, şuna tezkere diyelim, CHP’nin harika dediği birinci anlaşmanın koruyucusu statüsünde. İşin özeti, olur ya Libya’nın meşru hükümeti düşerse, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili anlaşma da düşer.

Kazım Köse kazimkose@nethaber.com

Ahh Nasrettin hocam.

Sen de olmasaydın şu CHP’yi nasıl anlatacaktım.

Yine bir CHP klasiği ve yine durumu izah edebilmek için senin klasiklerden biri imdada yetişiyor.

Evet, CHP’nin Libya politikası, deyimin en derin anlamıyla " İpe un sermek"

Konu güncel fakat yine de kısaca anlatayım.

Geçtiğimiz haftalarda Türkiye’yle Libya resmi hükümeti arasında İki anlaşma imzalandı.

Birincisi, ülkelerin deniz yetki alanlarının sınırlandırmalarını kapsıyor.  

İkinci anlaşma için kısaca askeri işbirliği diyebiliriz. 

Anlaşmalar her iki ülke parlamentosu tarafından da onaylanarak Birleşmiş Milletlere bildirildi.

Şimdi ikinci anlaşmayla ilgili bir şey daha yapılması gerekiyor.

Evet, doğru tahmin ettiniz. 

Türkiye’nin yabancı ülkeye asker gönderebilmesi için TBMM’nin onayı alınmalı.

Yani meclisin toplanıp Libya teskeresini kabul etmesi lazım.

30 Aralık’ta Meclis’e gönderilen teskere 2 Ocak’ta yapılan olağanüstü toplantıda görüşülüp kabul edildi.

İşte bütün tuhaflık da orada başlıyor.

Evet, tuhaflık olarak nitelendirdim çünkü CHP Libya ile yapılan deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşmasını doğru, hatta harika derken, Türk askerinin Libya’ya gönderilmesini kesinlikle yanlış buluyor.

Başka söylemle, arabayı isterim ama tekerlekleri kalsın, durumu. 

Bu noktada kısa bir şekilde de Libya’ya göz atmak gerektiği kanaatindeyim. 

Libya’nın BM’nin de tanıdığı meşru bir hükümeti var.

Türkiye’de anlaşmalarını bu hükümetle imzaladı. 

Libya’da, bazı ülkelerin destek verdiği ikinci bir yönetim daha mevcut. 

General Hafter liderliğindeki bu yönetim meşru hükümet ile savaş halinde.

Hatta belki de bir süre sonra Hafter güçleri meşru hükümeti ortadan kaldırabilecek. 

CHP’nin kesinlikle hayır dediği ikinci anlaşma, şuna tezkere diyelim, CHP’nin harika dediği birinci anlaşmanın koruyucusu statüsünde.

İşin özeti, olur ya Libya’nın meşru hükümeti düşerse, deniz yetki alanlarının sınırlandırılmasıyla ilgili anlaşma da düşer.

Olayın özünü şimdi anlatabildim mi? 

Sorum şu, bu numara çekmek değil de, nedir? 

Soruyu Nasrettin Hocayı hatırlayarak bir daha soralım, bu ipe un sermek değil de nedir?

Tamam, iyi niyetle yaklaşayım.

CHP’lileri art niyetli değil de öngörüsüz kabul edelim.

Ama adamlar Marmara denizinin belki on yıl sonra, belki hiç olmayacak ki, bazı bilim insanları öyle söylüyor, kirliliğini şimdiden tahmin edip Kanal İstanbul’u hayır diyebiliyorlar.

Aynı insanlar bangır bangır bağıran Doğu Akdeniz ve Libya gerçeğini nasıl göremezler?

 Hadi soruyu size yönelteyim.

 CHP’nin bu düzeyde siyasi Miyop olabileceğine inanabilir misiniz?

Tabii ki inanamazsınız değil mi? 

Peki, o halde sebep ne?

Farklı söylemle,  Libya olayı ayan beyan ortada olduğuna göre, CHP’nin durumunu neyle açıklayabiliriz?

Sadece,  katıksız Erdoğan karşıtlığıyla anlamlandırmak yeterli mi?

Tamam muhalefetsiniz.

Tamam, anlıyorum muhalefet görevinizi yapmanız gerekiyor ama burada ülkenin geleceği söz konusu.

Sayın Erdoğan, sizin açınızdan en kötü ihtimalle 2028’e kadar başkanlık yapabilecek.

Oysa Akdenizdeki çıkarlar ülkemizin gelecek yüzyıllarını etkileyecek.

Öyle ki, yıllık 100 milyar $ civarında. 

Hatırınız için vatan millet meselesinden de vazgeçtim,  seçilme umudunuz  hiç mi kalmadı?

Kasasına artı olarak 100 milyar $ fazladan  girecek bir Türkiye’yi yönetmek sizin için daha kolay olmayacak mı?

Bunca gerçeğe rağmen yine cevabınız hayır.

Peki, gerekçeleriniz neler?

Sayın Kılıçdaroğlu’na göre, Türkiye asker gönderme yerine, Libya’daki iki tarafı barıştırmalı.

Sayın Kılıçdaroğlu, ne güzel dediniz.

Patenti size ait bir sözü hatırlıyorum, “Elini tutan mı var”

Peki,  nasıl olacakmış bu iki tarafı barıştırmak? 

Hadi bakalım, açıklayın da biz de öğrenelim.

Daha enteresanı,  Türk askerinin sadece kendi sınırlarını korumasını istiyorsunuz.

Birincisi Türk askeri İlk kez mi yurtdışı görevine gidecek?

İkincisi, Türkiye’nin savunma hattını sınırlarında mı zannediyorsunuz?

Eğer öyle düşünüyorsanız yanılırsınız.

Türkiye’nin savunması Azerbaycan’dan başlar.

Türkiye’nin savunması Katar’dan başlar.

Türkiye’nin savunması Bosna’dan, Kuzey Afrika’dan başlar.

Şüphesiz küresel siyaseti, uluslar arası hukuku bilirsiniz.

Fakat, madem ipe un serip anlamamazlıktan geliyorsunuz, o zaman sizin ya da çevrenizdekilerin anladığını var saydığım futbolla izah edeyim.

Eğer savunma hattınızı kalenizin önüne koyarsanız, ilk hatanızda golü yersiniz.

Savunma hattınızı ceza sahanızın önüne, hatta orta sahada, eğer mümkünse rakip sahada kurmanız gerekir.

O zaman vaktiniz olur, o zaman topla kaleniz arasına koyacağınız oyuncularınız olur.

 CHP’nin ülke meseleleriyle ilgili açıklamalarını duyduğumda kendimi tuhaf hissederdim.

 Kanal İstanbul açıklamalarını görünce, tuhaf hissetmemin yanına bir de şaşkınlık eklendi.

Libya meselesiyle ilgili tutumları ise evlere şenlik.

İnanın kendimi, Nusret’in şovlarındaki et gibi hissediyorum