Sahi hep merak etmişimdir...
İktidar ne yaparsa yapsın istemezük diyen zevatın bu değişmez
tavrının kaynağını
Bir konunun ne denli önemli olup olmadığına bakmaksızın o konuda
ciddi manada söz sarf etmeniz gerektiğine siz mi karar veriyorsunuz
yoksa aklınıza ipotek koymuş olanlar mı?
Mesela Kanal İstanbul hakkındaki düşünceleriniz sizin gerçekten
savunduklarınız mı?
Ya da yeni partiler hakkındaki ılımlı belki de sinsilik kokan
yaklaşımlarınız, sizin hür iradenizle düşünüp karar verdiğiniz
tavırlar mı?
Sizi bilemem ama medyanın en büyük görevi halkın ne konuşması,
ne söylemesi ve ne düşünmesi gerektiğine karar vermesidir desem
yanlış olmaz.
Hatta bazen önemli olanı tartıştığı gibi önemsiz olanın
tartışılmasına izin bile vermez.
Son zamanlarda belli bir kesimin önem verdiği, diğer bir kesimin
ise deyim yerindeyse iplemediği bazı yazarlar referandum tartışması
yapıp, Kanal İstanbul için referandum yapalım diyorlar.
Olur mu öyle iş diyerek serzenişte bulunuyorlar. Sahiden bu
yazıları kendileri mi yazıyorlar?
Yoksa birileri bir yaz bakalım nasıl tepki alacaksın diyerek
güya nabız mı yoklamaktalar merak etmiyor değilim.
Ama bildiğim bir şey var ki
Ben seçim kelimesini duymaktan nefret ediyorum. Eminim sizlerde
öylesiniz.
Kararı yine millet verecekse bu meclis neye var?
Biz zaten seçimimizi yapmışız, güvendiğimiz kişiyi
belirlemişiz.
Seçtiğimiz kişinin daha doğrusu liderin verdiği kararları
elbette eleştireceğiz, doğrusunu yanlışını irdeleyeceğiz.
Fakat her önemli görülen meselede karar mercii yine biz
olacaksak ne anladım ben bu işten…
Kanal İstanbul için referandum yapılması saçmalıktan öteye
gitmeyen bir düşüncedir bana göre.
Yineleyerek söylüyorum aptallıktır.
KARA YAZILMIŞ DESTAN SARIKAMIŞ
22 Aralık 1914
18 günde yaklaşık 60.000 vatan evladı soğuktan şehit oldu.
Rus ordusunda Harekat Şube Müdürü olarak görev yapan General
Nikolski’nin görüşleri bizim medyamızda ve çarpıtılmak amaçlı
yazılan kitaplardan biraz daha farklı…
Ruslara göre Sarıkamış Harekatı başarı şansı oldukça yüksek,
cüretkar, bir taarruzdu.
Burada oturup “Ne olmuş, nasıl olmuş niye olmuş?” gibilerinden
sorulara kafa yorsam bu saatten sonra kime ne fayda…
Asıl mesele bundan sonra neyi nasıl yapmamız gerektiğidir...
Bir şey daha var ki “Vatan” kavramı ne hikmetse bu topraklarda
yaşayan herkes için aynı şeyi çağrıştırmıyor.
Kiminin kalbi hala Rusya’dan yana atıyor ki bu müptezeller ile
Sarıkamış mevzusunu tartışmak yahut konuşmak zaman intiharıdır o
kadar.
Hele ki ben Sarıkamış’tan yana dağlardan dem vururken
aklının bir köşesi Olimpos dağlarında, diğer köşesi Kandil’de
olanlarla tartışmak hepten hezeyandır.
Sizin gönlünüz nerde kime emanet bilemem ama benim aklımda,
yüreğimde vatanımda, vatanımda biiznillah bana emanet...
Vatan için donarak ölmeyi göze almışların o soğuk nefesleri hala
tüm sıcaklığıyla yüreğimizdedir bu böyle biline.
Ruhunuz şad olsun...