Koronavirüs hastasından doktorları ağlatan not

Koronavirüs tedavisine alınan müzisyen, durumu ağırlaşınca yoğun bakıma kaldırıldı. Zamanla iyileşen müzisyenin yazdığı notu okuyan doktorlar gözyaşlarına engel olamadı.

41 yaşındaki müzisyen, yüksek ateş ve öksürük semptomlarıyla Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne başvurdu. Koronavirüs tedavisine alınan müzisyen, durumu ağırlaşınca yoğun bakıma kaldırıldı. Zamanla iyileşen müzisyen, henüz konuşmakta güçlük çektiği için not yazdı. Notu okuyan doktorlar gözyaşlarına engel olamadı. Notta şu satırlar yazıyordu: “Eşim meraktan ölmüştür, servise çıkacağımı arayıp söylerseniz ömür boyu duacınız olurum.”


Birçok ünlü ismin orkestrasında şeflik yapmış, kendi müzik grubu ile de albümler çıkarmış bir müzisyendi. Öksürük ve yüksek ateş semptomları ile geçen hafta Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne geldi. İlk muayenesi ile birlikte tanı kondu: CovId-19 virüsüne yakalanmıştı. 41 yaşındaydı, durumu ağır gözükmüyordu. Servise alındı. Tedavisi sürdüğü sırada, durumu ciddileşti. Nefes almakta güçlük çekiyordu. Yoğun bakım servisine kaldırıldı. Müdahalelere rağmen durumu anbean kötüye gidiyordu. Entübe edildi, solunum cihazına bağlandı. Solunum cihazındaki 9’uncu gününde sağlık durumundaki düzelme doktorları tarafından fark edildi. 

HAYATA İLK BAKIŞ

Hastayı uyandırma kararı alındı. Hayata gözlerini açtığı ilk anlardı. Karşısında yoğun bakım ünitesindeki bir asistan doktor vardı. 20’li yaşların sonlarındaki doktor ile hastası göz gözeydi. Gülümseyerek, şefkatle hastasına baktı. Hayata gözlerini açan her hasta, onların çalışma azmine umut, direnç oluyordu. Hastası bir şeyler konuşmak, anlatmak istiyordu. Ancak solunum cihazından henüz ayrılmadığı için bunu başaramıyordu. Asistan doktor, hastasının çaresizliğinin farkındaydı. Hemen bir kâğıt-kalem aldı, hastasına uzattı. “Buraya yaz” dedi. 

‘EŞİM MERAKTAN ÖLMÜŞTÜR’

Yerinden bile doğrulamadan titreyen parmakları ile yazdı: “Eşim meraktan ölmüştür, yarın ya da öbür gün servise çıkacağımı arayıp söylerseniz ömür boyu duacınız olurum.” Koruyucu maske bile asistan doktorun gözyaşlarını saklayamamıştı. Telefonla hastasının eşini aradı, müjdeyi verdi. Konuştuğum asistan doktor, Twitter’da Aleksandr Bogdanov nick’iyle yazıyor. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde asistan doktor. İlk günden beri koronavirüs hakkında yapıcı eleştirlerde bulunuyor, eksikleri ve yaşananları anlatmaya çabalıyor. 

YOĞUN BAKIMDA 24 SAAT

O hastanenin yoğun bakım ünitesinde görev yapan doktorlardan sadece biri. Yoğun bakım ünitesindeki 24 saatlerini soruyorum, anlatıyor:

“Çalışma saatlerimizi azalttık. Bunun sebebi diğer ülkelerde gördük ki, bir sağlık çalışanın, çalışma saati arttığı sürece enfekte olma riski yükseliyor. Bunun için 12-16 saat arası çalışıp 24-36 saat gibi zaman aralıklarında dinleniyoruz. Hastaneye geldiğimizde diğer arkadaşlarımızdan nöbeti devralmadan önce koruyucu elbiselerimizi, ekipmanımızı giyiyoruz. Sonrasında hastaların genel durumunu değerlendiriyoruz. Gün böyle başlıyor. Günümüzün büyük bölümü yoğun bakım ünitesinde geçiyor. Giydiğimiz koruyucu ekipmanlar insanın hareketlerini ve hayatın olağan seyrini kısıtlayan şeyler. Yaklaşık bir saat sonra baş ağrısı nüksediyor hepimizde. Doğal ortama her bunaldığında çıkmak mümkün değil. Çünkü bunu yaptığınız takdirde, koruyucu ekipmanınızı tümüyle değiştirmek zorundasınız. Böyle bir imkânımız da yok. Genellikle 3-4 saat sonra dışarı, hava almaya çıkıyoruz.” 

‘EZBER BOZAN BİR VİRÜS’

Ezberleri bozan bir virüsle karşı karşıya olduklarının altını çizdikten sonra şöyle devam ediyor: “Virüsün kendisi özelinde, tedavi protokollerine uymayan şartlar gelişebiliyor. Normalde akciğerdeki solunum yetersizliklerinde işe yarayan kimi yöntemler bu virüs karşısında işe yaramıyor. Hastalığın günlük seyride ani değişiklikler gösterebiliyor. Onun için sürekli hastaları kontrol altında tutuyoruz” diyor.

‘SALGIN TEK ELDEN YÖNETİLMELİ’

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’nde en büyük ameliyathanede yoğun bakım ünitesine çevrilmiş durumda. Şu anki şartlar altında hastaların tümüyle ilgilenebildiklerinin altını çizerken Türkiye’nin yarın öbür gün İtalya-İspanya gibi ülkeler gibi olmaması için ‘Evde kal’ çağrılarına uyulmasına ve enfekte sayısının yükselmemesi gerektiğini vurguluyor. Koronavirüsün ilk çıktığı andan beri yoğun bakım ünitesinde gece gündüz geçiren bu asistan doktor, şu uyarıyı yapıyor: 

“10 yıldır depoda duran solunum cihazlarını çıkarttık. Ancak ileride bunlar da yetersiz gelebilir. Onun için solunum cihazlarının üretilmesi şart. Bir de korona ile mücadelede sağlık sisteminde tek merkezli bir yönetim olması gerekiyor. Henüz özel hastaneler bu sisteme tam olarak entegre değil. Bu hastanelerde solunum cihazları ve yoğun bakım yatak sayıları epeyce fazla. Şimdiden ilerleyen dönemlerde oluşabilecek sıkıntılı durumlar için önlem alınması, o hastanelerin etkin bir şekilde kullanılması gerekiyor.”