Süleyman Özışık'tan ahlaksızlara sert sözler! Ölümden keyif alınır mı?
Gazeteci Süleyman Özışık depremin hemen ardından depremi İzmir'e layık görenlere sert sözlerle yüklendi.
Gazeteci Süleyman Özışık depremin hemen ardından depremi 'Gavur' yaftası yapıştırarak İzmir'e layık olduğunu dile getirnleri köşesine taşıdı.
İşte gazeteci Özışık bugünkü köşe yazısı;
Son aylarda yaşadıklarımız tek kelimeyle inanılmaz. Dünyanın da
başına musallat olan görünmez bir tehdit nedeniyle ülke olarak
dehşet verici günlerden geçiyoruz.
Her gün neredeyse 70-75 insanımızın canı bedeninden akıp gidiyor.
Elimizden bir şey gelmediği için olanı biteni duygusuz bir yüz
ifadesiyle takip etmekle yetiniyoruz. Kendimizi bu görünmez
tehditten korumak için aylardır sokaklarda Mezdeke gibi
dolaşıyoruz.
Ha bitti, ha bitecek derken bu kez aslında beklediğimiz ama ne
zaman geleceğini tahmin edemediğimiz başka bir ölüm üzerimize
çığlıklar atarak geliyor.
Deprem!
Yerin bilmem kaç kilometre altından bir vuruyor, birkaç saniye
içinde dünyamızın da hayatımızın da altını üstüne getiriyor.
Neredeyse acıdan inleyecek kadar canımız yanıyor.
Düşünsenize...
Virüs nedeniyle dışarı çıkmamız, deprem nedeniyle evlere girmemiz
yasak! Sanki kıyamet kapıda ve tepemize çökmek için
bekliyor.
Ne yazıktır ki tüm bu vahşi gelişmeler bile birilerine insan
olduğunu hatırlatmaya yetmiyor. İnsanlığımız, onun öfkesiyle bunun
intikam duyguları arasında âdeta imdat çığlıkları atıyor.
Bu nasıl bir öfkedir, nasıl bir intikam duygusudur inanın
anlamıyorum, anlayamıyorum. Âdeta ateşe sürülmüş kuru bir dal gibi
tutuşup alevleniyorlar.
Şeref, namus, onur ve vicdan...
Bir insanın değerleri bunlarla ölçülür. Ama bu değerlerin bırakın
herhangi birini, herhangi bir değerin milyonda birini bile
taşımıyorlar.
İzmir'de bir zelzele oluyor, binlercesi aynı namludan çıkmış bir
kurşun gibi harekete geçip nefret kusuyor. Yazdıkları mesajlar
sinir bozucu ve mide bulandırıcı ama belli ki niyetleri bunu
başarabilmek.
Kimileri ölümleri müstahak görüyor, "Gâvur" sözüne vurgu
yaparak koca bir şehri topyekûn gayrimüslim ilan ediyor. Kimileri
ise depremin oluşunu iktidara bağlayıp kâğıda kaleme gelmez
küfürler savuruyor, "Bu deprem niye bağnazların yaşadığı doğu
illerinde yaşanmadı" diye hayıflanıyor.
Bir başka örnek...
Kendileri gibi yaşamayan, kendileri gibi düşünmeyen ve kendilerinin
bulunduğu siyaset sokağında kendileri gibi slogan atmayan karşı
mahalleden biri, virüs nedeniyle hayatını kaybediyor.
Başlıyorlar küfür ve hakaretlerle saldırmaya. Hem de cansız, ruhsuz
kalmış savunmasız bir bedene...
Dahası...
Hayatını kaybeden insanların acılarını yaşamalarına bile zaman
tanımıyorlar.
Anayasa profesörü Burhan Kuzu Hoca'nın vefat haberinde de bunu
görüp yaşadık. Tam da yukarıda söylediğim gibi, kendileri kadar
"uğursuz" olan iğrenç mesajlarla ortalığı inletip
durdular!..
Deprem bölgesinde hayat kurtarmak için çırpınan köpekler kadar bile
insani davranamadılar.
Her iki kesimin de saplantı hâline getirdikleri bir hedefleri var.
Nefret ettikleri karşı kesimin canını yakmak. Karşı mahallelerde
yaşıyor, birbirleri gibi düşünmüyor, aynı değerlere inanmıyorlar.
Ama kahır zamanlarında inanılmaz bir şekilde aynı saflarda
toplanabiliyorlar.
Çünkü onları bir araya getiren tek şey var.
Kötülük!
Biliyorum, pek çoğunuz bunların azınlık olduğunu söyleyecek ve
aldırmama tavsiyesinde bulunacak.
Ama değil...
Çünkü bunlar içimizdeki en tehlikeli aptallar grubunu oluşturuyor.
Birileri acı çekerken bunların bir zafer edasıyla kahkaha atması
insanlığımıza en sert ve en hasar verici darbeleri indiriyor. Çünkü
bunların yaptıkları, bizi çepeçevre saran hain gruplara bölünmemiz
anlamında ümit vadediyor.
Şunu tüm samimiyetimle söylemeliyim ki...
İster sağcı ister solcu olsun. İster inançlı ister inançsız olsun.
Bunların arasında zerre-i miskal fark yok ve bu topraklar bu tür
yaratıkları hak etmiyor. Bunlar iyi niyetli, namuslu, şerefli,
onurlu ve vicdanlı insanların arasında yaşamayı hak
etmiyor.
Evet, bunlar bizimle aynı yöne gidiyorlar çünkü aramızdalar. Ama
hep söylediğim gibi içimizde olup, zor zamanlarımızda yanımızda
olamayacak kadar hainler...
Rabbimin hikmetinden elbette sual olunmaz. Haddimizi hududumuzu
aşıp, "Allah'ım, gereksiz doğumların bedelini niye biz
ödüyoruz?" diye soracak değiliz.
Ama sünepe takımını el birliğiyle dışlayabiliriz. "Siz bizimle
bir arada olmayı hak etmiyorsunuz" diyebiliriz. Çünkü ben,
bunlarla anlaşabileceğimiz bir insan dili olduğuna artık
inanmıyorum!