Hükümet'ten, darbe imasında bulunan Başbuğ ve Ataklıya çok sert yanıt

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısının ardında, gün içinde skandal açıklamalarda bulunana eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ve Can Ataklı'ya çok sert sözlerle yanı verdi.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin Merkez Yürütme Kurulu (MYK) toplantısının ardından açıklamalarda bulundu.

CHP'li Fikri Sağlar'ın başörtülü hakimleri hedef alan açıklamasına sert sözlerle tepki gösteren AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "Son faşist saldırı CHP'li Fikri Sağlar'dan geldi. 'Türbanlı hakimin adaleti sağlayacağına inanmıyorum' diyor. Birisinin dininden bahsederek AB'de 'Şu dinden olan hakimin bu adaleti sağlayacağına inanmıyorum' dese nasıl bir tavır ortaya koyulur? Bu kadar acı yaşanıyor, genç kızlara geçmişte hayatların en önemli yıllarını kaybettiler, büyük bedeller ödendi ve çıkıyorlar neonazilerin üslubuyla konuşuyorlar. Ben üniversitede hizmet veren, hizmet alan ayrımı yapıyorum, başörtüsü, türban ayrımı yapıyorum, elinizde bir ölçü mü var? Netice olarak üniversiteden başörtülü olarak mezun olacak, sonra kamuda görev alamayacak. Böylesine faşistçe bir kamusal alan olur mu? Kamusal alanı siz bu şekilde zehirlerseniz ülkeyi felç edersiniz. Daha öncesinde bu işler nasıl işliyordu biliyoruz. Türkiye'de kimsenin okumadığı, görmediği kırmızı kitap vardı. Türkiye'de Cumhurbaşkanları neredeyse seçilmiş başbakanlar üzerinde vesayet makamı olarak konumlandırılıyordu." ifadelerini kullandı.

"BUNUN KARŞISINDA SUSMAYACAĞIZ"

28 Şubat ve başörtüsü yasaklarına değinen Çelik, "Kaç nesli yaktılar. Cumhurbaşkanımızın imza attığı pekçok karara bakın, 12 Eylül'de hakları çalışan her şekilde insanın da hakları iade edilmiştir. Maalesef Avrupa'daki neonazilerin diliyle konuşuyorlar. Biz bunları söylediğimiz zaman diyorlar ki, hem o taraf hem AK Parti bıraksın başörtüsü meselesini diyorlar. Arkadaşlar 'iktidara gelirsek biz bunlarla mücadele edeceğiz' diyor. Biz bunlara cevap veriyoruz, kutuplaşma oluyor. Bir zalim çıkıp da başkalarına haksızlık yapmaya çalışırken susalım mı? Demokrasiyi, hukuku korumak için kutuplaşma olacaksa olsun, kadınların haklarını korumak için kutuplaşma olacaksa olsun. Kadınlar konusunda saygılı bir dil konuşmayan, kadınları hedef gösteren birinin ne demokrat olması ne de medeni olması mümkündür. Bu alenen kadın haklarına saldırıdır. Bunun sonu yok. Bu kadar acı ödenmiş, hala 28 Şubat'ta hakları alınmış öğrencilerin haklarının iadesi için Cumhurbaşkanımızın talimatları vardır. Peki bunların kaybolan hayatlarını, yıllarını kim getirecek? Sonra diyor ki, bu bir ifade özgürlüğüdür. Ne zamandan beri aşağılamak ifade özgürlüğü içine giriyor. Bunun karşısında susmayacağız." vurgusunu yaptı.

Siyasetin eylem sanatı olduğunun altına çizen Sözcü Çelik, gün içerisinde darbe iması barındıran sözler sarf eden İlker Başbuğ ve Can Ataklı'ya şu sözlerle yanıt verdi:

Siyaset eylem sanatıdır. Bununla ilgili hangi eylem ortaya koydunuz. Sizin iç işleriniz bizi ilgilendirmiyor. Biz cevap verince kutuplaşma olur deniyor. Bundan geri adım atmayacağız. Bunlar geride kalmıştır, bu mevzular kapanmıştır diye konuşuluyor. Türkiye antidemokratik sayfalarını kapatmak konusunda büyük bir bedel ödemiştir. AK Parti bu bedelleri ödeyenlerin başında gelir. 27 Nisan'da verilen muhtırayı iade ettik, kağıt parçasına çevirdik. Cumhuriyetin ideali kadını okutmak, kamusal alana çıkarmaktır. Kadın haklarının bu mücadelesi verilirken, açık ve net söylüyorum mevcut liderlerin arasında hiçbirisi Cumhurbaşkanımıza yaklaşamaz. Yapılan tehditleri biliyoruz. Cumhurbaşkanımız bunların siyasi takiyyesini yüzüne vurunca müttefik olarak tepki veriyorlar.

Bu da siyasi tarihimize not olarak düşsün, bu siyasi mücadele başarılı olmasaydı bunlar yine demokrat olmayacaklardı. Bunlar zoraki demokrat oldular, ancak ilk siyasi krize kadar sürüyor, sonra patlıyor. Bir başkası çıkmış, 'Erdoğan seçime gitmez, ancak doğal afet olması lazım, Avusturalya gibi büyük yangın olması lazım' diyor. Bunlar ruh sağlığı yerinde olan insanlar değil. Darbe bir millete düşmanın yapamadığı d üşmanlığı yapma mekanizmadır, bir milletin namusuna saldırıdır. Bunu ağzına alan kişinin bu milletle gönül bağının olmadığı açıktır. Zaten orduda da darbe yapma kabiliyeti kalmamış! Darbe meselesini olumlu bir şey, kabiliyet olarak görüyor. Demokrasiye bağlı bir ordu, milletine bağlı bir ordu, seçilmiş siyasetin elinde bir ordu, TBMM'ye saygılı bir ordu, bunların gözünde ordu değil. Bunların gözünde ordu darbe yapan mekanizma. TSK milletinin emrindedir, başkomutanı Cumhurbaşkanıdır. Darbecilerden arındırıldıkça, özellikle FETÖ'den arındırıldıkça. Bana bir AB ülkesinin Dışişleri Bakanı şunu sordu, 'Bu kadar subay attınız, ordunuz zaafa uğramayacaktı' dedi. Verdiğimiz cevap açkı, PKK'yı çökertiyoruz. Ordu milletimizin göz bebeğidir. Milletin Mehmetçik dediği bir orduya kendi milletine silah çektirmek kadar bir ahlaksızlık yoktur.

İlker Başbuğ'un yaptığı açıklamalar. Büyük bir zihin karışıklığı içinde yapılan konuşma. Erken seçim olsaydı 27 Mayıs darbesi olmazdı diyor. Darbenin Cumhuriyet değerlerine saldırı olduğunu söylüyor. CIA Başkanına atıf yaparak erken seçim olsaydı CHP iktidara gelecekti gibisinden bir mantık çıkıyor. Zoraki demokratlık, güdümlü demokratlık bir yere kadar. Kafanızın bir yerinde vesayet, bir tarafında demokratlık olunca bu melezden bir şey olmuyor. Kokteyl demokratlık olmuyor. Türkiye'de genelkurmay başkanlığı yapmış birisinin ne kadar yanlış bir zihin yapısına sahip olduğunu göstermesi bakımından. Sanki Menderes erken seçime gitmeyerek darbeyi hak etmiş gibi bir şey çıkıyor. Arkasından devam ediyor, darbe girişimleri arasında mukayese yapıyor. FETÖ terör örgütününkü millet, ordu içinde nifak çıkarmış, Talat Aydemir çıkarmamış, vazgeçmiş. Darbenin aması olmaz. Darbenin birine kötü, öbürüne daha az kötü etiketleme yapıyorsanız buradan demokratlık çıkmaz.