Erdoğan net konuştu! Gerekirse biz yaparız

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 6’ncı Tıp Dünyası Kurultayı’nda, Suriye ve güvenli bölge konusunda önemli mesajlar verdi.

"Suriye'de yaşam süresi 63'e geriledi"

Suriye gibi yıkımlara uğrayan ülkede ortalama hayat süresi 73'den 63'e geriledi. Ortalama ömür uzamakla birlikte sağlık başta olmak üzere çeşitli alanlarda ciddi çarpıklıklar da büyüyor. Yüz milyonlarca insan açlıktan ölme tehdidiyle karşı karşıya, diğer taraftan obezitenin önemli sağlık sorunu hale dönüştüğü yerler var, başta Amerika. Aynı şekilde silahlanmaya harcanan paranın sadece bir kısmıyla dünyada ne aç, ne de temiz su sıkıntısı çeken kimsenin kalmayacağı hale gelmesini dikkate almalıyız. Bu tür çarpıklıkların yol açtığı sosyal, siyasi, ekonomik kırılmaları dünyamızın geleceği için en büyük tehditlerden biri olarak görüyoruz.

"Kurduğumuz sistemle mülteciler, vatandaşlarımızla aynı hizmeti alıyor"

Bu mesele bilim adamlarından önce siyasetçilerin sorumluluk alanına girer. Unutulmamalıdır ki, siyasetçilere bilim adamları yol gösterir. Hep birlikte dünyamızın daha yaşanabilir hale getirebileceğimize inanıyorum. Türkiye hem kendi toprakları içinde, hem de bölgesinde, dünyada yaşanan hadiselere daima insan merkezli yaklaşan bir ülkedir. Ülkemizde kahir ekseriyeti Suriyeli olmak üzere yaklaşık 3 milyon kişi hayatını sürdürüyor. Kurduğumuz sistem sayesinde ülkemizdeki sığınmacıların hepsi de tüm şehirlerimizdeki sağlık kurumlarından vatandaşlarımızla aynı şartlarda hizmet alıyor. Özellikle sağlık kurumlarımıza şahsım ve milletim adına şükranlarımı bildiriyorum.

"Suriye krizi boyunca attığımız her adımda yalnız bırakıldık"

Bu hizmetleri paramız çok olduğu için veya mecbur olduğumuz için veriyor değiliz. Kimse bizi sınırlarımızı bu mağdurlara açmaya da zorlamamıştır. Tarihimizden, kültürümüzden tevarüs ettiğimiz hasletlerin gereği olarak bu insani duruşu göstermeyi sürdürüyoruz. Asıl üzücü olan bu mücadele tek başına bırakılmamızdır. AB başta olmak üzere bizim sadece sivil toplum kuruluşlarımıza STK'lar vasıtasıyla gelen destek 3 milyar Avro'dur. Peki bizim yaptığımız harcama 40 milyar doları aşmıştır. Peki AB'den biz daha mı zenginiz? İşte bu bizim medeniyetimizin bize yüklemiş olduğu görevdir. Suriye krizi boyunca attığımız her adımda yalnız bırakıldık. Uzun uğraşlar ve fedakârlıklar neticesinde Suriye'de oluşturduğumuz güvenli bölgeler en huzurlu ve yaşanabilir yerlerdir.

"Tel Abyad'la Resulayn arasında mülteciler şehrini biz kuracağız"

Güvenli bölgeyle ilgili planımızı yaptık, bunları BM'de takdim ettim. Peki para? Paraya gelince ses yok. Yarın BM Genel Sekreteri misafirim olacak. Sabah beraber bir kahvaltımız var. Kendisine bu programı, projeleri takdim edeceğim. Diyeceğim ki, 'uluslararası dönorlar çağrısı yapın, yapmazsanız ben yapacağım'. Oldu oldu, yoksa Tel Abyad'la Resulayn arasında mülteciler şehrini biz kuracağız. Ben o zaman Adnan Polat'ın kapısını çalarım. Bakın 'tamam' dedi. Bizim insanımız böyledir, bütün adımları atar. Uluslararası toplumdan aldığımız destek malesef sadece nasihat. Bir damla petrolü bir damla kandan daha değerli kabul eden dünyanın gözü Suriye'de ya da diğer yerde kendi çıkarından başka bir şey görmüyor. Biz sadece insan, can, hayat görüyoruz. Diğerleriyle en büyük farkımız budur.

Son 8 yıldır Suriyeli sığınmacılar için sınırlarına dikenli tel örgü çekmekten başka hiçbir iş yapmayanlar, malesef bugün de sığınmacıların vatan hasretini dindirecek çabalara mani oluyor. Sizler 4 milyonu aşkın insana sadece sağlık hizmeti vermenin nasıl mali yüke karşılık geldiğini en iyi bilen kişilersiniz. Sınırlarımız dışındaki 3 milyon kişiye de hayatlarını sürdürebilmek için destek sağlıyoruz. Biz tüm bunları insani ve ahlaki sorumluluklarımızın gereği olarak yaptık. Mazlumların ve mağdurların ümit kapısı olmayı sürdüreceğiz. Sadece kendi sorumluluklarımızı yerine getirmekte kalmayıp tüm insanlığın da onurunu kurtarmış olacağımıza inanıyoruz.