İYİ Parti Lideri Meral Akşener'den çarpıcı açıklamalar! Mücadele etmezsem namerdim

İYİ Parti lideri Meral Akşener, kendisine yönelik sosyal medyada hakaret içerikli sözlere çok sert tepki gösterdi.

İYİ Parti Lideri Meral Akşener, partisinin TBMM’deki grup toplantısında gündeme ilişkin açıklama yaptı. Akşener, sosyal medyada kendisi ile ilgili yazılan hakaret ve alaycı ifadelere yönelik çok sert tepki gösterdi. Erdoğan ve Bahçeli'yi suçlayan Akşener,  "Ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Öldürülsem de tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim. Bu da Müslüman bir Türk kadınının yeminidir" dedi.

Akşener'in konuşmasından satır başları:

İktidarı bulduğumuz her fırsatta her mecradan defalarca uyardık. Özellikle uluslararası ilişkilerde şahsi dostluklarınızı değil devletler arası ilişkileri esas alın.

İki ülke arasındaki ilişki liyakatli diplomatlarla devlet esaslı yürütülmelidir. Dinlediler mi hayır. Erdoğan tüm dış politikasını şahsi kankalıklarına endeksledi. Bugünlerde bir şeyler oluyor. Sayın Akar çıktı ‘Mısır’la tarihi birçok değerimiz var, önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir’ dedi.

Mısır ile yaşanan gelişmeler
Ardından Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü çıktı, ‘Mısır ve diğer körfez ülkeleriyle bölgesel barış için yeni bir sayfa açılabilir’ dedi. Şimdi ben de doğal olarak sizler adına soruyorum. Sayın Erdoğan bu konuları bakan ve sözcüne açtırarak nabız mı yokluyorsun, Rabia’yı öksüz mü bırakıyorsun?

Mısır’la bu inatlaşma olmasaydı Doğu Akdeniz konusunda emin olun elimiz daha da güçlü olurdu. Tarih tekerrür mü ediyor? Rabia’yı bu kez de Sisi’nin sofrasında mı bırakıyorsun?

Sayın Erdoğan devlet böyle yönetilmez kişisel kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini Türkiye’ye ödetemezsin. Madem bu noktaya gelecektiniz Türkiye’ye bunca kaybı niye yaşattınız.

Hem ekonomik, hem ticari hem askeri alanda bunun hesabını kim verecek? Yeni sayfa açıyorum diye işin içinden sıyrılamazsın, önce sorumluluk alacak milletimizden özür dileyeceksin.

Her adımda bir siyasi hesapları var. O yüzden kimseye güven vermiyorlar. O yüzden ne içeride ne dışarıda kredileri kalmadı. Bu iktidarın artık milletimize verecek hiçbir şeyi kalmadı.

İktidar ABD ve AB alışverişte görsün mantığıyla her gün kürsülerden ultrainovatif dahiyane eylem planları açıklayadursun aslında akılları fikirleri beşi bir yerdenin keyfinde. Hâlâ mahşerin beş müteahhidinin kasasına ne aktarabilirler onun hesabındalar. Geçen hafta Meclis'e bir yasa tasarısı getirdiler. Köprüden geçenin de geçmeyenin de; havaalanından uçanın da uçmayanın da para ödediği meşhur Hazine garantili KOİ projelerini biliyorsunuz. Ağalara bu işlerdeki garanti yetmemiş olacak şimdi de yurt dışından alacakları garantilere de hazine garantisi vermek istiyorlar.

Bugüne kadar birçok şirketin 127 milyar lira borcunu üstlenmek zorunda aklan Hazine'ye 50 milyar liralık yeni bir yük daha bindirecekler.

Aylardır soruyoruz doğu Türkistan’daki Çin zulmüne ne zaman ses çıkaracaksın diyoruz? arkadaşlarımız Şentop’tan randevu aldılar isminin başında Türkiye yazan TBMM’nin hiç değilse bir mezalim kelimesiyle ortak bir karar almasını talep ettiler.

Ağalardan tık yok ama bunun takipçisi olacağız. Rabia’dan slogan üretenler aynı parmakları Çin’e sallamaya korkuyorlar. Erdoğan yıllarca Filistin’le ilgili hepimizin yanında durduğu sözler söyledi. Filistin’deki çocuklarla ilgili sözler söyledin her birimiz yanında durdu.

Hayal et kardeşim gözünü kapat hayal et kızının evine eşinin evine sen yoksun oğlun yok damadın yok almış Çinliler götürmüşler kampa gözünden sakındığın o torunlarını almışlar Çin’lilik öğretiyorlar.

Eşinin bulunduğu eve, kocaları yok oğulları yok o eve Çinli adamlar koyuyorlar. Bu ne Türklüğe sığar ne Müslümanlığa sığar ne insanlığa sığar. Gözünü kapa ve bunu hayal et.

Ne yaparsın sayın Erdoğan. Evine, mahremine, hanene böyle bir tecavüz olsa ne yaparsın Sayın Erdoğan. Bu ülkenin seçilmiş cumhurbaşkanı olarak ne yaparsın sayın Erdoğan? Biz söze bile razıyız. Hafta sonu Türkistan’daki camilerden gelen görüntüleri izlemeyeniniz yoktur.

Görüntülerde insanlar Kaşkar’daki camilerimizde insanlar yiyip içip eğleniyorlar. Birçok mescit ve cami kafe ve restorana dönüştürüldü. Sayın Erdoğan ve medyasının Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler fantezisi dost gördükleri Çin’de gerçek oldu.

Sayın Erdoğan; camiler bizim kutsalımızdır. Kutsal değerler, senin siyasi pozisyonuna göre unutacağımız veya hatırlayacağımız şeyler değildir. Yarınki Mehmet Akif Ersoy anmasına davet etmeyi biliyorsun, ama İstiklal Şairimiz ne yazmış diye merak edip de, iki satır okumamışsın.

Bak Akif ne diyor; ‘Ruhumun senden ilahi, şudur ancak emeli, Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli.' Çin'de kardeşlerimiz eziliyor Sayın Erdoğan! Mabedimize, namahrem eli uzanıyor. Ne zaman iki çift laf edeceksin? Ne zaman, bir avuç doların hesabını, elinin tersiyle itip,‘ Mabedimin göğsüne uzanan eli sıkmam' diyeceksin?

Haydi küçük ortak, Perinçek'in elinde esir, onu anladık. Koltuk uğruna, Türklük Davası'ndan caymış, onu da anladık. Peki bu eziklik, bu boynu büküklük, 5000 yıllık Türk Devleti'nin Cumhurbaşkanına yakışıyor mu? Hiç mi utanmıyorsun? Hiç mi sıkılmıyorsun? Yazıklar olsun.

“Neymiş, İYİ Parti PKK ile işbirliği yapıyormuş''
“Bunlarda ne utanma kalmış, ne de sıkılma kalmış… Biliyorsunuz son dönemde yeni bir alışkanlıkları var: Neymiş, İYİ Parti, PKK ile iş birliği yapıyormuş” ifadelerini kullanan İYİ Parti lideri Akşener, “Kendine oy vermeyen vatandaşına, terörist deyip bela okuyacak kadar, şirazesinden çıkan bu zihniyetin, bize de terörist demesini elbette yadırgamıyoruz. Bunların da zihniyeti böyle işte, ne yapalım… Son dönemde, hızla büyüdüğümüzü, milletimizin İYİ Parti’ye ilgisini gördükleri için, akıllarınca yalanla, iftirayla yolumuzu şaşırtacaklar. Sayın Erdoğan; sen o yollardan gelirken, ben dönüyordum. Şimdiye kadar, önümüze çıkardığın her engeli aştık, her yalanı yendik, her tuzağı bozduk. Bundan da evelallah bileğimizin gücü, alnımızın akıyla çıkarız” diye konuştu.

Papa'nın Irak ziyareti
Papa’nın Irak’a ziyaretini değerlendiren Akşener, “Nitekim, kurban olduğum Yüce Allah; yalanın, yalancının, kötünün yanına kar bırakmıyor işte… Bilin bakalım ne oldu?...Papa, geçtiğimiz hafta Irak’ın kuzeyine bir ziyarette bulundu. Barzani yönetimi de, Papa’nın ziyareti anısına bir pul bastırdı. Ne var pulda? Papa’nın başının üzerinde bir harita. Nerenin haritası bu? Sözüm ona Kürdistan haritası. Peki nereler var bu haritada? Irak’ın kuzeyinin dışında, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu’nun bir bölümü. Hani yerel seçimlerde, Sayın Erdoğan vatandaşa, ‘İşte Kürdistan orada, Irak’ta, beğenmiyorsan defol git’ diyordu ya… Anlıyoruz ki, Sayın Erdoğan’ın bir başka kankası Barzani’ye göre, Kürdistan orada değilmiş. Sayın Erdoğan’ın, Diyarbakır’da, başından konfeti temizlediği Barzani’ye göre; Doğu ve Güneydoğu Anadolu da aslında Kürdistan’mış. Cumhuriyet’in başkentinde, şerefine, göndere Kürdistan bayrağı çektikleri Barzani’ye göre; Misak-ı Milli’nin yarısı da aslında Kürdistan’mış. Şimdi, bu arkadaşlara göre terörist olan bizler, bu durumdan rahatsız olurken, doğal olarak, bu arkadaşların çok büyük tepki vermeleri gerekir, değil mi? Peki siz, Sayın Erdoğan’dan, bir tepki duydunuz mu? Peki siz, küçük ortaktan, şöyle okkalı bir Twitter tabelası gördünüz mü? Hayır. İşte size, iktidarın zikzaklarla dolu hazin hikayesi. Siyasette zikzak, dış politikada zikzak, ekonomide zikzak, terörle mücadelede zikzak… Sayın Erdoğan; bu kafayla gidersen daha çok konfeti temizlersin. Küçük ortağın da artık o pulla, İmralı’daki arkadaşına mektup göndersin” ifadelerini kullandı.

Kadına yönelik şiddet
8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne ilişkin kadınların yaşadıklarını paylaşan İYİ Parti lideri, “İki gün önce 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ydü. Her sene olduğu gibi, kadınlar olarak bu sene de, sözüm meclisten dışarı ama, yine erkeklerin hamasi nutuklarını dinledik. Kadını insan yerine koymayanların, aslında ne kadar kadınsever olduklarını dinledik. Dost meclislerinde kadına karşı, her türlü ahlaksızlığı yapanların, aslında düpedüz feminist olduklarını dinledik. İşyerlerinde, ofislerinde, kadına karşı her türlü mobingin uygulandığı, kariyer yapmak isteyen kadınların önüne, her türlü engelin koyulduğu şirketlerin, aslında ne kadar eşitlikçi olduğunu dinledik. Nitekim tüm bunları, geçen sene de dinlemiştik. Ama son bir yılda, 304 kadının öldürüldüğü, her gün karakollarına yüzlerce şiddet şikayeti yapılan Türkiye’de, görüyoruz ki, maalesef değişen bir şey yok” dedi.

Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:

“Kadınlar Günü yaklaşırken; Samsun’da bir anne, evladının gözü önünde şiddet gördü. Daha onun şokunu atlatamadan, Ankara’da Reyhan Korkmaz, kocası tarafından katledildi. Hemen ardından, Aydın’da, 92 yaşındaki Hanım Nine’yi cinayete kurban verdik. Sayın Erdoğan diyorsun ki; ‘Tek bir kadının dahi, şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar, bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz.’ Madem öyle, o zaman, altına imza koyduğun sözleşmeyi uygulayacak, şiddet mağduru kadınları koruyacak önlemleri alacaksın. Samsun’daki cani, tam 9 defa şikayet edilmiş, parmağını oynatan olmamış. Bu kadın, dokuz kez yardım istemiş, sen kılını bile kıpırdatmamışsın. Bu mu senin mücadelen?

Erdoğan ve Bahçeli'ye tepki
Bu korkakların bu açıkça dürüstçe mücadele edemeyen korkakların yüzlerine ayna tutmaktır amacım. Geçen hafta önünüze bakmayın utanıyorsunuz biliyorum, 'Fosforlu Meral' diye bir tag çalışması yapıldı. Bu tag'ın nereden niçin geldiğini beş yıl evvel yol yürüdüğümüz arkadaşlarımız bilirler. Bahçeli, Konya'dan üst kurul delegelerini çağırdı ve orada bana 'Fosforlu Cevriye' dedi. Konyalı iki genç delege bunu tam da kast edildiği manada fahişe olarak algıladılar ve ağlayarak bana geldiler. Ben onlara kast ettikleri gibi olmadığını izah etmeye başladım. 47 doğumlu Sayın Bahçeli'nin hepimizin geçmişte abi dediğimiz Bahçeli'nin o çok genç çocukların gözünde yerle bir olmasın diye Fosforlu Cevriye'nin fahişe olmadığını sert eli sopalı bir kadın olduğunu söylemek zorunda kaldım. Ben onu korurken gelip giden herkese kahkahalar içinde tam bir yıl boyunca bunu söyledi. Sonra sistem yürümeye başladı 19 Haziran'da bir kongre yaptık. Ondan sonra benim 9 aylık erkek torunuma hem de nikâh şahidi olduğu oğlumun çocuğuna mezhebi gayri-sahih dedi.

Bunu ifşa ettim ben birilerinin üzerine yıkıldı. Celal Adam isimli İstanbul milletvekili ve 50 doğumlu bu şahıs döndü hepimize bana, buradaki herkese 'sizin analarınız belli babalarınız belli değil' dedi. Burada bir şeye dikkat çekmek istiyorum ben. Bu nasıl bir şuur altıdır, bu nasıl bir psikolojidir. Metin Bey mahkemeye verdi. Hâkimler o ara Erdoğan'la el sıkışmışlardı ve hâkimler beraat verdiler. Bu devam etti İsmet Büyükataman isimli bir yaşam formu başından itibaren bana Türk filmlerinden, ki Bahçeli çok meraklıdır, hep o tuhaf Türk filmlerinin tuhaf karakterlerinin isimlerini kullandı.

Madem Cumhurbaşkanısın eyvallah bu ülkedeki her kadının namusunun şerefinin garantisi sensin. Can güvenliğinin can güvenliğinin garantisi sensin. Garantisi sensin derken neyi kast ediyorum hakimlerdir savcılardır. Ama sen destek verdin. Trollerin destek verdi. Hepinizi Allah'a havale ediyoruz. Bugün olmazsa Allah'ın önünde hesaplaşacağız sizlerle. Bir kadına bu manada namusu şerefi üzerine iftira atmanın Kuran-ı Kerim'de hangi ayetlerle lanetlendiğini biliyorsun. Seni Allah'a şikayet ediyorum Sayın Erdoğan. 

''Bu da Müslüman bir Türk kadınının yeminidir''

Ölüm olsa da sonunda mücadele etmezsem namerdim. Öldürülsem de tek kişi kalsam da bu mücadeleden dönersem namussuzum, şerefsizim. Bu da Müslüman bir Türk kadınının yeminidir.

İktidarın boyunca, kadına yönelik şiddet de, kadın cinayetleri de artarak sürdü, sustun. Bakanların, utanmadan, ‘Kadına yönelik şiddet, algıda seçicilik’ dediler, sustun. Milletvekilin, sıkılmadan, ‘Kadın cinayetleri abartılıyor. Bu ülkede kadınların 12 katı erkek öldürüyor’ dedi, sustun. Dava arkadaşım dediğin, sözüm ona adamlar, tacizlerde, tecavüzlerde, hatta cinayetlerde bile, ahlaksızca ‘Haklı sebep’ aradılar, yine sustun. Bu mu senin mücadelen? Ortağım dediklerin, daha bir hafta önce, şehitlerimizin olduğu o acı günde, benim için sosyal medyada hakaret kampanyası başlattılar, çıkıp da iki laf edemedin. Bu mu senin mücadelen? Altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzası olan İstanbul Sözleşmesi, kadını yaşatmak için atılan önemli bir adımdı. Zihniyeti batasıca bir grup, onu da paçavra etme yarışına girdi, görmezden geldin. Bu mu senin mücadelen? Sayın Erdoğan; kadına yönelik şiddetle; objektiflerin karşısına geçip, ‘Kadına şiddet abartılıyor’ diyerek mi mücadele edeceksin? Ekonomideki zorlukları inkar ettiğin gibi, kadına yönelik şiddeti de, inkar ederek mi önleyeceksin? Vatandaşı aslında zengin olduğuna, işsizlerimizi de, aslında iş beğenmediklerine ikna ettiğin gibi, kadına yönelik şiddeti de, kadınları aslında dövülmediklerine, tacize, tecavüze uğramadıklarına, hatta, aslında başlarına gelenleri, hak ettiklerine ikna ederek mi bitireceksin? Sana ters bir laf eden için, bütün savcıları harekete geçiriyorsun. Failleri 2 saat içinde buluyorsun. Ama kadınlara karşı en ağır, en haysiyetsiz saldırılarda, ortada yoksun. Böyle mi mücadele edeceksin? Şunu aklına iyice yerleştir; kadına hakaret etmek, cinsiyetçi paylaşımlar yapmak, kadına yönelik şiddetin provasıdır. Önce bunları durduracaksın. Kadına kim el kaldırırsa, kim dil uzatırsa, ayırt etmeden kaya gibi karşılarında duracaksın. Bu milleti ayırmadan, aileni koruduğun gibi koruyacaksın. Yani işini yapacaksın. Sen yapmazsan, sandık geldiğinde kadınlar gerekeni yapar, biz geliriz, biz yaparız. Hak ettikleri gibi, mutlu ve huzurlu bir Türkiye’yi kadınlara sunarız.”