Erdoğan Dünya İnsan Hakları Günü etkinliğinde konuştu
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan Dünya İnsan Hakları kapsamında Ankara'da düzenlenen etkinlikte son dakika açıklamalar.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İnsan hakları talepleri aslında bize uzak veya yabancı değildir. Dikkat ederseniz bu konudaki en büyük mücadeleler insana en büyük zulümlerin yapıldığı yerlerde yapılmıştır." ifadelerini kullandı.
"Allah katında en kıymetli olan ondan en çok korkandır" diyen Erdoğan'ın konuşmasından başlıklar şöyle:
SORU-CEVAP
* Cumhurbaşkanı olmak için neye sahip olmalı: Hak, hukuk, adalet bizim olmazsa olmazımızdır. Bir liderin de dikkat etmesi gereken konu budur. Bu üç kavram da adeta insanlığın tüm meseleleri saklıdır. Biz yola çıkarken ülkemizin ayağa kalkışını eğitim, sağlık, adalet, emniyetle sağladık. Göreve geldiğimizden bu yana tırmanışımızın arkasındaki en büyük sebep bunlardır. İşin ekonomik boyutu var. Geldiğimiz mesafeler ortada. Türkiye'yi dünyada ilk 10'un içerisinde sokmak hedefimiz. G20 Zirvesi üyesi ülkelerinden birisi olursak bunlar da bu gayretle oldu.
* Beğendiğiniz liderler kimlerdir: Ben bunu geçmişinden bugüne bakmak gerekir. Her şeyden önce bizim için rehber diye baktığımızda geçmişten bugüne dediğimizde tek önderimiz sevgili peygamberimizdir. Adaletin timsali olarak Hz. Ömer çok önemli. Osmanlı'da Selçuklu'da örnek liderlerimiz. Gazi'nin dönemi var. Bunlar dönemlerin inşasını temin etmişler, damgalarını vurmuşlar. Bu şu anda yaşayan liderler noktasına baktığımızda şu andaki liderlerle oturuyoruz, konuşuyoruz dara zora giriyoruz. Bölgesel olarak öyle liderler var ki gerçekten gizli ajandası yok, öyle liderleri var ki gizli ajandası var. Körfez'de genç dinamik olmasıyla ilgili Şeyh Temim'i beğenirim. Avrupa'da ciddi manada lider krizi var. Avrupa'da şu lider örnektir diyemiyorum fakat başbakanlığımın ilk dönemlerinde Almanya'nın Şansölyesi Schröder'dir. Almanya için önemli bir liderdi. İtalya'da Berlusconi beğendiğim liderlerden biri olmuştur. İtalyanlarla işbirliğini o dönemde çok başarılı götürdük. Aynı şekilde bu dönemlere baktığımızda işbirliği yapma gücü itibariyle de İtalya'da Berlusconi ile attığımız adım, Afrika'ya doğru uzandığımızda işbirliği yapma noktasında olduğumuz ya da olabileceğimiz liderler var. Afrika hala bunun farkında değil. Son dönemde de Sayın Trump bu noktada önemli bir isim. Gizli ajandası yok, ne biliyorsa onu söyler. Bana karşı da açık ve net söyler ben de kendisine karşı açık ve net söylerim. Bir diğer isim de Putin'dir. O da bu noktada aynı şekilde ikili görüşmelerimizde gizli ajandamız yok, attığımız adımları açık ve net oyunlarımızı oynuyoruz. Bölgede barışı beraber sağlayacağız.
* Libya benzeri anlaşmalar: Kazan-kazan esasına dayalı olarak Akdeniz'deki bütün kıyıdaş ülkelerle adım atabiliriz. Yoksa hepsi benim olsun, bu mantıklı olmaz. Burada birlikte kazanma noktasında bizim tereddütümüz yok. Bu nokta da kıyıdaş ülkelere bunların bilgilerini veriyoruz. Asker gönderme konusunda, Rusya'dan bir güvenlik şirketi söz konusu. Eğer Libya bizden böyle bir talepte bulunursa biz Libya'ya da aynı şekilde elemanlarımızı gönderebiliriz. Bunlar bizimle mutabakat metnini imzaladıktan sonra önümüzde engel söz konusu değildir.
* AB'nin insan hakları tutumu: Bizim AB ile sürecimiz fiili olarak 1959'da resmi olarak 1963'te başladı. 1963'ten bu yana süreç ortada. AB hiçbir zaman bize samimi yaklaşmadı. Şu anda hala samimi yaklaşmıyor. Barış Pınarı Harekatı'nda sürekli AB üyesi ülkeler ve koalisyon güçleri içinde yer alan ülkeler ne yazık ki bizi arayıp, sizin Suriye'de ne işiniz var, Dörtlü Zirve'de aynısını söylediler, ben onlara 'Sizin orada ne işiniz var' dedim. Sınırınız var mı, bizim orada 911 km sınırımız var. Tabi ki biz orada olacağız. Bizim Suriye'nin topraklarında gözümüz yok. Bizim ülkemizde 4 milyon mülteci var. Bunların yaklaşık 3,5 milyonu Arap'tır, 150 bini Arani/Kendani, 300 bini de Kürt'tür. Biz bunları gönderebilirdik. Şu anda bu insanlar bize sığınmışlar, evsahipliğini yapıyoruz. Bütün bunlara rağmen AB ülkeleri bu sorularında hala devam ediyorlar. Benim ilk başbakan olduğum dönemde AB'nin yaklaşım tarzı daha olumlu gibiydi. Almanya'nın başında da Schörder, Fransa'nın başında Chirac vardı. Bize çok kalabalıksınız diyorlar ama gerçek Müslüman olmamız. AB içinde Müslüman ülke yok. Biz çekilelim diye bekliyorsanız sabrediyoruz, biz kendimiz çekilmeyeceğiz, siz göndereceksiniz. Bundan 17-18 sene önce AB'ye muhtaç bir Türkiye vardı, şimdi yok.
* Nobel Edebiyat Ödülü: Bu çok önemli bir sınavdı. Nobel'in de ne olduğunu ortaya koydu. Nobel kendini tüketmiş, kendini bitirmiştir. Tamemen siyasi, ideolojik davranan bir kuruluştur. Benim için Nobel'in hiçbir kıymeti yoktur. Türkiye olarak bu törene katılmayacağımızı açıkladık. Böyle bir katili ödüllendirmek, aslında zulm ile ortak hareket etmektir. Nobel zulme rıza zulümdürden hareketle buna ortak olmuştur. Biz bu tür bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Bu adamlar zaten mahkum edilmiş kişiler. Bunları metheden bir kişiye siz ödül veriyorsanız sizin artık uluslararası camiada takdir edilecek hiçbir yanınız kalmamış demektir. Aziz Sancar hocamıza vermiş ödül gibi tartışılacak hiçbir şey söz konusu değil. Kalkıp da böyle bir teröristleri kendi romanına yansıtanları, kullananları siz Nobel’e layık görürseniz bizim de sizi tanımamız mümkün değildir. Bir gün bana verirlerse almam, benim için bitmiştir, kıymeti kalmamıştır.
* En mutlu eden şey: Her ülkenin kendine has birçok özellikleri var. Öyle bir ülkeye gitmişsinizdir ki 20 önce farklıdır, 10 yıl önce gelişmişliğiyle farklı bir konuma gelmiştir. Belediye başkanı iken, başbakan iken gittiğimde ve cumhurbaşkanı olarak gittiğimde bakışım farklı olmuştur. O ülkeden gelenler de farklı bakıyorlar. Sürekli bir değişim, dönüşüm var. Bu değişim yoksa o ülkeler yerinde sayıyor. 20 önce gittiğim Çin ile bugünkü Çin bir değil. Amerika dahil öyle. ABD'de Manhattan'a gittiğinizde boğuluyorsunuz. Oralarda inşaat sektörü içinde olan hocalarımız çok daha iyi bilirler, o devasa binalar hakim. Hava sikülasyonu diye bir şey adeta yok. Washington'a dönüyorsunuz hava böyle değil. Aynı şekilde Almanya, Fransa değişik bir gelişme, yapılanma söz konusu. Bu değişim dönüşüm sürecinde liderlerin geliş gidişine göre çok şey değişiyor. Sosyal hayatta insanlara bakışının da değiştiğini görüyoruz. Almanya'da insan hakları noktasında, Fransa'da her şey çok çok iyi diyemem. Sarı Yeleklileri nereye yerleştireceksiniz? Bir bayanı yerlerde sürüklüyorlar. İnsan hakları nerede? Lafa gelince kimseye bırakmıyorlar. Sarı Yelekliler olayı Fransa'nın geleceği ile ilgili kara leke. Ama Türkiye'de Gezi olayı olunca yer yerinden oynadı. Fransa'da yapılanı bizim polisimiz yapsa yer yerinden oynar. Madden ve manen her türlü ele almak çok daha faydalı olacaktır.
* KYK borçlarının silinmesi: Bu şu anda gündemimizde, değerlendirmesini bütçeden sonra masaya yatıracağız. Öğrencilerimizin lehine olacak adımı atacağız. Burada özellikle kredi konusundaki derdimiz bursu her müracaat eden alıyor. Kredi olayı farklı. Borçlu olanların tamamiyle bu borçların silinmesi beklentisi olacaktır. O zaman kredi ya kalkacaktır burs verme noktasına gidilecektir. Değerlendirmesini yapıp o adımları atacağız.
* En büyük hayaliniz nedir?: Hedefimiz ülkemizi dünyada ilk 10'un içerisinde görmektir. Bu işin maddi bakışıdır. Bu bizim için çok önemli. Bu hedefe doğru gidiyoruz. 2023 hedefimiz var, 2071 hedefimiz var. Gelecek nesiller bizim dünyada Türkiye'nin belirleyici bir güç olma konusunda mesafe alacaktır. Barışın egemen olduğu bir dünya hep hayalimizdir. Bunu başarmamız lazım. Birçok ülkelerde hala emperyalizmin hakim ruhunu görüyoruz. Bundan kurtulmamız lazım. Afrika'da milli gelirin nerelerde olduğunu görüyoruz.
* Gençlerden beklenti: Özellikle benim 4 kelimem var. Oku, düşün, uygula, neticelendir. Bu 4 aşamayı yapınca başarıyı yakalarız. Rabbim bizlere okumayı emrediyor. Sevgili Peygamberimiz iyi ahlakı emrediyor. Bizim gençlerimiz içinden asla terörist çıkmamalı. Diyarbakır'daki annelerin halini görüyorsunuz. Bu gençler 13-14 yaşında dağlara kaçırıldı. Evladından mahrum olan annenin durumunu düşünün. Bu gençler bu hale nasıl getirildi? Biz bilgisayarıyla, kalem, kitapla hareket eden bir Türk gençliği istiyoruz. Biz de sizin hizmetkarınız olalım diyoruz. Fiziki mekanlar işi bitirmiyor. Yetişecek nesiller işi bitiriyor. Biz sizlere sırtımızı bu noktada dayayacağız. Sizlerle geleceğin ilk 10 içindeki Türkiyesini kuracağız.