Nethaber Mobil Uygulama
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Anlayacağınız cehaleti kutsamaya çalışmıyorum!
Ne işe yaradığı belli olmayan bu anlamsız girişten muradım şudur sevgili okur…
Ayasofya ile ilgili duymadığınız bilgi kaldı mı? Neredeyse her birimiz Ayasofya tarihini yazacak kadar meseleye hâkimiz!
Açılmalı mıydı, yoksa açılmamalı mıydı sorularının cevabını herkes kendi meşrebine göre cevaplandırıyor. Bense açılmasında hayır vardır diyenlerdenim. Şöyle ki…
Kendilerine kıymet biçtiğimden değil ama sırf ibret olsun diye iki tane örnek vermek istiyorum…
Şirin Payzın’ı tanıyorsunuzdur. Bir internet sitesinde ve bazı muhalif kanallarda kendisini zaman zaman Recep Tayyip Erdoğan nefreti ayinlerine katılırken görüyoruz! Her şeye rağmen başarılı bir gazeteci olduğunu düşünürüm!
Şirin Hanım geçenlerde bir tivit atmıştı:
“Ayasofya kararı bir yol açtı. Avrupa’nın herhangi bir yerinde mesela Macaristan Osmanlı dönemi eseri ya da cami korunmak zorunda değil artık kilise yapılır, yıkılır söz hakkın yok! Mesela İsviçre cami minaresi mi yasaklandı. Söz hakkın yok. Yunanistan cami mi kapadı. Gık diyemezsin.”
İfadelerdeki Türkçenin seviyesiyle, tarih ve siyaset vurgusundaki cehalet için hepinizden özür dilerim! Zira olduğu gibi aktardım.
Şirin Hanım’ın milli/manevi meselelerde gösterdiği hassasiyet tam da gözlerimi yaşartıyordu ki, Reşit Paşa Yokuşu’nda komedyenliğe soyunan iki muhafazakâr kırması çakma liberalin Ayasofya kararını yorumlarken Youtube’da “Atatürkçüler neden sesini çıkartmıyor? Atatürk’ün imzasına neden sahip çıkmıyorlar?” dediklerini duyunca!..
Anladım ki nefretin bu seviyesiyle mücadele edemezsiniz. Mümkün değil. Kemalistini, sekülerini, laikçisini dinci(!) yapan, muhafazakârını, liberalini Kemalist/ulusalcı yapan bir nefretin vicdani izahı olabilir mi?
Ayasofya kararı iyi oldu bence. Nefret paydası altında bir araya gelen aydın çöplüğünün figüranlarını bir kez daha tanımış olduk!
*****
Ayasofya kararı için “Neden şimdi?” sorusunu sormayan kalmadı. Bir kişi de çıkıp “86 yıl beklenilmesi yetmedi mi? Şimdi değilse ne zaman? Daha kaç 86 yıl geçmesi lazım?” diye sormadı.
Çok sonra, biz görmeyeceğiz…
Sözde dünyanın çeşitli ülkelerindeki camilerin hassasiyetlerini dile getirenlerle tüm kariyerini Kemalist statüko ile mücadele ettiğini söyleyenlerin bugün Ayasofya kararının altındaki imzaya Atatürkçüler neden sahip çıkmıyor diyecek seviyeye gelenler tarihin aydın çöplüğünde unutulup gidecekler!
Ancak “Konstantinopolis elbet bir gün fethedilecektir. Onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden ordu ne güzel ordudur.” Müjdesine muhatap olma şerefine ulaşmış Fatih Sultan Mehmet nasıl yüzlerce yıl unutulmadıysa Konstantinopolis’in mührü sayılan Ayasofya’nın zincirlerini kıran başkomutan da unutulmayacaktır…
*****
Adı unutulsun diye ne çok insana/olaya umut bağladılar oysa!..
E-Darbeden medet umdular, olmadı,
Partisini kapatmaya çalıştılar, olmadı,
Sümüklü bir vaizin mankurtlaşmış montajcı çakallarına güvenip yargı darbesinden medet umdular, olmadı,
Sümüklü vaiz ailesine el attı, olmadı,
Direkt askeri darbeyi denideler, şanlı bir tarih yazıldı, olmadı,
Şehit haberleri artsın diye dua ettiler, olmadı,
Amerikan mahkemelerine servis edilen davalardan medet umdular, olmadı,
Gün geldi Rusya haddini bildirecek dediler, gün geldi Amerika bu sefer affetmez dediler olmadı,
Libya veya Suriye bataklığında boğulacak dediler, olmadı,
Artık utanacak yüz kalmamıştır dediğimiz anda ölümlerden medet umup bir virüse bel bağladılar, olmadı…
Şimdi de Ayasofya kararına Batı tepki göstersin de haddimizi bildirsinler diye dua ediyorlar. Yine hiçbir şey olmayacak!
Tarih, nefretinin esiri olmuş ithal tohumların mahsulü aydınları değil, bu ülkenin maneviyatına vurulan zincirleri kıranları yazacak!