Süleyman Özışık: Satılmış Dönekoğlu, neren Kıvırcık!
Türkiye Gazetesi Yazarı ve Nethaber Genel Müdürü Süleyman Özışık söylemleriyle toplumu kutuplaştırdığı yönündeki iddialara köşesinden sert ifadelerle yanıt verdi.
Ayda yılda bir kez televizyonlara çıkıyorum. 4 saatlik programda
konuştuğum 15 dakika ya var ya yok. Yayından çıkıp sosyal medyaya
bakıyorum.
Bana demediklerini bırakmamışlar. Neler neler... En güldüğüm söz
ise şu:
"Bu Süleyman Özışık isimli provokatörü niye çıkarıyorsunuz.
Halkı ayrıştırıyor, ötekileştiriyor."
Dün Antakya'dan Ebru Okçu adında zavallı bir kadın
yazmış. "Keşke şu Süleyman Özışık ölse de bir
vizyonsuzu sürekli TV'lerde görmenin yaşattığı işkenceden
kurtulsak! Tahammül edilecek gibi bir adam değil bu ya! Program
çıkışı nasıl dövmüyorlar bunu?" diye açıkça hedef
göstermiş.
"Bu ülkede özgür basın bırakmadılar şekerim. Gazeteciler
ağzını açamıyor" diyen cenahın demokrasi anlayışı
işte bu kadar.
Garibim Süleyman Özışık konuşunca ölsün! Ölmese bile
öldüresiye dayak yesin. Ama terörü, teröristi savunan gazeteciler
bin yaşasın!..
Önceki gün Habertürk'te Ceza Hukukçusu Ersan
Şen'e, "Eğer bu ülkede demokrasi var ise ben, terör
örgütlerini destekleyen barolara ve o barolara bağlı avukatlara
güvenmeme hakkımı kullanırım" dedim.
Her yayında demokrasi de demokrasi diye çığlık çığlığa bağıran
Profesör Ersan Şen'in cevabı ne oldu dersiniz?
"Ne demek güvenmiyorum, güveneceksin!" oldu.
Hatta, bir zamanlar bize "Yallah Arabistan"a diyenleri
hatırlatan başka bir çıkışla, "Ya, İstanbul Ankara
İzmir Barolarına güven. Ya da git Yozgat Barosundan bir avukat
bul" dedi.
Ama nasıl bağırıyor, nasıl çırpınıyor anlatamam.
"Niye bağırıyorsun, niye beni susturmaya
çalışıyorsun" diye sorunca bir demokratik cevap daha
verdi! "Sen de beni kışkırtıyorsun, provoke
ediyorsun!"
Dikkatinizi çekerim, en demokratik adamdan bahsediyorum ha!
Azıcık kışkırınca karşısındakini susturan, bağıran ve emir kipi ile
konuşup, "Git başka yerden bir baro
bul" diyen bir demokrasi havarisi! Elinde devlet
yönetimi yetkisi olsa ne yapardı, varın orasını siz düşünün!
Neyse...
Karşımdaki herkes dilediği gibi konuşabiliyor ama benim konuşma
hakkım yok. Ağzımı açtığım an; "Süleyman Özışık ülkeyi
kutuplaştırma, ötekileştirme, ayrıştırma!.."
Sanırsın ki bizden önce ülkede herkes birbirini öperek işe
uğurluyordu. Sanırsın ki herkes kucak kucağa yaşıyordu.
Yahu sen ülkeyi benden önce zaten böleceğin kadar bölmüş, insanları
ayrıştıracağın kadar ayrıştırmışsın. Bana böleceğim, ayrıştıracağım
bir şey bırakmamışsın ki böleyim kardeşim!
Hem bu nasıl bir ayrıştırma ben anlamadım!
Sabahtan akşama kadar benim ceddime, atama küfreden sen, milleti
ayrıştıran ben!
Dilimi, dinimi, ezanımı, yaşam tarzımı değiştiren sen, ülkeyi
ötekileştiren ben!
Beğenmediğin bir başbakanımı asan, diğer başbakanımı zehirle
ortadan kaldıran, bir diğer başbakanımı postmodern darbe ile
indiren sen, ama demokratik olan yine sen...
Giyimini beğenmediğin milyonlarca öğrencimi okullara sokmayan sen.
Tipini beğenmediğin milyonlarca insanımı kamu kurumlarına sokmayan
sen… Laiklik terörü adı altında her türlü zulmü yapan yine
sen.
Dinime küfreden sen, peygamberime hakaret eden sen, inançlarıma
saldıran sen. Tuttuğum
oruca "yobazlık" diyen sen, kestiğim
kurbana "Barbarlık" diyen sen. Ama
ayrıştıran, ötekileştiren, kutuplaştıran ben.
Öyle mi?
Yahu vakti zamanında öyle bir nefretle hareket etmişsin ki birader.
Benim babamın çocuğuna koyduğu ismi bile çocuğuna koymamışsın. Arap
ismi koymam diyerek Muhammed, Hamza, Ebubekir, Emine, Fatma, Zehra,
Süleyman, isimlerini çocuğuna koyamamışsın.
Sırf benzeşmeyelim diye çocuğuna Cankuş, Taylan, Ege, Tijen
isimlerini koymuşsun. Sırf benzeşmeyelim diye soyadı kanunu çıkınca
kendine en havadar soy isimlerini seçtirmişsin.
Almışsın kendine Yüzbaşıoğulları, Vural, Abacıoğlları, Çalışantürk
soy isimlerini. Garibana bırakmışsın Şeyime
Gündoğdu, Pekgüzel Tavasapı, Neren Kıvırcık, Şehriye
Pilav, Satılmış Dönekoğlu, Halim Harap, Necati Yenge isim
ve soy isimlerini...
Vicdansız!
Bir partiye oy veriyorum diye yıllar yılı bana, "Bidon
kafalı, göbeğini kaşıyan adam, makarnacı, kömürcü, Erdoğan'ın
bilmem neresinin kılı" diye hakaret
etmişsin.
"Benim oyumla bu çobanın, bu eğitimsiz cahilin oyu bir
mi?" diye hakir görmüşsün.
Bugün inandığım şeyi özgürce söylüyorum diye troll, yandaş, yalaka,
yalama diye hakaretlerine devam ediyorsun. Ben konuşunca faşist
oluyorum, sen konuşunca laik oğlu laik... Ben konuşunca Saray
Soytarısı, sen konuşunca Atatürkçü, Kemalist.
Öyle mi?
Bak ben sana ne olduğunu söyleyeyim mi cicim?
Yıllarca beni böyle hakir görüp kenar mahallelere ittin. Köylere
sürdün, mezralara hapsettin. Benim sırtımdan geçindin, beni eşek
gibi dehledikçe dehledin.
Başımı kaldırdığımda vurdun yere indirdin.
Ben bir gün iktidar değişikliğini fırsat bilip şehre indim ki anam,
o da ne? Benim sırtımda boza pişiren sen, bildiğin her gün Rio
karnavalı düzenliyorsun. Baktım ki hayat sana güzel.
Dedim ki: “Yok arkadaş bundan ben de nasibimi
alacağım.”
Sen şimdi tutturmuş, "Beni ötekileştirme,
kutuplaştırma" diyorsun. Ben seni ötekileştirmiyorum
Cankuş... "Şu hayatı beraber
yaşayalım" diyorum sadece...
"Benim yönetemediğim, benim gibi düşünen zalimlerin
yönetmediği ülkede demokrasi yoktur" diye zıplama bi,
dur yerinde.
Bunun adı ötekileştirme değil, kutuplaştırma değil, ayrıştırma
değil...
Yine kışkıracaksın biliyorum ama demokrasi bu, demokrasi böyle bir
şey.
Anlıyor musun Tijen’ciğim!