Toplum çok uzun zamandır “çaresizlikle
şımarıklık” arasında sıkışmış durumda. İzah edeyim
efendim…
Hayatında ilk defa 3 Kasım 2002 tarihinde oy kullanmış 18 yaşındaki
bir CHP’li genci düşünün. O genç bugün 37 yaşında.
Erken seçim olmazsa ilk genel seçim 2023 yılında olacak. Eğer
mevcut siyasi tablo bugün olduğu gibi devam ederse Cumhur İttifakı
2023 seçimlerini kazanacak. Muhalefetin ümitleri 2028 yılına
taşınacak…
2002’de ilk defa oy kullanan bir genç 2028 yılında 44 yaşında
olacak.
Çok derin bir çaresizlik değil mi?
Geçenlerde bir programda CHP’de 26. Dönem Milletvekilliği yapan
Prof. Dr. Aytuğ Atıcı şöyle dedi:
“Tayyip Erdoğan, yarın düşsün isteriz, net! Demokratik
yollarla, seçim konulsun, yarın iktidarı terk etsin isteriz. Bunun
için de canımı veririm. Vallahi de billahi de desin ki, canın mı,
al canımı derim. Bu kadar bilenmiş ve adanmışım…”
Programı izlerken, bütün samimiyetimle söylüyorum, çok ama çok
üzüldüm.
İnsan böylesi bir ruh haliyle yaşayabilir mi, mutlu olabilir
mi?
İsminin önünde profesörlük gibi saygın bir sıfatı taşıyan, vekillik
yapmış bir kişinin çaresizliğini anlamak gerekir diye düşündüm.
Düşünsenize, rakibinizin sandıktan başka hiçbir meşruiyeti yok ve
siz 19 yıldır her seçimde yeniliyorsunuz!.. Müthiş bir çaresizlik
değil mi?
Erdoğan’a karşı sertleşen dilin ve bilinçli bir şekilde diktatörlük
algısı oluşturmanın altında bu çaresizlik yatıyor.
Yeniliyorsunuz, yeniliyorsunuz, yeniliyorsunuz…
Gelelim şımarıklık meselesine…
Bir kısmı 17/25 Aralık sonrası afallayıp ortada çok fazla
görünmemeye çalışanlar, Erdoğan’ın, toplumun desteği ile mücadeleyi
kazanacağını anlayınca FETÖ avcısına dönüştüler. Diğer bir kısmı da
yetenekleriyle değil de Erdoğan’ın arkasına saklanarak onun
omzundan sağa sola ateş eden insanlar şımarıklıklarıyla toplumun
kutuplaşmasına sebep oluyorlar…
Erdoğan öncesi müesses nizamı tahrik etmemeye özen gösterip türlü
türlü şirinlikler yapanlar bugün bakıyorsunuz birer hırçın dava
adamına dönüşmüş! Cesaretini Erdoğan’a borçlu bu tipler de zaman
zaman ön plana çıkmak için karşı tarafı tahrik ediyor.
Sonuçta hayat devam ediyor…
Recep Tayyip Erdoğan’ı sandıkta yenememenin çaresizliğini nefrete
dönüştürenler artık anlamalılar ki Erdoğan nefretiyle seçim
kazanılmıyor.
Başarısızlıklarını örtmek için nefret diline sığınanların
samimiyetini sorgulamak gerekir. Kimsenin nefretine kendinizi meze
etmeyin!
Ve Recep Tayyip Erdoğan’ın omzunda mevzilenenler bilmeliler ki
yarınlara kalacak kıymette bir söz söyleyemiyorlar…
Tüm bu kutuplaşma ortamında ben artık sadece Özlem Gürses’i
izliyorum!
Hem de trene bakar gibi!
Aytuğ Atıcı ölmesin, Gülnaz Şırınga dayak yemesin!..
Yazıyı bitirmek zorundayım. Ekran başında Özlem’i bekliyorum.
Yaklaşıyor yaklaşmakta olan, yaklaşıyor yaklaşmakta olan…
Ve Özlem geldi, brogram başladı.
Saçmalıyor saçmalamakta olan, saçmalıyor saçmalamakta olan!..