Biliyorum, başlığı görür görmez afalladınız ve kaşlarınızı belli
belirsiz çatıp nasıl yani der gibi baktınız.
Sonra da azıcık kutsal kitabına vakıf olanlar bu tümcenin bir
ayet olmadığına kanat getirip bu işte bir iş var diyerek yazıyı
okumaya karar verdi.
Dinden ve kitaptan bihaber olanlarınsa ne düşündüğünü inanın ben
de çok merak etmedim değil.
Sadede gel birader, ne diyeceksen deyiver hele!
Geçtiğimiz hafta içerisinde Sözcü Gazetesi’ndeki akıllara zarar
manşet haberi görünce ne hissedeceğimi bilemedim.
Ali Ekber ERTÜRK imzalı 10 Eylül tarihli haberin başlığı, dahası
gazetenin manşeti aynen şöyle:
“Kefenli, kabirli, tabutlu, cehennemli
eğitim…”
Neymiş “Devletin liselilere dağıttığı ders kitabında
bunlar varmış. 11. sınıf “Din” kitabındaki 37 sayfalık ünitede,
tabut, cenaze ve mezarlıkla ilgili 9 fotoğraf yer alırken,
kefenleme ayrıntılı anlatılmış. Veliler, şaşmış kalmış!”
Bak hele!
Peki ya başka?
Ölen kişilerin kefenlenmesi en ince ayrıntısına kadar anlatılmış
kitapta. Cennet için de, “Gümüş kapların ve billur kadehlerin
olduğu yer” denilerek, burada insanın canının çektiği kuş etlerinin
olduğu vurgulanmış. Veliler, “Biz bile okuyunca ürktük” diyerek
kitaba tepki göstermiş.
Yahu siz kadehe yabancı değilsiniz bir kere neyden ürktünüz onu
anlamadım?
Vay başımıza gelenler?
Kitap bununla yetinmemiş öğrencilere, ölen kişinin nasıl yıkanıp
kefenleneceğini de “Yıkanacak cenaze, teneşir denilen
tahtanın üstüne sırtüstü yatırılır. Mevtanın avret yerleri
kapatılır ve üzerindeki elbise çıkarılır. Daha sonra, ölen kişinin
cenazesi, İslam'ı usullere uygun olarak yıkanır. Erkeğin cenazesini
erkek, kadının cenazesini ise kadın yıkar. Cenazenin kapalı bir
yerde yıkanması, yıkama esnasında sadece cenazeyi yıkayanla ona
yardım eden kişilerin bulunması uygun olur. Cenazenin yıkanması
bitince kefenlemeye geçilir. Yıkanan cenazenin, bütün vücudunu
örtecek şekilde kefenlenmesi gerekir. Kefen hem ölen kişinin
vücudunun ve avret yerlerinin örtülmesini sağlar hem de bu dünyadan
ayrılan kişilerin, öbür dünyaya bir şey götüremeyeceklerini
anlatır.” şeklinde detaylıca anlatmış.
Tabi son olarak kitap durmamış “Ölen insan ilk olarak kabirde
hesaba çekilecektir. Münker ve Nekir melekleri ölen kişiyi kabirde
sorgulayacaklardır. Buradaki sorguya göre ölen insan ya berzah
aleminde rahat edecek ya da sıkıntı çekecektir” deyivermiş.
Güler misin ağlar mısın..?
Kitaptan bahsetmişken aynı hafta başında İmam Hatip düşmanlığı
ki aslında din düşmanlığı hortlayan malum adam Mütercimler’in
çıkışının aynı zamana denk düşmesi manidar değil mi?
Yani şimdi siz öldüğünüzde nefret ettiğiniz dinden ve imamlardan
uzak durmak aşkına İzmir Marşı ile mumyalanıp boğaza nazır bir
rezidansın bodrum katında o klişe duanız olan ışıkların içerisinde
uyuyacağınızı falan mı düşünüyorsunuz, nedir hayaliniz merak ettim
doğrusu?
İçten içe yok öyle bir hayalimiz biz ne cennete ne de cehenneme
inanmayız bu yüzden bizi yakın gibi bir vasiyetiniz olacaksa onu
bilemem.
Kuran’da hak olarak anlatılan olayların lise kitaplarında
behsediliyor olmasından rahatsız olan bir düşüncenin bizim
bilmediğimiz başka bir kitaba inanıyor olabileceği geliverdi
aklıma.
Kim bilir belki o kitapta geçen bir özlü sözden ötürü bu şekilde
davranıyorlardır.
“Ey iman etmeyenler, bırakın kefeni mefeni, hele hele imam
hatipli bir imam efendiyi falan. En güzeli yaksınlar siz ölünce
cesedinizi. Cehennemde yanmazdan evvel yanınız.”
Olamaz mı?