Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan S-400 ile ilgili önemli açıklama
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Rusya lideri Vladimir Putin ile vardıkları ateşkes anlaşmasına rağmen rejimin İdlib'teki saldırılarına karşı teyakkuz halinde olacaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan s-400'ler konusunda son noktayı koyarak, "S-400 şu anda artık bizim malımız. Tamamı elimizde. Şu anda tamamı geldi. Nisandan itibaren de artık faal hale gelecek." dedi.
İşte Erdoğan'ın açıklamaları:
Bizim Rusya ile ilişkilerimiz 5 yıldır gayet iyi gidiyordu. Siz de memnundunuz. Türkiye de bundan hem ekonomik hem siyasal anlamda avantaj elde etti. Ne oldu da bu Aralık ayından itibaren Putin birden tavır değiştirdi?
"Aslında çok da bir farklılaşma olmadı. Zaman zaman uluslararası ilişkilerde buna benzer gelişmeler, iniş çıkışlar olabiliyor. Rusya ile olan belki de bizim en son düşünebileceğimiz bir konu olabilir bu. Niye derseniz; bizim şu anda Rusya ile olan ikili ilişkilerimiz hiçbir şeye benzemez. Bir taraftan savunma sanayiinde attığımız adımlar, bir taraftan nükleer enerjide attığımız adımlar, bir taraftan Türk Akımı konusunda attığımız adımlar, bir diğer taraftan turizmde attığımız adımlar… Tabi bunların çok çok büyük önemi haiz. İkili ilişkilerimizin geldiği bu noktalarda bir de üçüncü ülkelerde beraber atabileceğimiz adımların planlamasını yaptığımız dönemi yaşıyoruz. Yani onun için de herhalde bir yerden şöyle kara kediler girmiş olabilir."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuyla ilgili "İsrail olabilir mi?" sorusuna, "Yok, o kadar zayıf değil." yanıtını verdi."
KONTROL NOKTALARININ DURUMU
Kontrol noktalarımız var. Bunların durumu, akıbeti ne olacak?
"Malum, toplamda 12 gözlem noktası var. Tabi bu gözlem noktaları bizim için çok çok önemli. 12 gözlem noktasının dışında tabi aşağıda da gözlem önem ifade ediyor. Bu durumların hepsi de aynen şu andaki durum gibi korunacaktır. Şu anda herhangi bir değişiklik söz konusu değil.
MÜDAHALE EDERİZ
Ateşkes çıktı görüşmeden. Fakat uzlaşma olsa bile bir mücadele ve
müzakere içeren süreç başladığını görüyoruz. Bu kapsamda İdlib
krizi tam olarak bitti diyebilir miyiz?
Yani biz şu anda işi o kadar sağlama aldık ki her an Sayın Başkan'la irtibat halinde olacağım. Dışişleri Bakanımız aynı şekilde muhatabıyla, Milli Savunma Bakanımız muhatabıyla, Milli İstihbarat Başkanımız muhatabıyla sık sık görüşmek suretiyle bu ilişkiyi sürekli diri tutacağız. Bir yerde çatlak patlak olduğu anda hemen konuya müdahale edeceğiz. Tabi aramızda her şey yazı ile olmuyor, söz ile olanlar da var. Burada bu kararlılığımızı teyit ettik.
S-400 VE PATRIOT KONUSU
Rusya geçmişte hassas konularda verdiği sözleri yerine getirmemiş,
taahhütlerini tutmamıştı. Buna benzer bir durum Libya'dan Suriye'ye
kadar olan coğrafyada yine Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye
düşürecek mi? Böyle politikalar sürdürürse Rusya Federasyonu S400
gibi kritik hayati projeler bundan etkilenir mi?
S400 şu anda artık bizim malımız. Bir taraftan S400 ile ilgili eğitim çalışmaları vesaire bunlar devam ediyor. S400'ü büyük oranda teslim almış vaziyetteyiz. Tamamı elimizde. Şu anda tamamı geldi. Nisandan itibaren de artık faal hale gelecek. Ama yine söyleyeyim, dün de söyledim yetkililerine; Amerikalılara 'Eğer bize Patriot verirseniz biz sizden de Patriot alırız.' dedik.
REJİM, RUSYA'DAN GELEN TALİMATA DİRENEMEZ
M4'ün altı 6-6 12 kilometre olmak üzere güvenli koridor olması
konusunda Türkiye'nin beklentisi nedir? Biz uçuşa yasak bölgede
istemiştik çünkü. Nasıl bir isteğiniz var bu konuda. İkincisi de M5
karayolundaki sorun nasıl çözülecek? Bir de sonuç itibarıyla Esad
rejimine hiç güven olmadığı ortada. Rusya nasıl dizginleyecek?
Bununla birlikte acaba görüşmeler boyunca Esad tarafıyla bir
görüşmesi oldu mu?
M4 karayolunun kuzeyinde 6 kilometre ve güneyinde 6 kilometre derinliğindeki alanda bir güvenli koridor tesis edilecek. Burada aynı zamanda kendileriyle devriye sistemini de çalıştırmaya başlayacağız. Bu zaten aynı zamanda Türkiye ve Rusya olarak bir dayanışmayı ortaya koyuyor. Rejim bu noktalarda zaten Rusya'dan gelecek herhangi bir talimata karşı çok fazla direnmez. Nitekim bugün mesela biz çalışmalarımızı bitirdik. Bir an önce de ateşkesle ilgili adım atılmış oldu ve 6 Mart 2020 saat 00.01 itibarıyla bu yürürlüğe girdi. Her şey oldu ki orada da imzalar atıldı. Savunma Bakanlarımız imzaları attı. Dışişleri Bakanlarımız da açıklamayı yaptı. Bundan sonra da ayrıca işin esas ve usulleri hakkında burada bir hafta kadar bazı çalışmalar yürütecekler.
BATI ÇOK YÜZLÜ
Mültecilerle ilgili soru sormak istiyorum. Hem mutabakatta hem de
basın toplantısında dile getirildi. Yalnız acil durum var sahada.
Siz daha önce orada briket evlerden bahsetmiştiniz. İdlib'in
kuzeyinde yüz binlerce mülteci kötü koşullarda. Bu konuda kriz
olduğunda Avrupa Birliği'nden destek gelmişti. Aynı şekilde hem
Resulayn ve Tel Abyad arasındaki bölgeye bir güvenli bölge inşa
etmek için daha önce uluslararası camiaya çağrı yapmıştınız. Orada
bir uluslararası donörler olması konusunda bir destek alınacak mı,
orada acilen güvenli bölgede inşa çalışması yapılabilecek mi?
Batı maalesef çok yüzlü. Yunanistan'a hemen anında 700 milyon avro söz verdiler; "350'sini hemen gönderelim, 350'sini de sonra gönderelim." dediler. Bırakın 700 milyon avroyu, Şansölye bize 25 milyon avrodan bahsetti ama ondan da maalesef henüz bir ses çıkmadı. Avrupa Birliği'nden gerek Konsey Başkanı Sayın Charles Michel olsun gerek Komisyon Başkanı Sayın Ursula von der Leyen olsun onlar da bazı sözler verdiler. Onlardan da bir netice çıkar mı çıkmaz mı bilmiyorum ama Sayın Bakanımızla da bazı görüşmeleri oldu. Gelse de gelmese de biz bu kadar seviye kaybına uğramış değiliz, Allah'ın izniyle bu işi hallederiz. Mesela basın mensuplarını o briket barakaların yapıldığı yere bir götürmek lazım. Oraları görmek lazım. 25-30 metrekarelik yapılar. İstiyoruz ki oralarda Suriyeli kardeşlerimiz daha iyi koşullarda yaşasın, yani biraz daha konforlu olsun. Duruma göre biz farklı ekip de ayarlar oradaki briket barakaları bir an önce bitirip o insanları oralara yerleştiririz.
MİÇOTAKİS İLE AYNI FOTOĞRAF KARESİNE GİRMEM
Açık kapı politikasına geçildiği andan itibaren İdlib'i Avrupa'ya
bağladığınız şeklinde bir tespitiniz oldu. Bu tespit bağlamında
Avrupa Birliği'nden hangi adımlar gelirse bu açık kapı politikasını
gözden geçirebilecek bir süreç başlar? Yoksa artık geri dönülemez
bir noktada mıdır? Bir de CHP ile ilgili olarak bir soru sormak
istiyorum; Genel Başkanı ısrarla rejimle görüşmeden söz ediyor.
Aynı şekilde "Askerimizin Suriye'de ne işi var?" diye başlayan
söylemini, "Rejim kendi toprağını savunuyor zaten" diye ifade
ediyor. Bunlar rasyonel siyasette bir karşılığı olmayan sözler.
Sizce CHP'yi ne motive ediyor, ne azmettiriyor? Yani nasıl bir arka
planı var?
Her şeyden önce bizim Yunanistan tarafı ile bu süreçte "Açık kapı artık kapalı mı?" bunu tartışacak zamanımız yok, o iş bitti. Biz kapıları açtık şu anda. Mülteciler gidebildiği kadar gidecek biz bunları zorla ülkemizden de çıkartmıyoruz. Kendi arzularıyla kendi istekleriyle bu insanlar çıkıyorlar. Ama tabi Yunanistan bunlara zulmediyor. Takip ettiğim kadarıyla, en son 5 tane vaka vardı öldürdükleri. Tüm bunların yanında tabi şişleyerek batırdıkları botlar da bunların yine çok gaddar yaklaşımlarıdır. Tabi bakıyorsunuz bunlar Avrupa Birliği'nden gelenleri böyle farklı yerlerde gezdirip öbür taraftan da maalesef bu uygulamaları sürdürüyorlar.
Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov bize "Sofya'da bir toplantı yapalım" dedi. Buna Yunanistan Başbakanı Miçotakis'i de davet etmek istedi. O gün iki tane ölüm vakası vardı. Bu olaydan sonra ben de kendisine dedim ki "Miçotakis'in olduğu yere gelmem ve onunla aynı fotoğraf karesinin içerisine de girmem." O gece çok konuştuk, çok ikna etmeye çalıştılar ve sonra iptal edildi. Zira bu işler bu kadar ucuz değil. İnsan hayatının bu kadar ucuz olmadığını bu siyasetçilerin bilmesi lazım. Dolayısıyla bunlar olmamış olsa belki bu süreç çok daha farklı akacaktı.
CHP, FELAKETİ YAŞIYOR
CHP'deki ruh halini benim anlatmam doğru olur mu? Bunlar adeta deli
dumrul misali felaket yaşıyorlar. Ve şu an itibarıyla, bu sabah
gerek avukatım olsun gerek yargı olsun bu şahıs ile ilgili bu
davaları açtılar. Yani dokunulmazlığının kaldırılmasına varıncaya
kadar bu süreci takip edecekler. Ben Türkiye Cumhuriyeti'nin
Cumhurbaşkanıyım. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanına kalkıp da bu
tür edepten, ahlaktan yoksun, böyle akla hayale gelmeyecek
hakaretleri yapmaya ne yasalarımız ne örfümüz ne adetimiz müsaade
eder. Tabi dün TBMM bugüne kadar yaşamadığı bir tabloyu yaşadı.
Ülkemizde parlamentonun böyle tabloyu yaşamasını hiç istemezdik.
Ama bu tabloyu yaşayan ve yaşatanlara önce o partinin başındaki
şahsın gereken bedeli ödetmesi lazım. Onu da geçiyorum, dikkat edin
bu şahıs her yönüyle her an her yerde maalesef birçok sakatlıklar
yapıyor. Arifiye olayının perde arkasında da var. Kendisini şöhret
yapabilmek veya bir karşılık bulabilmek için sırtına bir tişört
giyiniyor. Yanına aldığı şöyle bir elli yüz kişiyle gidip devasa
bir yatırımı karalamanın, lekelemenin neticesini toparlamak
istiyor. Tabi bu CHP'nin sorunudur ve milletimiz de bunlara vakti
saati geldiğinde gereğini yapacaktır. Biz de yargıda konuyla ilgili
gereğini yapacağız ve yapıyoruz.
KARŞIMIZDA RUSYA YOK, REJİM VAR
İdlib'deki kalleş saldırının ardından "bu saldırı 15 Temmuz
hain darbe girişiminin bir devamı" olarak nitelendirdiniz.
Tam olarak ne oldu?
Türkiye'yi tökezletme girişimlerini biz püskürttükçe saldırılar şekil değiştiriyor. 15 Temmuz'da FETÖ'cü darbecilere karşı ülkemizi nasıl savunduysak, koruduysak, Suriye'de de aynı şey sebeple bulunuyoruz. Şimdi de İdlib'de farklı bir olay sahnelenmeye çalışılıyor. Olay Rusya ile Türkiye arasındaki olay değil. Bizim burada karşımızda Rusya yok, burada bizim karşımızda rejim var. Bu rejim şu anda maalesef öyle bir süreci yaşıyor ve yaşatıyor ki maalesef bölgede bugüne kadar kendi halkına acımasızca zulmeden bir rejim. Kendi halkına bu kadar acımasızca zulmeden bu rejim önce El Bab'da, Cerablus'da bütün bizim sınır bölgelerinden bizi hep rahatsız etti. Her zaman buralardan saldırdı ve birçok kayıplarımız oldu, yüzlerce… Uyarılarımız hep yapıldı ama bu uyarılara rağmen durmadı. Ondan sonra ne oldu? Afrin'e geldi. Afrin'de aynı durum oldu. Ve Afrin'de de gereği yapıldı. Afrin'den sonra da işin buraya gelişi, İdlib'den bize olması muhtemel bir saldırıydı ve bu da oldu. Bu saldırının illa silahlı saldırı olması şart değil. Buradan milyonu aşkın insan bizim sınırlarımıza doğru iltica ediyorsa, göç hareketi başladıysa biz buna seyirci kalamayız. "Bunlar da gelsin" diyemeyiz. Buradaki sıkıntının temelinde şu anda göç yatıyor. Ve bu bir düzensiz göçtür. Bu düzensiz göçün önünde tabi durmamız gerekiyor. Bunların da Türkiye'ye girdiğini düşünün… Bu size 5-5,5 milyon mülteci demek. Bunun altından Türkiye nasıl kalkacak? Şu andaki adımın temelinde aslında yoğun göç hareketi var. Bu göç hareketini de tabi ki durdurmamız gerekiyordu ve bunu bu şekilde durdurmuş olduk. Ve şu an itibarıyla bu ateşkes adımı, bu atılan imzalar sahiplenildiği takdirde ki şöyle bir hafta içerisinde işte bunların usul esas konuları üzerindeki çalışmalar da yapılacak ve bu çok daha temelli bir yere inşallah oturmuş olur.
LİBYA MESELESİ
Bahar Kalkanı Harekatı ile birlikte Amerikan cenahında da bir
hareketlenme oldu. Pompeo'nun sözde de olsa bir destek beyanı oldu.
James Jeffrey geldi, Hatay sınırımızda boy gösterdi, birtakım
söylemlerde bulundu. Acaba bu gelinen noktadan sonra hem
Türk-Amerikan ilişkilerinde hem de Suriye meselesi bağlamında
Birleşmiş Milletler'i harekete geçirme olabilir. Mesela olumlu
yönde bir ivme bekliyor musunuz?
Şimdi sözde güzel şeyler var ama uygulamada ne getirir ne götürür onu şu anda bilemiyorum. İşte dün akşam Büyükelçi ile beraber Birleşmiş Milletler Temsilcileri de bizdeydi. Onlarla da uzunca durum değerlendirmesi yaptık. Bu durum değerlendirmesinde de kendileri birçok destek vaadinde bulundular. Temennim odur ki bu destekler yerine gelir; tabi bu destekler Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde olabilecek veya atılabilecek adımlar olur. Bunun yanında bugünkü ateşkes olmayıp da süreç aynen devam etmiş olsaydı birçok silah mühimmat araç gereç vesaire destekleri olabilirdi. Ama şu an itibarıyla bize Amerika'dan gelmiş herhangi bir destek söz konusu değildir. Fakat tabi önümüzde şimdi bir de Libya meselesi var. Libya'da da yine bizim Amerika ile görüşmelerimiz var. Libya hakkında aynı şekilde Rusya ile de görüşmelerimiz var. Şimdi bugün tabi Rusya'dan Wagner konusunda olumlu bazı beyanlar aldık. Temenni ederiz ki bu hayata geçer. Eğer hayata geçerse o zaman Libya'da bizim işimiz de kolay olacak, Sarrac'ın işi de kolay olacak.
MİT AÇIKLAMASI
Milli İstihbarat Teşkilatı sizin döneminizle birlikte halk
tarafından da sevilen bir kurum haline geldi. Eski yıllar, yeni
yıllar ve yurt içinde, yurt dışında hakikaten Türkiye'nin
menfaatlerine olacak faaliyetlerde bulunuyor. Birçok ülkede de
Milli İstihbarat Teşkilatı var. Hiçbir ülkede bu teşkilatın
mensupları deşifre edilmiyor. Bunun büyük cezaları var. Fakat bizde
içeride birileri ısrarla teşkilat mensuplarını deşifre etmeye
çalışıyor, ailelerini deşifre etmeye çalışıyor. Bu faaliyetler
hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bu faaliyetler hakkında çok fazla şey düşünmeme gerek yok. Zaten yargı gerekli adımı attı. Gelişmeleri biz de yakından takip ediyoruz."