Cumhurbaşkanı Erdoğan Kılıçdaroğlu'nu yerden yere vurdu

AK Parti Grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Kemal Kılıçdaroğlu'nu şehitler tepesi sözleri nedeniyle eleştirirken oldukça sert açıklamalarda bulundu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu'nun İdlib meselesi üzerinden eleştirileri için "Türkiye’nin bu tarihi mücadelesini sürekli fitneyle iftirayla lekelemeye çalışan her kim olursa olsun haysiyetsizdir, onursuzdur, şerefsizdir, alçaktır, haindir" ifadelerini kullandı. 

"Sürekli kendini bu ülkenin cumhurbaşkanı yerine koyarak ahkamlar kesiyor. Kılıçdaroğlu bu ülkenin yönetiminde sorumluluk istiyorsa kendisine bunu hemen göstereyim. Bu iş birilerini öne sürüp arkadan kıs kıs gülmek olmaz" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan "2023 yılında bu ülkede bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Yüreğin yetiyorsa çıkarsın meydana ‘ben ülkeyi yönetmeye talibim’ dersin" sözleriyle Kılıçdaroğlu'na meydan okudu.

İşte Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kılıçdaroğlu'na verdiği cevaplar: 

BAY KEMAL'İN YERİ ESED'İN YANIDIR

Ben “Şehitler Tepesi boş kalmayacak” dedim, diyorum, diyeceğim. Tabi bunlar onurlu tavırlar. Fakat hayatta “Biçbir laftan tiksinmedim şehitler ölmez vatan bölünmezden tiksindiğim kadar” diyenlere bir şey ifade etmiyor. Çünkü bu zihniyet “bugün Suriye’ye savaş açsak banko Esad’ı tutarım” diyerek karşımıza sürekli terör örgütlerinin tezleriyle çıkarak yerini yıllar önce zaten belli etmiştir. Kimin nerede olduğunu çok dikkatle takip etmemiz lazım. Bay Kemal’in yeri bellidir. Bay Kemal’in yeri ne vatandır, ne millettir. Onun yeri Esed’in yanıdır. Bir de onu tavsiye ediyor ya buyur sen git. Zaten yanında da bay monşerler var. Güzel bir yolculuğu gerçekleştirirsin. CHP Genel Başkanı'nın hezeyanlarına cevap vermek gerçekten ağrıma gidiyor. Bir yere kadar siyasetin cilvesi kadar tahammül etmek mümkündür. Ama artık mesele doğrudan istikbalimize saldırı noktasına gelmiştir. Kendisi bizi tahrik ettiğini sanarken, aslında ülkemize olan kinini kusuyor.

PKK'DAN FETÖ'SÜNE KADAR KILIÇDAROĞLU'NU ŞÜKRANLA İZLİYORLAR

Zaman zaman Kılıçdaroğlu’nun ülkemizin Suriye meselesinden Akdeniz’deki politikalarına kadar hayati politikalarının söz konusu olduğunda söylediği sözleri acaba kimler keyifle dinliyordur diye merak ediyorum. Önümüzdeki fotoğrafa baktığımızda cevap hemen karşımıza çıkıyor. Mesela Esed, tarifsiz bir şekilde takip ediyordur. Hafter, alkışlayarak dinliyordur. PKK’sından FETÖ’süne kadar tüm terör örgütleri Kılıçdaroğlu’nu şükranla izliyordur. Amerika’daki Avrupa’daki Rusya’daki İran’daki bazı çevreler takdirle takip ediyordur. Bu zatın ağzından ülkemizin ve milletimizin menfaatlerini savunma anlamında tek kelime çıkmazken her sözü ve tutumuyla karşımızdakilere destek veriyor. Bu zat, dün de çıkmış kürsüne o gece neredeydiniz diye soruyor. Madem merak ediyor söyleyeyim. O gece bu ülkenin cumhurbaşkanı sabaha kadar görevinin başındaydı. Ertesi gün erken saatlerden itibaren de hiç ara vermeden cumhuriyet tarihinin liderler düzeyindeki telefon diplomasisini yürüterek görevine devam ediyor. O gece bu ülkenin Meclis Başkanı, Cumhurbaşkanı Yardımcısı, Milli Savunma Bakanı, diğer bakanlarımız, MİT Başkanımız ve diğer tüm sorumlular görevlerinin başındaydı. Genelkurmay başkanı, Kara Hava Kuvvetleri komutanı, diğer tüm komutanlar görevinin başındaydı. TSK’nın tüm mensupları görevinin başındaydı. Sağlık kurumlarından güvenlik birimlerimize kadar herkes görevinin başındaydı.

BENDEN TELEFON BEKLİYORMUŞ!

Kılıçdaroğlu CHP Genel Merkezi'nde kahve içip televizyon seyrederken, ülkeyi yönetenler şehitlerimizin kanını yerde bırakmamak için canla başla çalışıyordu. Benden telefon bekliyormuş. Eğer çok merak ediyorsan nasıl ki sayın Bahçeli ile telefon diplomasimizi yürüttük. Nasıl ki Meral hanımla bunu görüştük. Karamollaoğlu ile görüştük sen de arardın gerekli bilgiyi verirdik. Cumhurbaşkanlığı makamı seni arayacak bilgi verecek, bu bir defa protokol anlayışına da sığmaz. Sen ara, niye aramıyorsun?

Hatay Valimizden İletişim Başkanlığına bakanlığımıza kadar her seviyede bilgiler milletimizle paylaşılmıştır. CHP başındaki zat o sırada kim bilir hangi sinsiliklerin peşinde olduğu için kimin çalıştığını takip edememiş olabilir. Ama milletimiz her şeyi başından sonuna kadar izlemiş, takip etmiştir. Bir yandan Esed’le dans eden, öteki tarafla “Türkiye’nin Suriye’de ne işi var” diyen, beri tarafta niye diplomasiyi kullanmıyorsunuz dokundurması yapan kişi Türkiye’nin çıkarları nerede göremez.

Ülkemizin haklarını savunmak için dünyanın dört bir yanını nasıl hallaç pamuğu gibi attıysak bugün de her yere gitmekten imtina etmeyiz. Türkiye dün Çanakkale’de de emperyalistlere karşı mücadele ediyordu, bugün Suriye sınırında da emperyalistlere karşı mücadele ediyor. Kılıçdaroğlu, Gazi Mustafa Kemal’in vatan toprağı olan Çanakkale’yi savunduğu dönemde İdlib’in de vatan toprağı olduğunu bilmiyor. Yolu Çanakkale’ye düşerse İdlib doğumlu şehitleri belki utanır da yüzü kızarır. Türkiye bir asır önceki o destanları sadece cephede düşmana karşı savaşarak değil, aynı zamanda bu destekçileri hüsrana uğratarak da kazanmıştır. Atatürk, nutkunda cepheleri görünüşteki cephe ve iç cephe olarak ikiye ayırıyor. Asıl cepheyi bütün ülkenin aynı fikir ve kanaat de kurduğu iç cephe olarak gören Atatürk, görünüşteki cepheyi de ordumuzun düşman karşısında sergilediği gücü olarak görüyor. Gazi Mustafa Kemal’e göre iç cephe çözülmediği sürece, hiçbir güç ülkeyi ve milleti mahvedemez. Yine gazinin ifadesiyle, “Düşmanlarımız bizi içten yıkmaya çalışıyor. İçimize kadar sokulabilen bozguncu mikropların ajanların varlığını iddia etmek yerindedir” Kılıçdaroğlu ve ekibi, ülkemizin iç cephesine, doğrudan kardeşliğine saldırıyor. Bunu da tamamen kasıtlı bir şekilde yapıyorlar. Dün olduğu gibi bugün de verdiğimiz mücadelede hem sahada zafere yürüyeceğiz ülkemizi hedeflerine ulaştıracağız. Esasen bu zatın gönlünün başka yerlerde olduğunu biliyoruz. Mevcut tutumuyla, Esed’in Suriye’de İsrail’in Filistin’de yapmaya çalıştığı insansızlaştırma politikasına destek veren bir yerde durmakta.

YÜREĞİN YETİYORSA ÇIKARSIN MEYDANA

Türkiye’nin bu tarihi mücadelesini sürekli fitneyle iftirayla lekelemeye çalışan her kim olursa olsun haysiyetsizdir, onursuzdur, şerefsizdir, alçaktır, haindir. Bir insanın kendi ülkesine ve milletine böylesine derin bir kin beslemesi için ya geçmişte ağır bir travma yaşaması ya da daha başka bir çıkar hesabının pençesine düşmüş olması lazım. Sanıyorum karşımızdaki zatta her iki durum birden söz konusudur. Sürekli kendini bu ülkenin cumhurbaşkanı yerine koyarak ahkamlar kesiyor. Kılıçdaroğlu bu ülkenin yönetiminde sorumluluk istiyorsa kendisine bunu hemen göstereyim. Bu iş birilerini öne sürüp arkadan kıs kıs gülmek olmaz. 2023 yılında bu ülkede bir cumhurbaşkanlığı seçimi var. Yüreğin yetiyorsa çıkarsın meydana ‘ben ülkeyi yönetmeye talibim’ dersin. Milletten yetkiyi alabilirsen de söylediklerini yaparsın. Olay bu kadar basit. Ama o güne kadar bu zata düşen görev, sorumluluk sahiplerine destek vermektir. Bunu yapamıyorsa sükut etmesine razıyız. Yeter ki milletimizin acılı yüreğini karartmasın, sinirlerini germesin, tepesini attırmasın.

Suriye’deki durum yeni acılar, yeni trajedilerle giderek daha kötüleşiyor. Bugüne kadar rejim 3 bin 200’ün unsurunu, 160’a yakın tankını, çok namlulu roketatarlarını kaybetmiştir. Bizim savaşmayı bilmeyen değil, savaşmak istemeyen bir ülke olduğumuzu bir kez daha herkese ispatladığımıza inanıyorum.