Nethaber Mobil Uygulama
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
Nethaber mobil uygulamasını denediniz mi?
İki gün üst üste köşesinde Ayasofya kararını hazmedememesi üzerine hukuki hatalarla dolu yazılar yazdı. Bir taşınmazın metre metre nasıl semireceğini yazsa susardım! Ondan daha iyi bilecek değiliz ya!
Ancak mevzu hukuki bir konu olunca köşelere pislenen iddialar üzerine bir iki kelam etmek farz oldu!..
Asrın kaçak yazarı 15.07.2020 tarihli “Ayasofya hukuku” başlıklı yazısıyla 16.07.2020 tarihli “Can Allah’ın mülk padişahın” yazılarında özetle şöyle diyor:
“Ayasofya’nın müze olmasına ilişkin verilen Bakanlar Kurulu kararının iptal edilmesiyle artık azınlık vakıfları bu kararı emsal göstererek el konulan mallarını alabilecek. Cumhuriyet hukuku yerine Osmanlı hukuku kabul edilmiş oldu.”
Sevgili asrın kaçak yazarı,
Öncelikle mülkiyet hakkına ilişkin davalar idare mahkemelerinde veya Danıştayda görülmez! Zaten ilk yazına başlarken şöyle diyorsun:
“Aslında her şey 1957 yılında başladı. İstanbul emniyet müdürlüğüne resmi bir yazı geldi. Asliye hukuk mahkemesi, Beşiktaş ilçesinde yaşayan Mariam binti Ovahim'in derhal bulunmasını istiyordu.”
Keşke her şeyi bilen bir ulusalcı hukukçuya “Bu Asliye Hukuk Mahkemesi nedir, ne işe yarar? Bu tür davalar bu mahkemede görülüyorsa Ayasofya ile ilgili kararı neden Danıştay verdi?” diye sorsaydın.
Sevgili asrın kaçak yazarı,
Danıştay Ayasofya kararıyla mülkiyet hakkına ilişkin bir hüküm kurmadı. Sadece vakıf malı olan bir taşınmazın tahsis amacının haricinde kullanılmasının vakıflar hukukuna aykırı olduğunu söyleyerek Bakanlar Kurulu kararını iptal etti.
Kararda iptal gerekçesi özetle şöyle geçiyor:
“Zira bu mallar hiçbir kişinin özel mülkiyetinde olmayıp, kamunun kullanımına ve istifadesine tahsis edilmiştir. Hayrat taşınmazlar, mülga 2762 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 10. maddesi ile 5737 sayılı Vakıflar Kanunu'nun 15. ve 16. maddelerinde öngörülen hükümler hariç olmak üzere, vakfın belirlediği kullanım şekli dışında bir kullanım amacına tahsis edilemez…
Dava konusu Bakanlar Kurulu Kararı, yukarıda yer verilen mevzuat, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay ve AİHM kararları kapsamında değerlendirildiğinde;
Ayasofya'nın, statüsü muhafaza edilerek hukuk düzenimizle güvence altına alınan, özel hukuk tüzel kişiliğini haiz mazbut vakıf niteliğindeki Fatih Sultan Mehmet Han Vakfı'nın mülkiyetinde olduğu,
Ayasofya’nın, vakfedenin iradesi gereği sürekli şekilde cami olarak kullanılması için toplumun hizmetine sunulduğu, bedelsiz olarak kamunun istifadesine terk edilmesi yönüyle hayrat taşınmaz niteliği taşıdığı, tapu belgesinde de cami vasfı ile tescilli bulunduğu,
Vakıf senedinin, hukuk kuralı etki, değer ve gücünde olduğu, vakfedilen taşınmazın vakıf senedindeki niteliğinin ve kullanım amacının değiştirilemeyeceği, bu hususun tüm gerçek ve tüzel kişilerle birlikte davalı idare için de bağlayıcı olduğu,
Devletin, vakıf varlığının, vakfedenin iradesine uygun olarak kullanılmasını sağlama yönünde pozitif yükümlülüğü, vakıf mal ve hakları ile ilgili olarak vakfedenin iradesini ortadan kaldıracak şekilde müdahalede bulunmama yönünde de negatif yükümlülüğünün bulunduğu,
Kuşkusuzdur…”
Karar açıkken, sen illa da dersen ki ben yazlık tecrübesinden hareketle azınlık vakıflarına başka akıllar da veririm! O kadarını bilemem. Ben hukuktan anlıyorum, hukuksuzluktan değil!
Demek ki neymiş? Danıştay mülkiyet hakkına ilişkin bir karar vermemişmiş!
Unutmadan yazında diyorsun ya: “1955 yılında 6/7 Eylül olayları patladı. Gayrimüslim azınlığa odunlarla saldırıldı, döve döve kovuldular. Bu vandallıktan sonra sıra, başıboş kalan mallarına mülklerine çökmeye gelmişti… Kiliseler durumun farkına vardığında hem iş işten geçmişti, hem de 6/7 Eylül'de yaşadıkları dehşet yüzünden tir tir titriyorlardı, karşı dava açmaya cesaret edemediler…”
Ak Parti bu hukuksuzluklar bitsin de eski Türkiye’nin bir ayıbı daha düzelsin diye azınlık vakıflarıyla ilgili bir yasal düzenleme de yapmıştı.
Dikkat ettiysen süzme bir geri zekâlıya anlatır gibi tane tane anlattım! Yazlık genişletme işlerini anladığına göre bu mevzuyu da haydi haydi anlarsın!
Anladın değil mi?
Ayasofya kararını hazmedemiyorum, müze kararından dönülüp İstanbul’un mührünün yeniden cami olmasına katlanamıyorum diye hukuku bahane ediyorum de ki biz de rahat edelim!
Allah aşkına uğraştırma beni!