Nethaber Mobil Uygulama
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Sevgili okur, Allah nasip ederse bundan böyle bana güvenilerek zimmetlenmiş olan bu köşede sizlerle birlikte olacağım. Rabbim beni de, bana güvenenleri de mahcup etmez inşallah…
Yeni kurulan partilerin liderlerinin neler söylediklerini çeşitli mecralardan takip ediyorsunuzdur. Birisi, özgürlüklerimizin ve de ülkenin kalkınmasının bir parmak şaklatma mesafesinde olduğunu söylüyor, diğeri ise, “Bir Başbakana” neler neler yaptılar seviyesinde bir mağduriyet yaratmaya çalışıp lider olabileceğini zannediyor!
Özünde hedefin, çok uzun zamandan beridir alışık olduğumuz “Bir Erdoğan için ya Rab, ne güneşler batıyor!” kıvamında olduğunu biliyoruz. Meselenin seçimi kazanmak olmadığını ifade etmek için bir yere yandaş olmaya gerek kalmadan muhalif çığlıklara bakmak yeter de artar bile.
Yeni kurulan partilerin ülkeyi yönetme iddialarına bakınca aklıma eski bir hikâye geldi. Hikâye şöyle…
Klasik bir giriş yapayım. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde,… Develer ekonomist, pireler mağdur iken. Ben saçma bir şekilde sırf tekerleme olsun diye ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken!
Ülkenin birinde bir padişah varmış. Dolar henüz icat edilmediğinden ve de devlet tahvili, borsa şeysileri olmadığından bir ülkenin zenginliğinin ölçüsü hazinedeki altınla ölçülürmüş.
Padişah ülkeyi bir şirket CEO’su kadar hünerli yönetiyormuş. Hazine ağzına kadar altınla doluymuş.
Ancak bizim padişah biraz fazla tedbirliymiş. Halkına göreyse fazlaca pintiymiş.
Halk her gün padişaha şikâyetlerini arz ediyormuş. Belli ki demokrasi fikri olmasa da, bilinci varmış. Federasyon, otonomi, özerklik, ayrılıkçı hareketler, halk ayaklanması, gezi olayları… Zinhar ahalinin aklından geçmezmiş. Ülkede sümüklü sahte bir vaizin peşinden koşan FETÖ’cü falan hiç yokmuş! Darbe yapmayı geçtim, lügatlerinde darbe diye bir kelime bile yokmuş. Kaliteli insanlarmış vesselam!
Padişah, sıfatını unuturcasına ve de empati denen duygunun cılkını çıkarırcasına halkı toplamış ve şu müjdeyi vermiş: “Güvercinimi serbest bırakacağım. Kiminin çatısına konarsa o gelsin padişah olsun. Bakalım ülkeyi yönetebilecek mi ve de sizin refah seviyenizi artırabilecek mi?”
Sanırsam Milli Piyango İdaresi bu hikâyeyi duymuş olacak ki logosuna güvercin resmi koymuş! Zira durum tam da yılbaşı çekilişinde ki büyük ikramiye gibi bir şey. Güvercin çatına konarsa padişah oluyorsun!
Düşünsenize, olay bugün yaşansa Kılıçdaroğlu’nun bile padişah olma ihtimali var! 83 milyonda bir! Şimdiki ihtimalden daha yüksek değil mi?
Güvercin gidip ülkenin en ünlü nalbandının çatısına konmuş. Memleket eşrafında bir sevinç yaşanmış ki, ne siz sorun ne de ben anlatayım.
Zira nalbant çok hünerliymiş. Onun zanaatı dillere destanmış. Asla alın terine haram lokma katmazmış. Hakkından fazlasını istemezmiş,… Bundan iyisi Şam’da Esed’miş!
Nalbant iş başı yapar yapmaz, artık kimden etkilendiyse etkili bir balkon konuşması yapmış ve duygu seli patlaması arasında ilk emrini vermiş; “Hazinede kaç kilo altın var, tiz tartıp bana haber getirin!”. Padişah işe hızlı başlamış anlayacağınız.
Maliye nazırı huzura çıkmış, selam faslından sonra hazinede 20 ton altın olduğunu söylemiş. Halk sarayın önünde umutlu bir şekilde bekliyormuş. Sefalet sona erecekmiş, padişah altınları halkın refahı için kullanacakmış.
Halk çıt çıkarmadan padişah olan nalbandın ne söyleyeceğini bekliyormuş. Padişah adrenalinin yeterince yükseldiğini düşündüğü anda makama sebep olana emrini vermiş: “Tiz gidip bütün altınları eritin ve hepsinden nal yapın!”
Halkın yüzünde Erdoğan görmüş Kılıçdaroğlu şaşkınlığı oluşmuş ki, sormayın! Şaka deseler, nalbant bu, çok ciddi,…
Bu arada eski padişah internetten indirdiği Hüseyin Altun emp3’ünü keyifle dinleyip, cigarasını tüttürüyormuş! Yüzünde müstehzi bir ifade,… Halka; “Hadiii! Nolduuu?” der gibi bakıyormuş.
Padişah devam etmiş: “Yaptığınız nalları ülkedeki bütün atların, eşeklerin ve de katırların ayaklarına çakın!”
İfade özgürlüğü olan bir ülkeymiş ama en nihayetinde emir demiri kesermiş. Mecbur emre itaat etmişler.
Milli piyango bileti sanılan güvercin, olmuş size Ecevit’in DSP’sinin güvercini! Köy-Kent projesinden daha büyük bir hayal kırıklığı yaşanıyormuş!
Günler, haftalar, aylar geçmiş. Kredi kartları ve ev kredileri patlamaya başlamış. Altından nallar hayvanlar yürüdükçe eriyormuş. Ve en nihayetinde hepsi eriyip toprak olmuş.
Nalbandın akıbetini bilmiyorum ama ülke karışmış. En sonunda ABD demokrasi getiriyorum diye ülkeyi işgal etmiş.
Hikâye bu sevgili okur.
Her biri birer demokrasi fedaisi olan bizler için sandıktan çıkan her sonuç tabii ki baş göz üstünedir. Herkes, her makama talip olabilir. Bazen, bazı sonuçlar herkesi cesaretlendirebilir de…
Çok şey söyleyip aslında hiçbir şey söylemeden seçilmeyi başarmış olan Ekrem İmamoğlu insanlarda “O başardıysa ben neden yapmayayım?” duygusunu oluşturmuştur elbette!
Gelin gürünki nalbandın padişah olması sadece bir hikâyedir. Ancak bir parmak şaklatmakla hepimizi özgür kılıp, bizleri birer küçük sonradan görme yapacağını söyleyen arkadaşla, diğer “gariban mağdurun” hikâyesi kadar komik değildir tabii ki!