Koronavirüsün çaresi çocukluk dönemi aşılarında mı?
Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi (KSÜ) Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ramazan Azim Oktay, korona virüsün tedavisinde çocukluk dönemi aşılarının antikor seviyelerini araştıracaklarını söyledi.
2016 yılından itibaren Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak görev yapan Halk Sağlığı Uzmanı Doç. Dr. Ramazan Azim Oktay, Kovid 19’un tedavisinde sıtmada kullanılan ilaçların iyileşme sürecine katkıda bulunduğunu açıkladı..
Ramazan Azim Oktay yaptığı açıklamada, "Hastanın genel
durumuna göre destek tedavisi uygulanmaktadır. Bunun yanında bazı
ilaçların virüs üzerindeki etkinliği araştırılmaya devam
edilmektedir. Sağlık Bakanlığımız diğer ülkelerde hastalıkta etkili
olduğu gösterilmiş ilaçları temin etmiş ve tedavi algoritmasını
oluşturmuştur. Özellikle sıtmada kullanılan bir ilacın hastaların
iyileşmesine katkıda bulunduğu bildirilmiştir. Ülkemizde de bu ilaç
mevcut olup, gereken hastalarda kullanılmaktadır. Hastalığı
önlediği kesin olarak kanıtlanmış bir ilaç ise şu aşamada
bulunmamaktadır. Ayrıca, antibiyotikler virüslere etki etmez,
sadece bakterilere karşı etkilidir. Kovid-19 hastalığına eşlik eden
bir bakteri tespiti durumunda antibiyotiklerin kullanımı söz konusu
olabilir. Vatandaşlarımızın bu anlamda kendi başlarına antibiyotik
kullanmamaları gerektiğinin altını bir kez daha çizelim. Kovid-19’a
özgü bir aşı bulunmamaktadır" diye konuştu.
Yeni korona virüsün kuluçka süresinin 2 gün ile 14 gün arasında
olduğunu kaydeden Oktay, “Korona virüsün belirtisiz olgular
olabileceği bildirilmekle birlikte, bunların oranı bilinmemektedir.
En çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve nefes darlığıdır.
Şiddetli olgularda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek
yetmezliği ve ölüm gelişebilmektedir. 60 yaş üstü olanlar, ciddi
kronik tıbbi rahatsızlıkları olan insanlar (Kalp hastalığı,
hipertansiyon, diyabet, kronik solunum yolu hastalığı, kanser gibi)
ve sağlık çalışanları daha fazla risk altındadır. Ayrıca hastalanan
kişilerle ilgili yayınlanmış verilere göre hastalık nispeten yavaş
bir seyir göstermektedir. İlk birkaç gün daha hafif şikayetler
(ateş, boğaz ağrısı, halsizlik gibi) görülmekte sonrasında öksürük
nefes darlığı gibi belirtiler eklenmektedir. Hastalar genellikle 7
günden sonra hastaneye başvuracak kadar ağırlaşmaktadırlar.
Dolayısıyla birdenbire düşüp hastalanan ve ölen hastalar
beklenmemektedir” dedi.
“Etki sağlayıp sağlamadığını da test
edeceğiz”
Tedavi süreci hakkında açıklama yapan Oktay, şunları söyledi:
“Bizim bu konuda yaptığımız ilk çalışma salgının erken aşamasında
yayınlanmış olan makaleleri tarayarak bir derleme yazmak oldu.
Sonraki aşamada çocukların neden daha az hasta olduğunu sorgulayan
bir hipotezimizi yerli bir dergimizde editöre mektup şeklinde
yayınlattık. Çocukların bazı viral hastalıkları yetişkinlerden daha
hafif atlatmaları yeni bir durum değil. Örneğin çocuklar hepatit A
virüsüne bağlı enfeksiyonu yetişkinlerden daha hafif atlatmaktalar.
Çocuklarda klinik tablonun erişkinlerden ciddi şekilde farklı
olması, onların bağışıklık sisteminin yetişkinlere göre daha hızlı
yanıt vermesi olabileceği gibi, genişletilmiş bağışıklama programı
ile kazandıkları immüniteye de bağlı olabilir. Bir başka deyişle
çocuklarda aşı sayesinde var olan, fakat yetişkinlerde yıllar
içerisinde azalarak kaybolan bazı antikorlar çocukları koruyor
olabilir. 2008’de yapılan bir çalışmada kızamık aşısının SARS CoV’a
karşı nötralizan antikor oluşumu sağladığı da gösterilmiş. Bu
nedenle (Kovid-19) vakalarında çocukluk dönemi aşılarının antikor
seviyelerine bakmayı planlıyoruz. Eğer Kovid-19’a bağlı
antikorlarda artış tespit edersek, bu antikorların Kovid-19 etkeni
olan sars korona virüs -2’ye karşı nötralizan etki sağlayıp
sağlamadığını da test edeceğiz.”
"İyi pişmiş yiyecekler tercih edilmelidir"
Akut solunum yolu enfeksiyonlarının genel bulaşma riskini azaltmak
için önerilen temel ilkelerin yeni korona virüs için de geçerli
olduğunu vurgulayan Doç. Dr. Ramazan Azim Oktay, şu önerilerde
bulundu:
"Mümkünse evde kalınmalıdır. Bakanımızın da dediği gibi ’hayat eve
sığar.’ El temizliğine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye
boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı
durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanılmalıdır. Antiseptik
veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal
sabun yeterlidir. Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas
edilmemelidir. Hasta insanlarla temastan kaçınmalıdır, mümkün ise
en az 1-2 metre uzakta bulunulmalı. Hastaların yoğun olarak
bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli,
sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla
temas en aza indirilmelidir. Öksürme veya hapşırma sırasında burun
ve ağız tek kullanımlık kağıt mendil ile örtülmeli, kağıt mendilin
bulunmadığı durumlarda ise dirsek içi kullanılmalı, mümkünse
kalabalık yerlere girilmemeli, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız
ve burun kapatılmalı, tıbbi maske kullanılmalıdır. Çiğ veya az
pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınılmalıdır. İyi pişmiş
yiyecekler tercih edilmelidir. Çiftlikler, canlı hayvan pazarları
ve hayvanların kesilebileceği alanlar gibi genel enfeksiyonlar
açısından yüksek riskli alanlardan kaçınılmalıdır. Uyku düzeninde
dikkat edilmelidir.”
"Kargo ile bulaşma beklenmemektedir"
Yurtdışından kargo ile gelen paket ya da ürünlerden korona virüs
bulaşma riski hakkında da bilgi veren Doç. Dr. Ramazan Azim Oktay,
“Teorik olarak böyle bir ihtimal var ancak virüsler yüzeylerde kısa
süre canlı kalabildikleri için paket veya kargo ile bulaşma
beklenmemektedir. Ayrıca, burnu tuzlu suyla düzenli olarak
yıkamanın Kovid-19 enfeksiyonundan korunmada bir faydası yoktur.
Artı sirke kullanımının Kovid-19 enfeksiyonundan korunmada bir
faydası yoktur. Bununla birlikte evde bakılan kedi/köpek gibi evcil
hayvanların Kovid-19 ile enfekte olması beklenmemektedir. Ancak
evcil hayvanlarla temas sonrası her zaman ellerin su ve sabunla
yıkanması gereklidir. Böylece hayvanlardan bulaşabilecek diğer
enfeksiyonlara karşı da korunma sağlanacaktır” dedi.
Yeni korona virüs salgını hakkında ilgili-ilgisiz kişiler
tarafından yapılan yönlendirmeleri ve değerlendirmelerin hayati
sakıncaları doğurabileceğine dikkat çeken Dr. Oktay, şöyle devam
etti:
“İlgisiz ve bilgisiz kişilerin bir takım beyanatlarda bulunması her
zaman olabilen bir durumdur. Ancak böyle bir dönemde bu kişilerin
milletimizi yanlış yönlendirmesinin hayati sakıncaları
bulunmaktadır. Bu sakıncaların bazıları hastalığın yayılması,
vatandaşın gereksiz paniğe kapılması, vatandaşın aslında koruyucu
olmayan bir şeyi koruyucu olarak addederek satın alması ve buna
bağlı olarak duyduğu özgüven ile enfekte olabilmesi-maddi manevi
olarak istismar edilmesi olarak sayılabilir.”
2 milyona yakın enfekte vaka beklentisi
Dünyada enfekte sayısının 2 milyona kadar çıkabileceğini belirten
Doç. Dr. Oktay, “Bu konuda net bir sayıdan bahsetmek doğru olmaz.
Epidemiyolojik matematiksel modellemeler ile bir kestirim yapmak
elbette mümkün. Ama salgın hastalıklarda bu kestirimlerin bile
oldukça büyük sapmalara gebe olduğunu unutmamak gerekir. Benim bir
kişisel tahminim var dünya geneli için ben toplamda 2 milyona yakın
bir enfekte vaka bekliyorum. Ülkemiz için bir sayı belirtmeyeceğim”
dedi.
Vatandaşları salgın karşısında alınan tedbirlere tam olarak
uymaya davet eden Doç. Dr. Ramazan Azim Oktay şunları
kaydetti:
"Bir halk sağlığı uzmanı olarak şu anda alınan tedbirleri yerinde
buluyorum. Sağlık Bakanlığı başta olmak üzere tüm devlet
organlarının okulların tatil edilmesi, yaşlılara dışarı çıkma
yasağı uygulanması, üniversitelerde uzaktan eğitim, olabildiğince
evde kalınmasının teşviki, kamuda esnek mesai, toplu olarak
bulunulan kafe gibi mekanların kapatılması, marketlerde alışverişin
belli düzende yapılması, toplu taşımada düzenleme yapılması,
şehirlerarası seyahatin kısıtlanması gibi tedbirler alınması
salgının yayılımını önlemede oldukça etkili olacak tedbirler diye
düşünüyorum. Elbette ki bu süreç oldukça dinamik bir süreç.
Devletin salgının gidişatına duruma göre daha sıkı tedbirler
alabilmesi de söz konusu olabilir. Ayrıca halk sağlığı uzmanı
akademisyenlerin il salgın komisyonlarında aktif olarak görev
almalarını da oldukça olumlu buluyorum. Halk sağlığı uzmanları bu
konuda kendilerine verilecek görevi layıkıyla yerine
getirecektir.”